Televizyon denilince, akla hemen “diziler” geliyor. Haberler nasıl, görüntüler yeterli mi? Türkçe nasıl konuşuluyor, hâlâ “Hakkâri” diyemiyorlar, kimsenin aldırdığı yok!
Falan şöyle oynamış, filan şöyle oynamalıymış, kavga bu!
Dizilerin bu kadar tutulduğu bir televizyon programında elbette bu da çok önemli...
Ama başka önemli olan yok?
* * *
Eh önde geleni tartışma adabı, terbiyesi değil mi?
Terbiyesi değil de terbiyesizliği...
Ama yine de şükür, henüz sille tokat, tekme yumruk birbirlerine giremediler.
Geçen gün bir “doktor”la, avukat öyle bir kapıştılar ki, doktor sinip büzülmese, orası “altüst” olacak...(X)
Diyeceksiniz ki konu neydi?
Biri doktor, biri avukat olunca neyi tartışmışlar, kavga edecek hale gelmişler?
Konu futbol, şike kavgası.
* * *
Şimdi bunları okuyan birileri diyecek ki:
“Onların bazıları danışıklı dövüş, yani şike”, programda kavga çıkarıp “reyting” almak, yönetim bile programın kadrosunu öyle düzüyor.
Adamın işi bu, kavga çıkarmak, her şeye itiraz etmek, bağırıp çağırıp karşısındakini korkutmak, sindirmek...
* * *
Önce bir şeyin altını çizelim, TRT’den başka hiçbir “televizyonu” eleştirmek hakkımız yoktur.
Niye?
TRT’de hepimizin katkısı, vergimiz var...
Ya diğerleri?
İstedikleri gibi yayın yaparlar, beğenmezsen çıt düğmeye basar başka kanala geçersin, demek kolay da onlar da reklam almak için seyirciye muhtaçlar.
Başlarında RTÜK var, velhasıl karışık bir iş!
Bu memlekette karışık olmayan iş var mı?
* * *
Bakın evinizdeki televizyon kutularında bir düğme vardır, eve geldiniz, televizyonu açtınız, nedir, ne oynuyor?
Basarsınız o düğmeye, ekranın altında bir bant görünür, gösterilenin adı, kaç dakika olduğu, kaç dakika daha olacağı, kaç dakika sonra biteceği...
Bu bilgilerle yetinmediniz, bir düğme daha neyin gösterildiği, kimin çevirdiği, kaç yılında çevirdiği, kimlerin oynadığı çıkar.
Çok kere çıkmaz, boştur, televizyon yönetimi boş vermiştir de ondan...
Ya da “oğlan kızı sever, kız sevmez, zengin baba, gaddar ana, salak uşak, hizmetçi” gibi saçma sapan bir özet vardır.
* * *
Programa dalmış gidiyorsunuz, ekrana bir de başka kişiler çıkar, şaşırırsınız.
Şaşırmayın, başka bir dizinin tanıtımıdır.
Ya altyazılar, özellikle güncel haberler geçilir, ekranda komedi varken, terör haberleri geçilir, hatta ekranı ikiye bile bölerler.
Ya müzik işkencesi...
Kimin ne dediği anlaşılamaz.
* * *
Bir ara ekranın sağında, başlayacak ya da ara verilmiş programın kaç dakika sonra başlayacağı belirtilirdi, iyi bir uygulamaydı.
Nedense son günlerde boş veriyorlar, “az sonra” yetip artıyor bile...
Ya “program devam edecektir” denilmesi, dakikalarca bekletilmesi, on saniye sonra “izlediniz” diye bitirilmesi...
* * *
Ne yapalım, bu işler böyle yürüyor.
Üstelik “bahşiş at”ın dişine bakılmaz diye bir laf var.
Para vermiyorsunuz ya!
Ama sizin sırtınızdan “reyting”den para kazanırlarmış!
Oraları da fazla karıştırmayın!
Deveye boynun eğri demişler, nerem doğru ki, demiş.
(X) Ayrıntılı bilgi almak isteyenlere Milliyet’in 28 Eylül 2011 tarihli “Cadde” ekindeki Ali Eyüboğlu’nun “Kirli Kavga” yazısını tavsiye ederiz.
Hasan Pulur/Milliyet
Yorum Gönder