9 Milyon Avroluk SSK'li işçi
Yüzyılın yolsuzluğu olarak nitelenen Deniz Feneri’ndeki ilginç para trafiği, bu
olayları araştırırken sanık durumuna düşüp geçen hafta beraat eden savcıların
yargılandığı dava dosyasına yansıdı. Dosyaya giren anlatım ve belgelere göre,
Deniz Feneri Derneği davasının sanıklarının yanında SSK’li olarak çalışan “işçi”
statüsündeki bir kişi derneğe ait 9 milyon avroyu Kanal 7 yönetim Kurulu Başkanı
Zekeriya Karaman’a teslim etti. Kanal 7’nin Genel Yayın Yönetmeni İsmail
Karahan’ın “asistanı” ise şirketlere tedbir kararından sonra sanıkların ortağı
olduğu şirketten “tek kuruş” vermeden 125 bin TL’lik hisse satın aldı.
Deniz Feneri yolsuzluğunu üç yıl boyunca araştırırken,
“sahtecilik ve görevi kötüye kullanma” savlarıyla yargılanan savcılar Nadi
Türkaslan, Abdulvahap Yaren ve Mehmet Tamöz’ün savunma olarak sundukları
belgelerde yolsuzluğa ilişkin çarpıcı örnekler de dosyaya girdi. Dikkat çeken
ilişkiler ve para trafiğinden kimi örnekler şöyle: Savcılar soruşturmayı
yürütürken Deniz Feneri zanlılarına yönelik “örgüt kurmak ve yönetmek” ve
“nitelikli dolandırıcılık” suçlamasında bulunmuşlardı. Ancak savcılar
soruşturmadan el çektirildikten sonra, örgüt ve dolandırıcılık suçlamaları
“buharlaşarak” yerini daha düşük cezalar istenen görevi kötüye kullanma suçuna
dönüşmüştü. İşçi-işveren ilişkisinin böylesi Örgüt suçlamasına örnek olarak
SSK’li olan ve “işçi” statüsünde görünen bir kişinin derneğe ait 9 milyon avroyu
Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman’a teslim etmesi gösterildi. Nadi
Türkaslan’ın avukatı Cevat Balta esas hakkındaki savunmada bu konuya ilişkin,
“İşte, yüzyılın soygunu denilen Deniz Feneri olayı örgüt olmaktan çıkarılınca,
örgüt suçundan takipsizlik kararı verilmiş ve Deniz Feneri sanıkları arasında
örgüt ilişkisi olmayıp işçi, işveren ilişkisi olduğu ileri sürülmüştür. Bu nasıl
işçi ve işveren ilişkisidir ki bir işçi işverenlerinden olan Zekeriya Karaman’a
9 milyon Euro dernek parasını götürüp teslim etmiştir? Kendiliğinden yani
örgütlü olmadan işverenine, patronuna dernek için ya da başka bir nedenle
topladığı 9 milyon Euro’yu teslim edecek işçi var mıdır?” değerlendirmesini
yaptı. Gayri resmi muhasebe kayıtlarını inceleyen bilirkişiler tarafından
düzenlenen raporda, Deniz Feneri e.V’nin Türkiye’de derneğe 22 Ocak 2002 ila 20
Mart 2007 tarihleri arasında toplam 9 milyon 395 bin euro ödediğini saptamıştı.
Tek kuruş ödemeden hisse Dosyadaki bir başka ilginç ayrıntı ise Ticrat Sicil
Kayıtlarına göre Mez Otomotiv şirketinin ortakları Deniz Feneri sanıklarından
İsmail Karahan ve Zeki Akbal adlı kişi. Deniz Feneri soruşturmasından ve 3.Sulh
Ceza Mahkemesinin malvarlıklarına tedbir kararından sonra Deniz Feneri
sanıklarına ait şirketlerden birinde ücret karşılığında çalışan Karahan’ın da
asistanı olan Pınar Aslan, diğer ortak Zeki Akbal’ın 125 bin liralık hissesini
satın aldı. Pınar Aslan’ın bu hisseyi tek kuruş para ödemeden aldığı
saptanırken, hisse parasını Karahan’ın ödediğine ilişkin ifadesi dosyaya girdi.
BDDK Uzmanları ve bilirkişiler tarafından hazırlanan raporlarda, şüpheli para
hareketleri olarak belirlenen işlemleri yapan isimlerden birisi olarak da Ahmet
Hüküm adına işaret edildi. Hüküm, Deniz Feneri sanıklarının ortağı olduğu
şirkette çalışan olarak görünüyor. Ahmet Hüküm, “kaynağı belirlenemeyen” 750
avroyu bir şirketin banka hesabına yatırıp, aynı gün çekip başka bir şirketin
hesabına yatırdığı anlaşıldı. Hüküm’ün aynı parayı gün içerisinde hesaplar
arasında dolaştırmasının gerekçesinin “para trafiğinin izini kaybettirmek”
olduğu değerlendirildi. Hüküm’ün de sanıkların şirketinde SSK’li çalışan olduğu
anlaşıldı.
Yorum Gönder