Adam Gibi Ölenler ve Gazzeli Davut - Ahmet Tan

Sadece hece ve ses benzerliği…
Teşbihte hata olmaz. Yani benzetmede sorun, sıfır olmalı.
Gazneli Mahmut, İslamiyeti ilk kabul eden Gazne Devleti’nin sultanı.
967-1030 yıllarında yaşadı.
Hindistan’ı fethetti.
Ve bu ülkede İslamiyetin yayılmasını sağladı.
Bugün, Hindistan dünyanın en büyük İslam nüfusuna sahip ülke ise, bu Gazneli Mahmut sayesinde gerçekleşti.
“Gazze’ye sefer” fikrinin babası olduğu için, Mavi Marmara depreminden sonra, Sayın Bakan, Hariciye çevrelerinde “Gazzeli Davut” diye de anılıyor.
Sayın Bakan iki gün önce Gazze’ye indi.
“Kendimi evimde hissediyorum!” demesinin üzerinden dakikalar geçmedi ki...
İsrail füzeleri patladı.
Sonra da ölümler ve yaralanmalar.
“Evindeki” hazin manzara karşısında haklı olarak ağlamaya başladı.
Şer çevreler anında, sosyal medyada “Ülkesinin şehitlerine ağlamayan…” diye, Sayın Bakan’ı “tweetlemeye” yöneldiler.
Büyük ayıp ettiler...
Hem kötü niyetten, hem de cahillikten.
Bir kere kendisi bir dışişleri bakanı...
İçeride ölenlere ağlayacak...
Ve İdris Naim Bey’in görev alanına tecavüz edecek hali yok.
Kaldı ki, artık öyle her ölüme de ağlamak gerekmiyor.
Ölümlerin bir anlamı, önemi ve stratejik derinliği var.
Bunun ölçüsünü de Allah razı olsun, Sayın Başbakan önceki gün açık, seçik ve çok net ilan etti:
“Öleceksek, adam gibi ölelim!”
Gazze’de ölenler Başbakan’ın tarifine göre öldüler...
Ki, Dışişleri Bakanımız o tarifin hakkını vermek üzere gözyaşı dökmek durumunda kaldı.
Kalacak elbet!
Ağlamak siyasette sünnet ise diplomaside farz!
Hattı diplomasi değil sathı diplomasi
“Bunların Atatürk ile dertleri var.
Defterlerinden silmek istiyorlar!”
Bu köşe o kadar kötümser değil.
En azından Ahmet Davutoğlu konusunda değil.
Sayın Bakan, Atatürk’ü sadece bakanlığının internet sitelerinden silmekle yetinmiş.
Ama Mustafa Kemal’in sözlerinden ilham almayı sürdürüyor!
Sadece bu sözleri biraz eğip bükmekle yetinmiş.
Altına da kendi imzasını atmış. O kadar.
Dışişleri Bakanlığı’nın resmi sitesinde, internetin icadından beri Türk Bayrağı ile Atatürk’ün bir fotoğrafı bulunur.
Yanında veya altında da tüm insanlığın kulağına küpe sözü:
“Yurtta sulh, cihanda sulh!”
Sayın Bakan, belli ki Atatürk’ün resminde ve bu sözünde bir sıfır sorun gördü...
Ya da hiçbir stratejik derinlik görmedi.
Atatürk’ün resmi de, bayrak da, o söz de kalkmış...
Yerine bakanlığın “rozeti” konulmuş.
Bereket versin, rozetin ortasında ay yıldız var.
Herhalde, “onunla idare edilsin” istenmiş.
“Yurtta sulh, cihanda sulh” sözü ise kalkmış.
Onun yerine, Gazi M. Kemal’in Kurtuluş Savaşı’ndaki ünlü emrinin eğilip bükülmüş halini koymak uygun görülmüş!
Ama Sayın Bakan, bu sözü, “failatün vezni” ile..
Ve “Köprü altı cam-cam... Öpsün seni amcam” kıvamına getirerek yazmış:
Altına da kendi imzasını atmış.
“Hattı diplomasi yoktur.
Sathı diplomasi vardır.
O satıh bütün dünyadır!”
İmza da yetmemiş.
Gazneli Mahmut ile karışmasın diye olacak yanına bir de kendi fotoğrafını koymuş.
Hele de Sayın Bakan’ın “Sathı diplomasi var!” diye beyit yazması, kendisinin çok zeki, ziyadesiyle müdebbir bir siyasetçi olduğunun da kanıtı.
Bu samimi ikrar ve itiraf ile geleceğini güvenceye almış oldu.
CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, her fırsatta TBMM kürsüsünden bir gün bu iktidarın mutlaka Yüce Divan’da “sıfır sorun macerası”nın hesabını vereceğini hatırlatıp duruyor.
Sayın Bakan’ın internet sitesine yazdığı “Sathı diplomasi vardır!” vecizesi açık bir ikrardır.
Bu nedenle kendisi mutlaka “itirafçılık” hükümlerinden yararlanacaktır.
Belki de ikinci bir özür vesilesi bekleniyor!
Coğrafya kader, bakan değil
Napolyon, “Coğrafya ülkelerin kaderidir!” demiş...
Coğrafya profesörü hemşerisi Yves Lacost da “Coğrafya savaşmak içindir!” diye bir kitap yazmıştı.
Ama Napolyon çok şanslıydı.
Mösyö Lacost’tan iki asır önce yaşadığı için, ne o kitabı okudu, ne kendisiyle tanıştı.
Dolayısıyla onu ne başdanışman yaptı, ne de Dışişleri Bakanı!
Her ülkenin Napolyon’u da, Lacost’u kendine.
Ne yazık ki Erdoğan, Napolyon kadar şanslı değil.
Onun başında, “diplomasi” ile “fizik – kimya”yı karıştıran,
Atatürk’ten değil ama onun “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir!” sözünden çok etkilenen bir Davutoğlu var...
Fenciliğe soyunması, Türkiye’yi yazdığı kitabın sıfır sorun laboratuvarına çevirmesi bundan.
“Sıfır sorun”, halka olmuş hâlâ Bakanlık sitesinde öyle duruyor.
‘Stratejik derinlik’ de öyle.
Ama bu derinlik nereye kadar?
Tayyip Bey bir boy verse anlayacak!

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget