Tayyip’in Çok Tehlikeli Oyunu - Emin Çöleşan

“Devlet adamı (!)” geçinen hiçbir kimse, böyle bir çağrıda bulunamaz. Bunun adına tahrik, kışkırtıcılık, ayrımcılık denir ve çok tehlikeli bir oyundur.

Tayyip’in Çok Tehlikeli Oyunu - Emin Çöleşan
SEVGİLİ okuyucularım, Tayyipgiller terör karşısında çuvalladı, bunaldı ve ne acıdır ki çaresiz kaldı. Ne yapacaklarını şaşırdılar. Şimdi ağızlarından -bilerek veya bilmeyerek- dökülen sözlere bakınca bu gerçeği çok daha iyi görüyoruz.
Gerçek ama çok tehlikeli bir gerçek…
 Tayyip partisinin çarşamba günkü toplantısında şu sözleri söyledi:
“Benim Müslüman Kürt kardeşlerim… Mabetlerinizi roketatarla bombalayan bu örgüte nasıl destek veriyorsunuz? Bunlara karşı kalkıp sizler de bir direniş ortaya koyacaksınız. Bu sadece bizim görevimiz değil…”
Bu sözleri duyduğum zaman inanamadım…  Kürsüde kriz geçirdiğini, ağzından çıkanı kulağının duymadığını zannettim!
Bu çağrısı çok tehlikeli bir oyundur. Neden tehlikeli olduğunu kısaca anlatayım:
1-Bir devlet adamı, teröre karşı hem DİN unsurunu kullanıyor, hem de ETNİK ayrımcılık yapıyor. “Müslüman Kürt” demeye başlayıp o kesime çağrıda bulunuyor.
2-Güneydoğu’da yaşayan Kürt yurttaşlarımızı birbirine karşı tahrik edip yönlendirmeye kalkışıyor. Onun bu tanımına göre Güneydoğu’da iki kesim Kürt yaşıyor.
Devletten ve AKP’den yana olanlar ve PKK’dan yana olanlar.
İlk kesimi, ikincilere karşı yönlendiriyor. “Direniş”ten söz ediyor, Nasıl bir direniş?.. Allah korusun, ya iki kesim birbirine karsı SİLAHLI direniş başlatırsa ne olacak? Güneydoğu da kan l gövdeyi mi götürecek?
3- Bu sözler aynı zamanda Kürt’ü Kürt’e kırdırma taktiği olarak karşımıza çıkıyor. Yeni taktik, yeni plan bu olsa gerek.
4-  Bu söz yine Tayyip’in: “Mabetlerinizi roketatarla bombalayanlar…”
Adına PKK denilen bu örgüt nice canlar aldı, nice ocak söndürdü, nice yüz kızartıcı işler yaptı ve yapmayı sürdürüyor.
Ancak PKK’nın bugüne kadar herhangi bir yerde mabetlere (cami ve kiliselere) roketatar saldırısı düzenlediğini ben duymadım. Hiçbiriniz duymadınız. O halde bu sözü de Güneydoğu ahalisinin DİN DUYGULARINI gıdıklamak için söylüyor.
Türkiye’de bugüne kadar mabetlere saldırılar olmadı mı? Elbette oldu…
Ama bunu İstanbul’da Yahudilerin mabetlerini bombalayan şeriatçı örgütler yaptı!

