Gülelim mi ağlayalım mı bilemedim…
Bir volkan gibi kanayan Ortadoğu’nun
yamacında, Başbakan’ın örneğin kalkıp da dizilerle
uğraşmasına…
Gülelim mi ağlayalım mı?
Sıradan dizi ile belgesel ayrımını yapamamasına keza…
Gülelim mi, ağlayalım mı?
Türkiye’nin bu ayrımı yapmaktan aciz bir
lider ile on yıldır yönetiliyor olmasına; gelecek on yılda da bu
kez “başkanlık sistemi”
altında aynı lider tarafından yönetilmeye aday
olmasına…
Gülelim mi ağlayalım mı?
Gemlenemeyen bu iktidar hırsının “ileri
demokrasi” bayrağı altında topluma
sunulmasına…
“İleri demokrasi kurgularına”
memleketin ileri gelen entelektüellerinin şevk ve coşkuyla katılmasına; ABD gibi
gelişmiş demokrasilerle Türkiye arasında başkanlık sistemi üzerinden koşutluk
kurmalarına…
Kurgunun gerçek, gerçeğin kurgu olarak sunulduğu bu topraklarda; her
gün doludizgin propagandayla uyutulmamıza…
Gülelim mi ağlayalım mı?
Sevgi pıtırcığı Başbakan
Elimde ana akım medyadan bir gazete var. Başsayfada haber alt köşede
birkaç sütuna sıkıştırılmış. Başlık da şöyle çıkılmış:
“Erdoğan Muhteşem Yüzyıl’a
Çattı”.
Başbakan dev bir miting alanında “yargıya
açık talimat” vermiş. Talimat verme ötesine geçen
ifadelerle, insanı iliklerine dek donduran öfkeyle sözünü hiç esirgemeden;
“Değerlerimizle oynayanlara
‘gereken dersin’
verilmesinden ” söz etmiş…
“İlgililerin” konu üzerinde
önceden uyarıldığını itiraf etmiş; dizi yönetmeninden diziyi oynatan kanal
sahibine dek…
Bilaistisna herkese gözdağı vermiş…
Gazete en alt perdeden, “çattı”
sözcüğünü kullanıyor.
Utanmasa “serzenişte bulundu”
filan diyecek…
Yetmedi, haberin yanına sevgi pıtırcığı bir
Erdoğan fotoğrafı iliştirmiş.
Babacan Başbakanımız, kucağında minik bir kız çocuğu
seviyor!
Sayfayı çevirince, aynı pozun bir başka çeşitlemesi ile
karşılaşıyorsunuz.
Bu defa Başbakan’ın yanında
Emine Hanım da görülüyor. Emine Hanım şefkatle
kucağındaki kızı öpmekte olan Başbakan’a bakıyor.
Fotoğraf iri puntolarla “Küçük
Zeynep’in Erdoğan sevgisi”
sözleriyle takdim ediliyor. Altında da:
“Erdoğan ve eşi, kendilerine kırmızı gül veren 7 yaşındaki
Zeynep ile sohbet etti. Başbakan küçük kıza oyuncak bebek hediye etti. Küçük
Zeynep de Erdoğan’a sevgisini ifade ettiği bir yazı
verdi…” sözleri dikkat çekiyor.
Memlekette astığı astık kestiği kestik bir tek adam yönetiminin provası
yapılıyor…
Hangi caminin nereye dikileceğine, hangi heykelin nereden
kaldırılacağına, hangi gazetenin hangi yazarını çalıştırıp çalıştırmayacağına ve
kaç çocuk yapılacağına, hangi dizinin yayında kalıp kalmayacağına varan çok ağır
bir baskı havası yaşanıyor…
Kullanılan fotoğrafa bakın: Küçük
Zeynep’in Başbakan sevgisi!
Türk usulü faşizmin ayak sesleri duyulurken;
“minik Zeynep” muhabbeti ile
avutuluyoruz.
Erdoğan’ın ‘Ferhat ile Şirin’ destanı
Bu gazeteyi bırakıp, elime başka bir ana akım gazete alıyorum: Bu defa
haber, sürmanşette “Böyle Kanuni Olmaz”
başlığıyla kullanılmış. Altına da
“(Diziyi) yazan tarih bilmiyor”,
“Kadınlar hayali” vs. gibi
değerlendirmelerle tarihçi görüşleri iliştirilmiş.
Konu bu mu?
Başbakan’ın Kütahya fırçasında
“haber değeri” taşıyan ana
boyut; dizinin tarihi gerçeklere uyum derecesi mi, siyasi erkin
“TV kanalları ile yargıya baskısı”
mı?
Gerçek bir demokraside “skandal”
niteliği atfedilecek Başbakan’ın açık
müdahalesini, gazete, tarihçi geyikleri arasına sıkıştırmış ve
Kanuni’nin “at sırtında
geçirdiği yıl sayısı” flaş alıntı olarak tepeye
çıkarılmış…
At sırtındaki yıl sayısıydı, Küçük Zeynep’ti,
harem hayatıydı derken yapılan çok ağır baskı gözden kaçırılıyor. İleri
demokrasinin yıldız lideri olarak Erdoğan hâlâ ve her şeye rağmen parlatılıyor.
Dün yalnız iki gazete doğru manşeti vermişti:
“‘Muhteşem’
Emir” (Cumhuriyet) ve
“Padişah dizisi Padişahı kızdırdı”
(Sözcü).
Tam gaz propaganda ile bundan böyle her şey mümkün olabilecektir.
Denge ve fren mekanizmaları artık tümüyle devre dışı.
Medya Başbakan’a endeksli…
Yargı -bizzat Başbakan’ın sözleriyle sabit
olduğu üzere- siyasi erkin elinde…
Muhalefetin yürek burkan durumu meydanda…
Başbakan bu durumda dilediği her şeyi istediğince dayatabilir.
Erdoğan’ın tek meşruiyet kaynağı bundan böyle
“kalabalıklar”…
Kütahya’da bu sözlerin sarf edildiği Zafer
Havaalanı’nın açılış törenindeki kalabalıkları
gördünüz mü?
Bu gözlemimi son AKP kongresinde de yazmıştım.
Erdoğan “lider olarak”
artık kendisini “milleti”
ile ayrılmaz bütün görüyor.
“Milletin” kişileşmiş hali
olarak kendisini sunuyor ve dayatıyor: “Biz
Ferhat’ız, siz ise Şirin”
şeklinde konuşuyor: “Biz bu millete
âşığız, size âşığız…”
Frenler ortadan kalktığına göre, bu karşılıklı
“aşk” ,“küçük
Zeynep” öyküleriyle pompalandığı sürece,
Erdoğan’ı hiç kimse durduramaz.
Yorum Gönder