Ben tam “ABD’nin Siyasal İslamla Tehlikeli Dansı” konusunda dokuz yazı kaleme alırken, Başbakan Erdoğan da sözde “Arap Baharı” denilen trajedileri yaşayan üç ülkeye yaptığı ziyarette “Laiklik” ilkesine destek veren konuşmalar yaptı.
Aslında Başbakan’ın iç ve dış politikaları açısından beklenmedik bir davranıştı bu…
Hem İslam Âlemi hem de Türkiye açısından tam anlamıyla “Arı kovanına çomak soktu!”:
İslam Âlemi açısından “Arı kovanına çomak soktu” çünkü, ne yazık ki İslam toplumları, bütün siyasal oluşumları, sözde demokratik dedikleri de dahil olmak üzere, hâlâ “İslam şeriatı” çerçevesinde algılıyordu.
Her ne kadar Şii şeriatı Arap ülkelerindeki Sünni şeriat anlayışından farklı da olsa, örneğin İran’daki “İslam Cumhuriyeti”nde, siyasal muhalefet Ahmedinejad yönetimini “şeriattan ayrılmakla” suçluyordu…
Ne yazık ki İslam Âlemi, demokrasiyi de, demokrasinin önkoşulu olan laikliği de, bırakın uygulamayı, tartışacak fikri, siyasal ve ekonomik yapıdan bile henüz çok uzak bir görünüm arzediyor.
Nitekim Başbakan Erdoğan laiklik ilkesinin yeni anayasaya girmesini telkin ettiği ilk ülke olan Mısır’da hemen tepkilerle karşılaştı.
***
Mısır’daki konuşması medyaya şöyle yansımıştı:“…Türkiye’de anayasa laikliği, devletin her dine eşit mesafede olması olarak tanımlar. Laiklik kesinlikle ateizm değildir. Ben Recep Tayyip Erdoğan olarak Müslümanım ama laik değilim. Fakat laik bir ülkenin başbakanıyım. Laik bir rejimde insanların dindar olma ya da olmama özgürlüğü vardır.
Ben Mısır’ın da laik bir anayasaya sahip olmasını tavsiye ediyorum. Çünkü laiklik din düşmanlığı değildir. Laiklikten korkmayın.
Umarım ki Mısır’da yeni rejim laik olacaktır. Umuyorum ki benim bu açıklamalarımdan sonra Mısır halkının laikliğe bakışı değişecektir.”
***
Mısır’da Müslüman Kardeşler adına tepki veren Mahmud Gozlan, “Türkiye’de eğer bir erkek bir kadını yatakta bir başka erkekle yakalarsa onu yasalara göre cezalandıramaz, çünkü buna orada izin vardır. Bu açıdan Türkiye, İslam şeriatını ihlal etmektedir” dedi. Gozlan, El Ahram Gazetesi’ne yaptığı açıklamada da “Başka ülkelerin deneyimleri Mısır’da taklit edilemez. Türkiye’de laik devleti empoze eden şartlar, Mısır’daki mevcut şartlardan farklıdır” diye konuştu.Mübarek döneminde hapse atılan Müslüman Kardeşler’in kurduğu Özgürlük ve Adalet Partisi’nin Başkan Yardımcısı İssam el Eryan ise “Türkiye’yi ve Erdoğan’ı saygın liderler olarak hoş karşılıyoruz, fakat onun veya ülkesinin tek başına bölgeye önderlik edip geleceği şekillendirebileceğini düşünmüyoruz. Arap devletlerinin dışarıdan projelere ihtiyacı yok. Değişim devrimlerden sonra demokratik olarak içten gerçekleşmeli” dedi.
***
Başbakan Erdoğan’ın ve Türk Dışişleri mensuplarının Müslüman Kardeşler’in bu tepkisini tahmin etmemiş olmaları olanaksızdır.İlginç olan nokta, Erdoğan’ın bu tepkilerden sonra da geri adım atmamasıdır.
Her ne kadar çeviri sorunlarına değinen bazı açıklamalar yapılmışsa da Başbakan, gerek Tunus’ta gerekse Libya’da aynı konudaki tutumunu ısrarla sürdürdü.
Bu tavrına sadece, zaten tarihsel olarak laik devlet yapısını oluşturmaya çalışan ama henüz demokrasiye geçememiş olan Tunus’tan cılız bir destek geldi.
***
Başbakan içerde de “Arı kovanına çomak sokmuştu”, çünkü laiklik konusundaki muğlak ifadeleri ve birey ile devlet arasında yaptığı ayrım zaten evrensel laiklik (ya da sekülerlik) kavramlarına hiç de uygun değildi.Tarihsel olarak “Bu halk isterse laiklik elbet elden gidecek” diyen bir görüşün temsilcisi olan Erdoğan’ın sözleri Türkiye’de de kuşkuyla karşılandı.
Laik kesimden gelen eleştiriler bir yana, fanatik siyasal İslamcılar Erdoğan’ı dinsizlikle bile itham etti.
***
Peki Erdoğan’ın pek kimseye yaranamayan bu davranışının ardındaki faktörler neler olabilir?Değerli yorumcular, “Dizilerde neden türbanlı kadın veya kız yok” tartışması yerine biraz da bu konuda düşünce üretseler de öğrensek!
Emre Kongar/Cumhuriyet
Yorum Gönder