[“III. Selim döneminde, 19. yüzyılın başlarında (1780) inşa edilen
Topçu Kışlası, Beyoğlu ve Taksim’in fiziksel çehresinde önemli izler
bırakmıştır: Hem varlığı hem de yokluğu bu bölgenin kendine özgü
karakterini şekillendirmiştir. Taksim Topçu Kışlası, Selimiye
Kışlası’nın Avrupa yakasındaki karşılığıdır...
Fotoğraflardan
bilinen, bir tür ‘oryantal pasta mimarisi’ olarak tanımlanabilecek ünlü
giriş cephesi de böyle bir tadilatın sonucudur; Batı’daki benzer
nitelikli sayfiye, fabrika veya servis binaları mimarisini
hatırlatmaktadır.
Topçu Kışlası, esas askeri etkinliklerin yanında, konumuna ve
boyutlarına bağlı olarak pek çok farklı işlev için de kullanılmıştır;
cambaz gösterileri, at yarışları, Rum hacıların konaklaması bunlar
arasındadır. Kışla olarak hizmetinin sona ermesi ve satışı söz konusu
olduğunda da şehir müzesi, sergi alanı gibi yeni işlevler önerilmiştir.
1913’te Sanayi ve Ticaret Şirket-i Milliye-i Osmaniye’ye satışından
sonra da çeşitli gösterilere ev sahipliği yapmış ve kışlanın avlusu uzun
yıllar futbol stadyumu olarak kullanılmıştır. I. Dünya Savaşı sırasında
kısmen boş kalmış, İşgal Yılları’nda Fransız kuvvetlerinin
yönetimindeki Senegalli askerlere tahsis edilmiştir.
Çeşitli dönüşümlerin ardından, nihayet Fransız şehirci Henri Prost’un
önerileri doğrultusunda yıkım kararı alınmıştır. (1940) Buna göre
kışladan boşalacak alana konutlar ve sosyal etkinlik yapıları inşa
edilecektir; büyük bir park düzenlemesi Harbiye’ye kadar uzanacaktır.
İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanlığı döneminde kışlanın arazisi ‘İnönü
Gezgisi’ adıyla büyük bir tören meydanı niteliği de kazanacak, Taksim
Meydanı ile bütünleşecektir. ‘Gezgi’nin ön tarafına İnönü’nün heykeli
kurulacak, Taksim Cumhuriyet Anıtı da o noktaya kaydırılarak tasarımın
bütünlüğü sağlanacaktır.
Ancak kışla kısım yıkıldıktan sonra, planlanan düzenlemelerin çok azı
uygulanabilmiştir. Ahırların yerini daha önce Taksim Meydanı'ı almış,
önceki Talimhane apartmanlar inşa edilerek modern bir konut bölgesi
karakteri kazanmıştır."
(www.hayal.et.com)]
Kışlanın mimari değeri
Doğan Kuban 16 Kasım 2012 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nin Bilim
Teknoloji Dergisinde Taksim Topçu Kışlası’nın tıpkı yapımıyla ilgili
olarak şunları yazıyor:
“Daha 2.Mahmut zamanında topa tutularak yıktırılan Taksim
Kışlası en az bilinen, birçok kez değişmiş, meydan cephesi ise
Türkiye’de hiç geçerli olmamış, Fransız uydurması ‘Style Sarrasin’
(İspanyol ve Kuzey Afrika İslam mimarisi üslubunda) bir benzeme ile
olasılıkla Abdülaziz döneminde yenilenmiş, çok çirkin bir dönem
yapısıdır. İstanbul’da kalan kışlaları yüzeysel olarak inceleyen herkes
bunu görebilir. Bunu hangi nedenle akıl etmişler acaba?”
Neden mi akıl etmişler?
Taksim Topçu Kışlası’nın tarihsel açıdan vazgeçilmez ve binanın
yeniden yapılmasını gerektirecek büyük bir mimari değeri olmadığını
mimarlık tarihi değeri olmadığını mimarlık tarihi bilgini Prof.Dr.Doğan
Kuban yazıyor. Kışlanın hiçbir mimari değeri yok, ama 31 Mart mürteci
ayaklanması dolayısıyla önemi çok büyük. AKP iktidarı büyük bir
olasılıkla Cumhuriyet’ten 31 Mart’ın intikamını almak için kışlayı
yeniden dikmek istiyor. Aslına bakarsanız, Çamlıca’ya da cami aynı
marazlı tutku yüzünden yaptırılacak. Zaten bu iktidarın 10 yıllık
iktidarını değerlendirecek olursak Cumhuriyet’in reddine dayanan bir
İslami restorasyon çabası olduğunu görürüz. Evet, 31 Mart ayaklanması
bastırılmamış olsaydı Cumhuriyet kesinlikle kurulamazdı. Taksim Topçu
Kışlası’nın yeniden yapılanmasının gerçek ve doğru nedeni budur.
31 Mart olayı
2.Meşrutiyet’in ilanından sonra İstanbul’da yönetime karşı yapılmış
büyük bir ayaklanmadır.Rumi takvime göre 31 Mart 1325′te (13 Nisan 1909)
başladığı için bu adla anılmıştır. İsyan 12-13 Nisan gecesi Taksim
Kışlası’ndaki Avcı Taburuna bağlı askerlerin subaylarına karşı
ayaklanarak Meclis-i Mebusan üzerine yürümesiyle başlamış. Hareket
Ordusu tarafından bastırılıp 2.Abdülhamid’in tahttan indirilmesiyle son
bulmuştur.
Ama bu ayaklanmanın tahrikçileri kimlerdi? Sayalım: Şeriat isteyen
Derviş Vahdettin’in yayımladığı, İngilizler tarafından finanse ve himaye
edilen Volkan gazetesi, muhalif Ahrar Fırkası çevresi, İtiihad-ı
Muhammedi Cemiyeti… Kışkırtıcı ve destekçileri arasında ünlülerden
adem-i merkeziyetçi Prens Sabahattin Bey, Mizancı Murat ve Isparta’nın
turizm simgesi (!),günümüz iktidarının mürşidi meczup Said Nursi
bulunmaktadır.
Değerli dostum Prof.Dr.Sina Akşin “Jön Türkler ve İttihat ve Terakki” adlı kitabında (s116-120) siyasal durumu tasvir ettikten sonra şunları yazar ”
… daha da tehlikeli ve uygulamaya konulan bir çare din adamlarının ve
dinci çevrelerin Hilmi Paşa’ya ve İttihat ve Terakki’ye karşı harekete
geçirilmesiydi. Bu çeşit harekete elverişli olanlar, medrese, yani
ilmiye talebeleriydi.”
Sloganı “Şeriat isteriz!” olan bir “asker+sivil” hükümet darbesi idi.
İttihat ve Terakki muhalifleri tarafından düzenlenmiş ama başarılı
olamamıştı.
Başarılı olsaydı ne olurdu bilinmez ama aralarında Mustafa Kemal ve
Kurtuluş Savaşı kadrosu olmak üzere bütün mektepli (harbiyeli)
subayların kellesi giderdi. 31 Mart başarılı olamadığı için Kurtuluş
Savaşı kazanıldı ve Cumhuriyet kuruldu.
***
Tarihi açıdan çok kötü bir üne sahip, mimari açıdan hiçbir değeri
olmayan Taksim Kışlası’nı Cumhuriyet’le özdeşleşmiş Taksim’e kazık gibi
dikmenin “intikam”dan başka bir anlamı yoktur!
Yorum Gönder