Prof. İlber Ortaylı, İsmail Küçükkaya ile bir “nehir söyleşi” yapmış, böyle uzun söyleşilere “nehir söyleşi” diyorlar...
“Cumhuriyet’in ilk yüz yılı”nı konuşmuşlar. Bu gibi söyleşilerde, soru da önemlidir. Nereye gidilecek? Hangi yoldan gidilecek? Bu güzergâhı soruyu soran çizecek. (*)
Mesela AKP?
Nasıl oldu da kuruluşundan kısa bir süre sonra iktidara geldi?
Ortaylı’ya göre “AKP halka hitap eden bir parti...”
Bu ne demek?
Soruyu cevaplamaya yeter mi?
* * *
Ortaylı’ya göre AKP iktisadi bakımdan her birikimi kullandı.
Ne gibi?
Kendilerinden önce başlamış işleri sürdürdüler.
Özelleştirmeden sonra, o kaynağı bitirdikten sonra sağlık hizmetlerine geçtiler.
“Daha öncekilerin hiçbirisi bunu yapmamıştı. Mesela Özal da dövizi yoluna koymuştu. Şurası bir gerçek; devlet hastanesine gittiğiniz zaman yapılan iş görülüyor. Bu devam eder mi bilinmez ama her halükârda oy toplar. Şimdi İstanbul’da ulaşımla ilgili yatırımlar yapılıyor. Sao Paulo’da, New Mexico’da, Kahire’de böyle yatırımlar yok. Demek ki AKP birtakım birikimleri iyi kullanıyor. Bu partinin bir diğer özelliği üyelerini kullanması. Türkiye’de AKP dışında kadın üyeleri etkin olarak siyasete sokan parti yoktur. Ama hâlâ başörtüsü sorununu çözememesi o kadroları rahatsız ediyor.”
* * *
“İlber Hoca”yı tanımasak bazı palavracıların “Türkiye’yi biz kurduk!” palavrasına kapılmış gidiyor diyeceğiz.
Hayır, İlber Hoca öyle demiyor...
Ya ne diyor?
“AKP zaman zaman Türkiye’yi yeniden kuruyoruz iddiasını dile getiriyor. Fakat Türkiye onlardan çok daha önce her bakımdan kurulmuştu. Yapılan iyi şeyler takdirle karşılanmalıdır ama geçmişimizden miras aldığımız şeyleri de inkar edemeyiz. Onlardan önceki bir yönetici altyapıyı geliştirmiş, bir diğeri asayişi sağlamış, bir diğeri yollar, barajlar yapmıştır.”
Demek, bu memlekette AKP’den önce de hizmet yapanlar varmış...
Neredeyse 10. Yıl Marşı’nı söyleyecekler!!!
“Tarihten önce vardık, tarihten sonra varız” diye.
Osmanlı’da bağırırlarmış:
“Mağrur olma padişahım senden büyük Allah var” diye.
* * *
Bazıları “Osmanlı” deyimini küçültme anlamında kullanır.
“Ne de olsa Osmanlı!” gibi...
Sanki Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranlar, 1920’de Anadolu bozkırına gökten zembille inmişlerdir.
Hepsi Türk’tür ve Osmanlı uyruğundandırlar, gökten de zembille inmemişlerdir, askeriyle siviliyle tarihin en kutsal kurtuluş savaşını onlar yapmış, Cumhuriyet devrimini onlar yapıp, “laik Cumhuriyet’i” onlar kurmuşlardır.
* * *
Yer yer küçümsenen “tabiri amiyane” diye tiye alınan “Osmanlı” diye bir tip var da, “Cumhuriyet tipi” var mı? İlber Hoca şöyle der:
“Maalesef Cumhuriyet tipi yaratamadık. Şöyle bir şey oldu. Kendisine ‘Cumhuriyetçiyim’ diyen belli bir görüşü veya sloganları savunan bir grup var ama bunun cumhuriyet tipiyle ne kadar uyuştuğu çok su götürür. Cumhuriyet kendi tipini etraflıca tarif etmiş mi? Hayır. Kendi adamını yetiştirmiş mi yeterince? Hayır. Bu bir maarif, bir okullaşma meselesiydi. Atatürk’ün ömrü buna yetmedi. Bazı örnekler koydu ama arkadan gelenler bunu doğru devam ettiremedi. Ettirselerdi bu ‘cumhuriyet tipi’ okullardan yetişecekti. Ve onlar da başkalarını bu okullardan yetiştirecekti. Bu iş oldukça gecikti. En azından bundan sonra dikkat etmeliyiz. Hakikaten yemeyi, içmeyi, spor yapmayı, serbest yaşamayı, okumayı ve en az bunlar kadar milli değerlere bağlı, dünyayı tanıyan insanların yetişmesi gerek. Bu çocukların yetişeceği okullar kurmak lazım. Ne kadar kurulup, başarı gösterildiği ortada. Sıfır düzeyde değiliz ama hedef saptı. Bunu müfrit bir cumhuriyetçilik ve laiklik tutumu olarak görmeyin. Modern dünyada dindar ve muhafazakârlar da kendilerini bu ortamda geliştirip ifade edebilirler ancak.”
* * *
İlber Ortaylı’nın düşüncelerine katılmayabilirsiniz.
Lakin en azından sizi düşündürebilir, belki bazı ezberleri de bozar.
Yalnız şunu söylemeliyiz, İlber Hoca’nın küçümsediği “Cumhuriyetçiler” var ya!
Ya onlar da olmasa!
———————————-
* (TİMAŞ Yayınları)
Yorum Gönder