Elçi ve Tuğluk’un İddialarına Erdoğan Yanıt Vermeli - Utku Çakırözer

Kürt siyasi hareketinin iki önemli temsilcisi Diyarbakır Bağımsız Milletvekili ve KADEK Genel Başkanı Şerafettin Elçi ile DTK Başkanvekili ve Van Bağımsız Milletvekili Aysel Tuğluk aynı gün Taraf’ta yayımlanan görüşlerinde, MİT yetkilisi ile “Başbakan Tayyip Erdoğan’ın özel temsilcisi’ sıfatıyla dönemin Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı’ndan oluşan heyetin, PKK’nin Kandil kadrosunu temsil eden heyetle müzakerelerine ilişkin ilginç ayrıntıları kamuoyuna açıkladı.
Tuğluk: Siyasi iradenin temsilcisi katıldı
Tuğluk’un açıklamalarına göre, “2006’da başlatılan süreç birkaç kez kesintiye uğramasına rağmen 2011’e kadar sürdü. 2010 yılı Temmuz ayında ‘siyasi iradenin temsilcisi’ bu sürece katılınca görüşmelerin niteliği yükseldi. Taraflar o güne kadar ayrı ve çatışmalı taktiklerden bir adım geri atarak kolaylaştırıcı pozisyona geçtiler. Ve bunun sonucunda protokol hazırlama aşamasına ulaşıldı.” Tuğluk’a göre, görüşmeler PKK ile görüşen heyetin asıl niyetinin hiçbir adım atmadan PKK’nin geri çekilmesini sağlama düşüncesinde olması nedeniyle başarısızlığa uğradı.
Öcalan ve Kandil’le mutabık kalınan adımlar
Başbakan’ın özel temsilcisi ve MİT’ten oluşan heyetin PKK ile yaptığı müzakereler sonunda yaptıkları protokolü “gördüğünü” belirten Elçi ise Öcalan ve Kandil ile ayrı ayrı mutabık kalındığını belirttiği bu metindeki unsurları şöyle sıraladı:
“Anadilde eğitim hakkı dahil Kürtlerin haklarının tanınması, Kürt kimliğine anayasal güvence, Kürtlerin özyönetim ya da özerkliğe kavuşması ve Öcalan’ın ev hapsine çıkarılması.”
Elçi’ye göre PKK ile görüşen heyetin siyasi temsil düzeyi müzakereler ilerledikçe, görüşmelere ilk kez Başbakan’ın özel temsilcisi olarak katılan ve sonradan MİT Müsteşarı olan Hakan Fidan’ın da üstündeki bir düzeye kadar çıkmıştı.
Elçi: Protokol seçimde etkili oldu
Tuğluk’un “siyasi iradenin temsilcisi müzakarelere katıldı” dediği Temmuz 2010 tarihi, AKP hükümeti açısından son derece hayati önemi haiz 12 Eylül anayasa değişikliği referandumu kampanyasının en ateşli günlerine denk düşüyor. “İmralı ile müzakere mi yürütülüyor?” diyen muhalefete Başbakan Erdoğan ve parti sözcüleri “şerefsizler, namussuzlar” yanıtını verdiği günlere…
Müzakerelerin sağladığı “eylemsizlik” süreci, sadece referandumu değil 12 Haziran seçimlerinin de şiddetten uzak ortamda geçmesini sağlamış gözüküyor. Nitekim Elçi, Neşe Düzel’e verdiği röportajda, “12 Haziran seçimlerinden üç-beş gün öncesinde protokolün tamamlandığını ve bu sürecin seçimlerin çatışmasız geçmesinde çok etkili ve yararlı olduğunu” vurgulamaktadır.
İddialara yanıt verilmeli
Tuğluk ve Elçi’nin sözleri PKK ile yapılan görüşmeler konusunda şu soruları akla getiriyor:
- Anadilinde eğitim, bölgesel özerklik ve Öcalan’a ev hapsi gibi talepleri heyet gerçekten uygun buldu mu? Kimin verdiği yetkiyle?
- MİT’in zaten yürütmekte olduğu görüşmelere Başbakan’ın özel temsilcisinin dahil edilmesi 12 Eylül referandumunu kazanma taktiği miydi?
- Müzakereleri protokol aşamasına çıkarıp 12 Haziran’a kadar sürdürmenin amacı seçimleri kazanmak mıydı?
- Protokolün hükümetçe imzalanmayacağı baştan biliniyor ve sırf siyasi kazanım için taktik amaçlı müzakereler yapılmış ise şimdi buna tepki olarak yükseldiği ileri sürülen terör dalgasının sorumlusu kimdir?
Başbakan Erdoğan ya da kendisinin ısrarla “devlet” olarak nitelediği müzakere heyetinin, Elçi ve Tuğluk’un iddialarının doğal sonucu olan bu sorulara yanıt vermesi, kamuoyunun temel beklentisidir…
İstihdam şampiyonluğu ‘şişirme’ olmasın!
Dünya Çalışma Örgütü (ILO) 2008-2011 arasında Türkiye’yi “istihdam yaratma şampiyonu” ilan etti. Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (BETAM) Başkanı Prof. Seyfettin Gürsel’den aldığım değerlendirmeyi paylaşmak isterim:
“Yüksek büyümenin istihdam yaratması normal. Ama benzer ülkelerin rakamlarıyla kıyaslandığında Türkiye bir ‘sıra dışılık’ taşıyor. Yani büyümesine oranla, normal olmayacak kadar fazla istihdam yaratmış. Bunun nedeni aslında tarımdaki istihdam artışının da ILO hesaplamasına eklenmiş olması. Aslında tarımı çıkarıp tarım dışı büyüme ve istihdam rakamlarına bakmak gerekir. İyi bir derece çıksa bile ‘şampiyon’ olacağımızı sanmam”
Prof Gürsel’in “sıra dışılık” dediği şeyin, yazarımız Mustafa Sönmez’in de köşesinde defalarca işlediği anlamı aslında şudur: Hükümet “işsizlik” rakamlarını düşük gösterebilmek için tarım sektörü istihdamını şişirmekte; bu yüzden tarım sektörü büyümemesine rağmen, istihdamı olağanüstü artıyor. Bu şişirilmiş rakamlar ILO gibi uluslararası örgütlere istatistik diye aktarılınca da böyle “sıra dışı şampiyonluklar”kazanılıyor…

Utku Çakırözer/Cumhuriyet

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget