BELKİ “Ne demekmiş o?” diyen çıkabileceği için, hemen belirtelim ki, “haysiyet, izzetinefis” demektir onur. Ama, biri çıkıp “uydurma, Fransızcanın honneur’ünden alınmadır” derse, o zaman da onurumuza dokunur. İngilizler “self-esteem” dedikleri için, Türkçe öğrenmemişlerimiz “selfservis”i bildiklerinden çabuk anlarlar.
En iyisi, “aşk”sız edemeyen Fransızların “amour-propre”udur. Yani, kendi değerliliğini sevme, ona inanma, toz kondurmama.
Böyle düşüne düşüne, “onur uğruna ölebilmek” ten kalkıp onur “uğruna öldürme”ye geçerek “namus cinayeti”ne kadar gidebilirsiniz, ama o kadarı gereksizdir; ülkenin, ulusun, devletin onurunu koruyun, yeter.
Çünkü, bugünlerde güme giden odur.
Şu olanlara bakın: Filistin için Birleşmiş Milletler’e kadar gidiyoruz, onların devleti dünyaca tanınsın diye Atlantik ötelerinde nutuklar atıyoruz, hatta Mavi Marmara’da insanlarımızı öldürtmeyi göze alıyoruz da kendi ellerimizle kurduğumuz, uğrunda yüzlerce şehit verdiğimiz, yıllardır sıkıntı çektiğimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yeryüzündeki hiçbir uluslararası kuruluşa adım attırılmayıp kapılardan kovuluyor da, kimsenin kılı kıpırdamıyor.
Tam tersine, KKTC’yi aslında bir Rum devleti olan Kıbrıs Cumhuriyeti’ne şu ya bu şekilde yamayabilmek için Birleşmiş Milletler’in genel sekreterine yalvarmakta, Avrupa Birliği’nden beş para etmez bir tam üyelik koparmak uğruna KKTC’nin devlet niteliğini gözden çıkarmaya kadar varabilecek bir müzakere uğruna, işe yaramaz bir bakanlığı ayakta tutmaktayız. Onur nerede?
Bunların üstüne en son dikilen tüy, Kıbrıs Rum Cumhuriyeti bayrağı altında yeniden ortaklık önerircesine, o devletin “münhasır saha” ilan ettiği bölgede KKTC’nin de hakkı olduğunu Ankara’da ileri sürüp Lefkoşa’daki müzakerecilere de bunu söyletmek olmuştur. Eksik ortaklık defterinin yeniden açılması Rumların pek hoşuna gitmiş olmalı ki, Hristofyas, ağır hakaretle, “Türkler merak etmesin, petrol çıkarsa onlara da pay veririz” dedi, bizden kimse alınmadı.
Onur, neredesin?
Mümtaz Soysal/Cumhuriyet
Yorum Gönder