Ben de, güncel olaylara vidalanıp yazı yazan diğer gazeteci arkadaşlar gibi “yorumlamayı ilginç bulduğum” her olaya yetişemiyorum.
Kesiyorum kupürü!
Koyuyorum kenara.
Günler torbaya girmedi. Memleketimiz canlı. Olay olayı kovalıyor. Kesip sakladığım pek çok kupürün güncelliği uçuyor, yazı malzemesi yapmaktan vazgeçiyor, atıyorum.
İkisini atamadım.
İkisi de Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, halk duysun, görsün, üzerinde konuşsun, hatta imkanı ve isteği olanlar internet ortamında “Twitter Takipçisi” olsunlar diye yarattığı olaylardı.
Ne kadar da sempatikti.
Gazeteler birinci sayfalarından; “Cumhurbaşkanın üstü açık, direksiyondan vitesli Caddilac’a binip, bizzat kendisinin sürmesi, ona 12 bin yeni twitter takipçisi kazandırdı” diye haber yaptılar.
1958 model Caddilac’a bindi.
662 bin takipçiye ulaştı.
Cumhurbaşkanı, direksiyonda eski Holliwood aktörleri gibi oturmuş, yanında aslında “devletin parasıyla yapılmakta olan fakat adına Abdullah Gül Üniversitesi” denilecek eğitim kurumunu; özel sektör bağışlarıyla da destekleyecek Mütevveli Heyeti üyesi arkadaşları oturmuştu.
Xxx
Caddilac’taydılar.
Özel mi özel!
Güzel mi güzel!
Ne eksik, ne fazla; “kız tavlamaya çıkmış” zengin çocuklarına benziyorlardı. Cumhurbaşkanı ile arkadaşları; kimi tornacının, kimi tenekecinin oğlu yoksulluktan gelme insanlardı. Hani babası işçi ya da pedalla çalışan baskı matbaası ustası olup da kendisi büyük parasal imkanlara kavuşunca yazılarında “marka şaraptan” bahseden gazeteciler var ya, onlara benziyorlardı. Ben sadece çocuklukları yoksulluk içinde geçmiş sonradan ünlü gazete yazarları öykünür sanıyordum.
Cumhurbaşkanı da öykünürmüş!
1958 model Cadillac’ı, dini inancı engel olmazsa şarap da içeceklermiş gibi sürüyordu.
Helal sana bu yollar!
Baba süper çıkmışsın!
Cumhurbaşkanı Gül’ün Facebook sayfasına yorum yazan vatandaşlar işte “helal sana… süper çıkmışsın…beyaz Türkler kıskançlıktan çatlasın…” türü destek ve hayranlık nidaları göndermişlerdi.
Türkiye bir tuhaf oldu.
Zenginliğe öykünmeye bayılıyor.
Xxx
Oysa Türkiye’nin büyük cari açığı var. Cari açık; başkasının parasını yemek, başkasının biriktirdiğine faiz ödeyip harcayarak büyümek anlamına geliyor. Hükümet ve başta Abdullah Gül’e “kardeşim” diyen Başbakan Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin tehlikeli cari açığına merhem olsun diye “en küçük vidasına kadar Türkiye’de üretilecek, yüzde yüz yerli malı olan ve dünya pazarlarında da satılabilecek bir milli otomobil üretilmesi için” otomotiv sanayicilerini dolduruşa getirmeye çalışıyor.
Gül, ise Caddilac’a biniyor.
Kardeşin, kardeşe hançeri!
Yani Cumhurbaşkanı, 66 yaşında Kayserili arkadaşlarıyla 1958 modeli (53 yaşında) bir Amerikan otomobilene bineceğine, şimdi piyasadan kalkmış Türk malı bir “Serçe” , “Doğan”, “Anadol” otomobiline binip Tarabya’da turlasaydı, Twitter’da takipçi sayısı 12 bin yerine 122 bin artmaz mıydı?
Hatta ince düşünebilirlerdi.
Serçe, Doğan, Anadol’un bazı önemli parçaları yurt dışından ithal edildiği için “montaj sanayi” damgası yemişti. Bu yüzden darbeci merhum general Cemal Gürsel’in emri ile yüzde 100 yerli yapılan “Devrim Otomobilini” müzeden özel izinle aldırabilir, Cumhurbaşkanı Gül’ü Tarabya sahilinde Devrim Otomobili sürerken resimleyebilirlerdi.
Xxx
Bu inceliği düşünmediler.
Caddilac’ı görünce uçtular.
Darbeci kadar bile olamadılar.
Devlet parasıyla henüz yaşamakta olan Cumhurbaşkanın adını verecekleri bir üniversite kurmakta olan Kayserli gençlik arkadaşı işadamları, köşke eski Amerikan arabasıyla gidip, Abdullah Gül’ü de özendirdiler.
O da özenmeye teşneymiş!
Necati Doğru/SÖZCÜ
Yorum Gönder