Kerbela birleştiriyor - Rıza Zelyut

680 yılının 10 Muharrem'inde (Aşura günü) Kerbela'da İslam Peygamberi Hz. Muhammed'in torunu İmam Hüseyin ve ailesi katledildi.
Bu cinayeti işleten Emevi padişahı Yezit idi.
Yezit, Muaviye'nin oğluydu. Muaviye de Hz. Muhammed'in en büyük düşmanı olan  Ebu Süfyan'ın oğluydu.
Kerbela katliamından sonra Yezit; İmam Hüseyin'in kesik başına değnekle vurara, 'Bedir'de öldürülenlerin öcünü aldık, Müslümanların ulularını öldürdük!' diye şiir okudu.
Bu cinayetten sonra İslam dünyası ikiye bölündü. Türkler; Kerbela'de Ehl-i Beyt'i katleden Emevi  soyguncularının saldırısına uğradılar ve kanları oluk oluk akıtıldı. Bu yüzden de Ali evladını kendileriyle aynı gördüler; bağlandılar; sevdiler.
Türk milleti içinde  asla Muaviye ve Yezit ismini kullanan çıkmadı; bunları lanetlik saydılar.

YENİDEN CANLANIYOR

Kerbela'da katledilen Peygamber ailesinin acısını yaşatmak için İslam  toplumunun Alevi kolu;   Muharrem ayı girince 12 gün boyunca matem orucu tuttu. Aynı matemi Sünni Müslümanlar da hissettiler. Ama zaman içinde bir kopukluk oldu.
Şimdi Alevi kesimin bu yasına Sünni Müslümanlar da ciddi biçimde katılıyorlar. Böylece; Kerbela; iki farklı mezhepten Müslümanları yeniden bir araya getiriyor. 1322 yıl önce Ebu Süfyan soyunun yaptığı o zulüm, bugün Türkiye'de kardeşliğe giden yolu açıyor. Ve her Muharrem bizi daha fazla birleştiren bir yapıcılık olarak yaygınlaşıyor.
Umarım ki bu anlayış Irak'ta Sünni-Şii diye birbirlerini öldüren kesimlere bir ders olur.

AÇILIM BUDUR

10 Muharrem'de İstanbul'da Kerbela'yı değişik yerlerde andık. Bunlardan birisi de işadamlarımız Adnan Polat ile Ahmet Çalık'ın destekleri ile yapılan oruç açımı (iftar) töreni idi. Kerbela hüznü temasıyla oruçlar açılırken Kuran okundu; gülbanklar (Türkçe dualar) edildi.
Toplantıya ülkemizin tanınmış işadamları, sanatçıları, televizyon ve sinemadan yıldızlar; yazarlar, sporcular da katılmışlardı.  Bulunduğum masada yaptığım sohbetten anladım ki bu konukların bir bölümü ilk kez Muharrem ve Kerbela olgusu ile karşılaşıyorlardı.
İşte o zaman yapılan işin önemini daha bir kavradım.
Alevilerin kendi içlerinde; tamamen yalıtılmış bir ortamda; kimseye hissettirmeden andıkları Kerbela olgusu; şimdi bütün Türkiye'ye açılıyordu. Ve Alevilerin kimler oldukları daha iyi anlaşılıyordu.
O yüzden bu toplantıları kararlı biçimde sürdüren işadamı büyüğümüz İbrahim Polat'a; değerli evladı Adnan Polat'a teşekkür ediyorum.
Yine Sayın Ahmet Çalık'ın 'Bu işte ben de varım. Yeter ki ülkemizde kardeşlik duygusunu kuvvetlendirelim' diyen tutumuna da minnettarım. 1997'de Türkmenistan'a gittiğimde; orada Sayın Çalık'tan Türkmenistan'ın en önemli işadamı diye söz edilince şaşırmış ve gururlanmıştım. Demekki boşuna değilmiş.
Bu iki işadamımız toplantıda yaptıkları duygusal konuşmalarla herkese 'birlik ve barış' mesajları verdiler. Bize bir ulu ağacın dalları olduğumuzu yeniden hatırlattılar.
Alevi örgütlerinin de artık bu gerçeği görerek; geniş ölçekli ve çok kimlikli toplantılara daha güçlü destek vermeleri gerekiyor.  Kızarak, dışlayarak veya kendimizi dışta tutarak, farklı bir ötekileştirme yaparak taleplerimizi kamuoyuna benimsetemeyiz.
***
Bu toplantıda Başbakan Erdoğan'ın da olmasını şöyle bir cümle kurmasını çok isterdim:
'Bilinsin ki ben, Alevi kardeşlerimin de başbakanıyım. Bu matem gününde onlara hayırlı bir müjde veriyorum: Alevilerin tümü de barışçı olan taleplerini; artık milyonlarca insanın demokratik hak talebi gibi göreceğiz. Bu istekleri Diyanet İşleri'ne değil Millet Meclisi'ne havale edeceğiz ve orada çözeceğiz.'
Sabırla bekliyoruz; o anlayışlı günlerin gelmesi de yakındır.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget