Muhteşem ‘Fetva’nın Kodları - Nilgün Cerrahoğlu

Gülelim mi ağlayalım mı bilemedim…
Bir volkan gibi kanayan Ortadoğu’nun yamacında, Başbakan’ın örneğin kalkıp da dizilerle uğraşmasına…
Gülelim mi ağlayalım mı?
Sıradan dizi ile belgesel ayrımını yapamamasına keza…
Gülelim mi, ağlayalım mı?
Türkiye’nin bu ayrımı yapmaktan aciz bir lider ile on yıldır yönetiliyor olmasına; gelecek on yılda da bu kez “başkanlık sistemi” altında aynı lider tarafından yönetilmeye aday olmasına…
Gülelim mi ağlayalım mı?
Gemlenemeyen bu iktidar hırsının “ileri demokrasi” bayrağı altında topluma sunulmasına…
“İleri demokrasi kurgularına” memleketin ileri gelen entelektüellerinin şevk ve coşkuyla katılmasına; ABD gibi gelişmiş demokrasilerle Türkiye arasında başkanlık sistemi üzerinden koşutluk kurmalarına…
Kurgunun gerçek, gerçeğin kurgu olarak sunulduğu bu topraklarda; her gün doludizgin propagandayla uyutulmamıza…
Gülelim mi ağlayalım mı?
Sevgi pıtırcığı Başbakan
Elimde ana akım medyadan bir gazete var. Başsayfada haber alt köşede birkaç sütuna sıkıştırılmış. Başlık da şöyle çıkılmış:
“Erdoğan Muhteşem Yüzyıl’a Çattı”.
Başbakan dev bir miting alanında “yargıya açık talimat” vermiş. Talimat verme ötesine geçen ifadelerle, insanı iliklerine dek donduran öfkeyle sözünü hiç esirgemeden; “Değerlerimizle oynayanlara ‘gereken dersin’ verilmesinden ” söz etmiş…
“İlgililerin” konu üzerinde önceden uyarıldığını itiraf etmiş; dizi yönetmeninden diziyi oynatan kanal sahibine dek…
Bilaistisna herkese gözdağı vermiş…
Gazete en alt perdeden, “çattı” sözcüğünü kullanıyor.
Utanmasa “serzenişte bulundu” filan diyecek…
Yetmedi, haberin yanına sevgi pıtırcığı bir Erdoğan fotoğrafı iliştirmiş.
Babacan Başbakanımız, kucağında minik bir kız çocuğu seviyor!
Sayfayı çevirince, aynı pozun bir başka çeşitlemesi ile karşılaşıyorsunuz.
Bu defa Başbakan’ın yanında Emine Hanım da görülüyor. Emine Hanım şefkatle kucağındaki kızı öpmekte olan Başbakan’a bakıyor. Fotoğraf iri puntolarla “Küçük Zeynep’in Erdoğan sevgisi” sözleriyle takdim ediliyor. Altında da:
“Erdoğan ve eşi, kendilerine kırmızı gül veren 7 yaşındaki Zeynep ile sohbet etti. Başbakan küçük kıza oyuncak bebek hediye etti. Küçük Zeynep de Erdoğan’a sevgisini ifade ettiği bir yazı verdi…” sözleri dikkat çekiyor.
Memlekette astığı astık kestiği kestik bir tek adam yönetiminin provası yapılıyor…
Hangi caminin nereye dikileceğine, hangi heykelin nereden kaldırılacağına, hangi gazetenin hangi yazarını çalıştırıp çalıştırmayacağına ve kaç çocuk yapılacağına, hangi dizinin yayında kalıp kalmayacağına varan çok ağır bir baskı havası yaşanıyor…
Kullanılan fotoğrafa bakın: Küçük Zeynep’in Başbakan sevgisi!
Türk usulü faşizmin ayak sesleri duyulurken; “minik Zeynep” muhabbeti ile avutuluyoruz.
Erdoğan’ın ‘Ferhat ile Şirin’ destanı
Bu gazeteyi bırakıp, elime başka bir ana akım gazete alıyorum: Bu defa haber, sürmanşette “Böyle Kanuni Olmaz” başlığıyla kullanılmış. Altına da “(Diziyi) yazan tarih bilmiyor”, “Kadınlar hayali” vs. gibi değerlendirmelerle tarihçi görüşleri iliştirilmiş.
Konu bu mu?
Başbakan’ın Kütahya fırçasında “haber değeri” taşıyan ana boyut; dizinin tarihi gerçeklere uyum derecesi mi, siyasi erkin “TV kanalları ile yargıya baskısı” mı?
Gerçek bir demokraside “skandal” niteliği atfedilecek Başbakan’ın açık müdahalesini, gazete, tarihçi geyikleri arasına sıkıştırmış ve Kanuni’nin “at sırtında geçirdiği yıl sayısı” flaş alıntı olarak tepeye çıkarılmış…
At sırtındaki yıl sayısıydı, Küçük Zeynep’ti, harem hayatıydı derken yapılan çok ağır baskı gözden kaçırılıyor. İleri demokrasinin yıldız lideri olarak Erdoğan hâlâ ve her şeye rağmen parlatılıyor.
Dün yalnız iki gazete doğru manşeti vermişti: “‘Muhteşem’ Emir” (Cumhuriyet) ve “Padişah dizisi Padişahı kızdırdı” (Sözcü).
Tam gaz propaganda ile bundan böyle her şey mümkün olabilecektir.
Denge ve fren mekanizmaları artık tümüyle devre dışı.
Medya Başbakan’a endeksli…
Yargı -bizzat Başbakan’ın sözleriyle sabit olduğu üzere- siyasi erkin elinde…
Muhalefetin yürek burkan durumu meydanda…
Başbakan bu durumda dilediği her şeyi istediğince dayatabilir.
Erdoğan’ın tek meşruiyet kaynağı bundan böyle “kalabalıklar”…
Kütahya’da bu sözlerin sarf edildiği Zafer Havaalanı’nın açılış törenindeki kalabalıkları gördünüz mü?
Bu gözlemimi son AKP kongresinde de yazmıştım.
Erdoğan “lider olarak” artık kendisini “milleti” ile ayrılmaz bütün görüyor. “Milletin” kişileşmiş hali olarak kendisini sunuyor ve dayatıyor: “Biz Ferhat’ız, siz ise Şirin” şeklinde konuşuyor: “Biz bu millete âşığız, size âşığız…”
Frenler ortadan kalktığına göre, bu karşılıklı “aşk” ,“küçük Zeynep” öyküleriyle pompalandığı sürece, Erdoğan’ı hiç kimse durduramaz.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget