Düzenbaz - Hikmet Çetinkaya

Çevrene bir baksan, şöyle başını göğe kaldırsan, gri bulutlara baksan, o derin vadilerde ne olup bittiğini anlasan...
İnsan olmanın varoluşunu anlayabilsen, kulluktan yurttaşlığa geçmenin mutluluğuyla yaşasan, hukuku ve adaleti içine sindirebilsen...
Kendi kendine düşman yaratmasan, ezilen halkları düşünsen, hayata dair birkaç güzel şey söylesen, sömürüyü görebilsen...
Özgürlüğün kollarında bir sabah esintisi içinde uçsan, sevsen insanları...
Çocukların gözlerine uzun uzun bakabilsen!..
İnsanları fişlemenin, izlemenin, dinlemenin, özel hayata girmenin demokrasilerde olmayacağını öğrenebilsen...
Bir yakarışın, bir çığlığın içinde yuvarlanan o istekleri çoğaltabilsen yüreğinde...
Ellerini bir tutsan sımsıcak duygularla yoksulların...
Ezenle ezileni ayırt edebilsen!..
***
Soytarıların kol gezdiği, alçaklığın egemen olduğu bu dünyada kan gölünde yaşayanlarla işbirliği yapmasan...
Açıkça göstersen yüzünü...
Maske takmasan!..
Uşaklıktan vazgeçsen!..
Adam olsan adam!..
Dik dursan, şaklabanlık yapmasan, kapalı kapılar ardında oyunlar kurmasan...
Sen iş takipçisisin iş!
Sen dolandırıcının tekisin, herkes biliyor...
Adını açıklasam ne olur, açıklamasam ne olur!..
O denli çoksunuz ki, hanginizi yazayım!
***
Sen bir zamanlar gençleri bir sağdan bir soldan asanlarla aynı masaya oturdun, karşılıklı kadeh kaldırdın...
Kaç yıl geçmiş aradan?
32 yıl...
Zindanlarda işkenceyle gençler öldürülürken, 1982 Anayasası’na “evet” oyu verirken, mavi gömlek giyenleri ihbar ederken...
Şimdi demokrat olmuşsun, caka satıyorsun utanmadan, sıkılmadan...
Suratın ve yüreğin manda gönünden!
Hâlâ piyasadasın, hâlâ televizyon ekranlarında...
Giden ağam, gelen paşam!
Maksat cepler dolsun!
Doymak da bilmiyorsun, yedikçe yiyorsun!
Ey utanmaz, arlanmaz adam, şimdilerde demokrasi ve özgürlük dersi veriyorsun...
1980’de doğanlar tanımıyor seni ama bizler tanıyoruz.
Çevremizdesin!
Şimdi kırmızı şarap kadehini değil, gül şerbetini kristal bardaklarda içiyorsun...
Bugün ise yetmez ama evet, diyenlerin arasındasın...
Seni üçkâğıtçı, şeytan seni...
Kimi kandırıyorsun!
***
Sana özenenler de var, biliyor ve tanıyorum...
Çığırtkanlar!
Şeyini yırtarcasına bağıranlar, masaları yumruklayanlar...
Sen ve senin yardakçıların, tarihin kanlı sayfalarını karıştırmaktan utanıyorlar ama az önce değindiğim gibi demokrat ve özgürlükçü görünme çabasındasınız. Yemezler!..
Toplum seviyor bu modelleri.
Darbeciler de sever, siyasiler de, patronlar da...
Kullanırlar atarlar zamanı gelince.
Ama sen öyle değilsin, değişip yeni model oluveriyorsun.
Ne diyeyim?
Afiyet şeker olsun!
***
Sen laikliğe karşı çıkanları alkışladın, içerideki ve dışarıdaki sömürgeciliğe destek verdin.
Laiklik karşıtlığı ulusal egemenliğe karşı bir eylemdi, sen dalga geçtin.
Ulus ve yurt kavramlarını alaşağı edenlerle kol kola girdin...
Yurtseverleri küçümsedin!
Sen talandan, vurgundan yanaydın...
Sömürgeci, böl, parçala, yok et ruhunu taşıyanlarla işbirliği yaptın.
Sen din, dil, ırk, mezhep ayrımcılığı yaparak emperyalist güçlerle kucaklaştın.
Sen barış değil savaş çığlıkları attın...
Laik, demokratik bir siyasal ve toplumsal düzenin yaşama geçmemesi için varını yoğunu ortaya koydun!
***
Zaman zaman seni anlatacağım bu köşede...
Senin ve senin gibilerin, soygun düzeninin maşası olduğunuzu...
Sahte demokrat ve özgürlükçü kimliğinizi...
Düzenbazlığınızı, iş takipçiliğinizi...
Göreceksin!

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget