AKP’nin yeni çıkardığı ve
Cumhurbaşkanı’na imzaya giden Büyükşehir Belediye
Yasası, pek çok büyükşehir ile birlikte Eskişehir’i de
AKP’ye kazandırmayı hedefliyor:
Yapılan değişiklik basit:
Büyükşehir sınırları, il sınırlarına kadar genişletiliyor.
Böylece daha kentli, daha eğitimli, daha yüksek sosyo-ekonomik
düzeydeki seçmenin yaşadığı kent merkezlerindeki oylara karşı, kırsal alanlarda
AKP’ye destek veren oylar devreye sokularak,
büyükşehir belediye başkanlıklarının kazanılması hedefleniyor.
Mustafa Sönmez’in 2011 genel seçimlerine göre
yaptığı ve Cumhuriyet’teki köşesinde
yayımladığı hesaplarda, AKP’nin bu yolla kazanmayı
hedeflediği büyükşehir belediyeleri arasında Eskişehir de var!
2009’deki yerel seçimlerde, Büyükşehir
Belediyesi’nin eski sınırları içinde
Yılmaz Büyükerşen, DSP üyesi iken yüzde 51.5 oyla
seçilmiş; AKP yüzde 37.1, CHP yüzde 2.7 oy almış.
Aynı seçimlerde İl Genel Meclisi’nde, AKP
yüzde 36.3, DSP yüzde 32.3, CHP yüzde 10.2 oy almış.
2011 genel seçimlerinde Büyükerşen
CHP’ye geçtikten sonra, tüm Eskişehir ilinde AKP yüzde
44, CHP yüzde 35.5, DSP yüzde 0.5 oy almış.
İşte büyükşehir belediye sınırları ile Eskişehir ilinin bütünü
arasındaki bu oy farkından yararlanmak isteyen AKP, büyükşehir belediyesinin
sınırlarını il sınırlarına genişletiyor ki, belediye başkanlığını da
kazansın!
Ama Eskişehir’in durumu, öteki
büyükşehirlerden ve genel seçimlerin mantığından farklı…
Aslında bütün Türkiye’den de
farklı..
Çünkü orada bir başka
“Büyük” var:
Şu andaki Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz
“Büyük”erşen…
Onun varlığı bütün partilerin, siyasal hesapların üstünde!
AKP
“Büyük”erşen’in
başkan olduğu Eskişehir Belediyesi’ni de kazanmak için
“Büyük”şehir
Belediye Yasası’nı çıkartıyor…
Böylece Eskişehir, bir
“Büyük”ler savaşının alanı
oluyor!
Bakalım “El mi yaman, Bey mi
yaman?”
***
Ünlü hukukçu ve tarihçi Prof. Ahmet Mumcu,
Yılmaz Büyükerşen için
“dâhi”
diyor…
Bence de doğru söylüyor…
“Büyük”erşen,
gerçekten günlük dilin siyaset söylemi ile tanımlanamayacak bir
insan…
Normal sözcükler onun Eskişehir’de başardığı
dönüşümü anlatmaya yetmiyor…
Ancak “Dâhi”
sözcüğü, onu ve yaptığı işleri anlatabiliyor:
Bozkırın ortasında, gondollar, plajlar, yelken
yarışları…
Spora, sanata, kültüre, bilime dönük, bütün halkın yararlandığı geniş
yeşil alanlar, parklar…
Tüm halkı kent yaşamına dahil eden raylı
sistem…
Senfoni orkestrası, tiyatro binaları, opera, müzeler ve bütün bunları
halkın günlük yaşamı ile bütünleştiren etkinlikler.
Üstelik
“Büyük”erşen
durmak bilmiyor:
Yepyeni projeler, yepyeni bir kültür merkezi…
Raylı sistemi iki katına çıkaracak yeni
ilaveler…
Yeni müzeler, bilim, kültür ve spor merkezleri…
Sadece yararlananların farkında olduğu çok özel sosyal
hizmetler…
Üstelik bütün bunların asgari maliyetle yaşama geçirilmesi için kurmuş
olduğu fabrika gibi atölyeler ve yerli imalat…
İleride bu konuya yine değineceğim.
Yorum Gönder