(Burada bir parantez açayım. Şimdi PKK terörü konusunda “Müslümanlığa” sığınan Tayyip, örneğin Irak ta ABD on binlerce Müslüman’ı öldürürken neredeydi? Ağzını açıp “Müslüman dindaşlarının (!)” haklarını niçin savunmamıştı? Çünkü muhatabı, önünde esas duruşta beklediği ABD idi!)
***
Hayır, bu dünyada “Devlet adamı (!)” geçinen hiçbir kimse, ülkesinin insanlarına böyle bir çağrıda bulunamaz. Bunun adına tahrik, kışkırtıcılık, ayrımcılık denir ve çok tehlikeli bir oyundur.
Çok büyük, üstelik tehlikeli bir kumardır.
İspanya’da özerk Katalan bölgesi, Bask bölgesi ve bir de İspanyollar vardır. Kendi içlerinde sık sık çatışma ve tartışma olur. Bugüne kadar hangi İspanyol devlet adamı örneğin Katalanlara çağrıda bulunup “Bizden yana olmayanlara karsı direniş koyun” diye çağrıda bulunmuştur?
Belçika da birbirini yiyen Valon ve Flamanlar vardır. Hangi Belçikalı devlet adamı bu iki kavgalı kesime o doğrultuda bir çağrı yapmıştır? Ya da örneğin Valonlara seslenip” İçinizdekilere karşı direnin” demiştir?
Aynı gerçekler başta İrlanda olmak üzere dünyanın çoğu ülkesi için geçerlidir. Buna aşiretlerden oluşan Afrika devletleri, muz cumhuriyetlerinden oluşan bazı Latin Amerika ülkeleri dâhildir.
Bir ülkede dini, etnik yapıyı, mezhepleri sömürürseniz, birini ötekine, ya da birbirlerine şikâyet edip direniş çağrısında bulunursanız, o takdirde sizin devlet adamı falan olmadığınız ortaya çıkar.
***
Dünkü yazımda da vurgulamıştım. Hükümetler ağlama duvarı değil, icraat yeridir. Eğer ağlaşıyorsan, terör karşısında çaresiz kaldığının göstergesidir.
Ciğerim yanıyor çiğerim… Bunlar sırtlanları da geçti” gibi sözlerle terör mücadelesi yapılamaz
Eğer Müslümanlığa sarılıyorsan, yine aynı durum geçerlidir… Çünkü terörü yaratan canilerin de hemen hepsi Müslüman.
Karşımızda başka dinden insanlar yok.
Tayyip’in burada ki en büyük kumarı “Kürt’ün Kürt’e karşı direniş göstermesi” çağrısıdır.
Bir düşünsenize, bu çağrı üzerine yakın bir gelecekte Güneydoğu da PKK yandaşı Kürtlerle PKK karşıtı Kürtler arasında silahlı çatışmalar çıkmış. İki kesim birbirini vuruyor, öldürüyor.
Valla o takdirde oralara 30 tane komando tugayı. 30 bin adet özel eğitimli polis bile gönderseniz, kan gövdeyi götürür.
Devlet olarak açmaza düşer Üstelik Türkiye Cumhuriyeti’ni cihana karşı rezil edersiniz.
Çünkü çağrıda bulunduğu “Müslüman-Kürt direnişçiler” derler ki “Biz bu işe sayın başbakanımızın isteği, yol vermesi ve teşvik etmesiyle giriştik!”
Şimdi benim Tayyip’ten bir istirhamım olacak! Biz bilmiyor olabiliriz, bağışlasın. PKK’nın hangi mabede ne zaman saldırdığını yer, isim ve tarih vererek açıklasın. Eğer böyle bir saldırı yoksa o takdirde bizzat kendisi din kışkırtması yapmış olacaktır. Yazımın bu bölümüne onun yukarıda verdiğim sözlerini tekrar ederek son veriyorum:
“Benim Müslüman Kürt kardeşlerim, mabetlerinizi roketatarla bombalayan bu örgüte nasıl destek veriyorsunuz? Bunlara karşı kalkıp sizler de bir DİRENİŞ ortaya koyacaksınız. Bu sadece bizim görevimiz değil!”

Aman yarabbim, aman!

PASAPORT YUTTURMACASI

DİKKAT ediniz, ortaya her gün yeni bir safsata atıyorlar. Her yeni güne yeni palavralarla uyanıyoruz. Yiyen yiyor ama çoğunluk yemiyor
İşte Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın dünkü sözleri:
“Ortadoğu’da iş yapmak isteyen finansçılar, Türk pasaportlarına talep patlaması yaşatıyor. Pasaportumuza çok ciddi talep var. Ay yıldızlı pasaportla daha iyi iş yaptıklarını söylüyorlar!”
Şimdi olayın gerçeğine bakalım:
1-      Ay yıldızlı pasaport sahibi iseniz. AB ülkelerine, ABD gibi çok sayıda ülkeye vizesiz gitmeniz söz konusu değil. Vize kuyruklarında hakarete uğruyor, günlerce ^bekletiliyorsunuz. Hangi yabancı işadamı bu riski göze alıp Türk pasaportu istemiştir?
2-       2- Bir yabancı iseniz, Türk pasaportu almak için önce Türk vatandaşı olacak, Türkiye’de yasayacaksınız. Bunu şimdiye kadar kaç yabancı finansçı (!) yapmış?
3-       Ali Babacan Efendi madem bu iddiada bulunuyor, çok değil, bu konuda başvuran 100 adet yabancının ismini versin. Madem “Talep patlaması (!)” varmış, demek ki binlerce istek olması gerekir!
Bu 100 ismi adresleri, kimlikleri ve resmi başvuru belgeleriyle açıklasın, kendisinden derhal özür dileyeceğim. …
Açıklayamaz çünkü böyle bir olay yok.
Haa, dün piyasaya bir de AB Bakanı, Eğemen Bağıs aynı konuda çıkmasın mı?
Efendim AB ülkeleri yeni bir plan hazırlıyormuş da. Türk vatandaşlarına süresiz vize vereceklermiş de, tünelin ucunda ışık görünmüş de! Ama sanmayın ki sizlere, normal vatandaşlara görünmüş!
 Hayır, sadece işadamlarına, spor kafileleri ile sanatçılara! O da olursa!
Çünkü çektirdikleri ıstırabın kendileri de ” farkına varmışlar, subapları biraz olsun gevşetmeyi düşünüyorlarmış.
Her sabah yalanlarla, bir sürü palavra ile uyanıyoruz. Dün sıra pasaportlara gelmişti! Bakalım bundan sonra önümüze hangi yemler atılacak!

Emin Çöleşan/SÖZCÜ

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget