Bir zamanlar çok sevdiğim ama artık sesini her duyduğumda dayanamayıp radyoyu değiştirdiğim o kadın şarkıcının en meşhur şarkılarından birinin nakaratıdır bu:
“Sen ağlama dayanamam, ağlama gözbebeğim sana kıyamam… Al yüreğim senin olsun… Yüreğin bende kalırsa yaşayamam…”
Eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın eliyle gözyaşlarını sildiği fotoğrafı görünce aklıma geldi bu sözler…
Nasıl da hüzünlüydü bakışları!
Hani o an, yanında olsam; dayanamayıp mendil bile uzatırdım, “Yıpratma kendini… Senin bir suçun yok ki” diye teselli etmeye çalışırdım.
***
Çünkü, bilirdim ki bir zamanlar tüm ordulara komuta etmiş, bir açıklamasıyla ülkede fırtınalar estirmiş bu koca adam, boş yere ağlamamıştır…
Ağladıysa; mutlaka canı yanmıştır…
Hele hele bu fotoğrafın çekildiği gün kalleş teröristler Siirt”in Pervari ilçesindeki Belenoluk Jandarma Karakolu”na baskın yapmış, altı askerimizi şehit etmiş, ondan fazlasını yaralamışsa…
“Elbette buna ağlıyordur” diye düşünürdüm…
Ya da birkaç gün önce; aynı “çukur”lar, bir arabanın içindeki dört masum kızımızı havaya uçurmuşlarsa, “Bunun için akıyor olmalı gözyaşları” derdim…
***
Ama… Değil!
Ne yazık ki hiçbiri için akmamış o gözyaşları…
Zaten onun bu gibi konularda ne kadar “ketum” olduğunu, duygularını nasıl kontrol ettiğini bilirsiniz hepiniz…
Görevde olduğu dönemde basılan bir karakolda on altı asker şehit edildiği zaman bile, katıldığı bir düğünde Fenerbahçe marşıyla “coştuğunu” anımsarsınız herhalde…
***
İyi de o zaman ne? Torunları yaşındaki çocuklar bu vatan uğruna bir bir şehit olurken, bir zamanlar vatan savunmasını sağlamakla görevli bir komutan, niçin böyle bir fotoğraf çektirir ki, kameralara baka baka?
Yakınlarından biri mi ölmüş?
Hayır…
Polis, gözüne biber gazı mı sıkmış?
Hayır…
Mutfakta soğan mı doğramış?
Hayır…
O malum Dolmabahçe görüşmelerinin sırrı mı çözülmüş?
Hayır…
Sıkı durun:
Üyesi olduğu Fenerbahçe”nin önceki günkü Genel Kurulu’nda çekilmiş bu fotoğraf!
Başkanvekili Nihat Özdemir, kürsüde Fenerbahçe”nin adının karıştığı şike ve teşvik iddialarına yanıt verirken çok duygulanmış…
İşte bunun için akmaya başlamış gözyaşları…
Çok üzülmüş… Elinden bir şey gelmediği için, sinirlerine hâkim olamamış!
***
Lütfen unutmayın:
Bu fotoğrafın çekilmesinden sadece birkaç saat önce altı aslanımız can verdi bu toprakları savunmak için…
Ve yine bu toprakları savunması için Türk Silahlı Kuvvetleri”nin en şerefli koltuğuna oturan, devletin bütün olanaklarını yıllarca kullanan, 600 bin subayın ve erin “manevi babalığı”nı üstlenen bir “komutan”, ölen çocuklar için değil, şike iddiaları için ağladı!
***
Bu yazıyı kesip yapıştırın herkesin okuyabileceği bir yere:
Madem ki; futbol denilen bu illet, bıyıkları yeni terleyen altı delikanlının ve dünyalar güzeli dört kızımızın hayatından çok daha önemli bulunuyor, bu ülkenin ordularını yönetmiş bir komutan tarafından…
O zaman tek sözüm var:
Kahrolsun futbol!
O meşin yuvarlağı bundan sonra ciddiye alan, Büyükanıt gibi olsun!
GÜNÜN SORUSU
Sorum, Büyükanıt’la ilgili yukarıdaki eleştirilerime kızıp, “Canım ölen askerlere ağlamadığını, üzülmediğini nereden biliyorsun” diyecek olanlara:
Peki; siz bugüne kadar hiç bu konuda bir işaret gördünüz mü?
Yargıdaki yozlaşma ve bir istifanın düşündürdükleri!
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi Tetkik Hâkimi Celal Çelik, görevinden istifa etti.
Siyasete atılmak için mi? Değil…
Daha paralı bir iş için mi? Hayır…
Daha onurlu bir makam mı buldu? Yargıtay Hâkimliği, bir hâkim için en onurlu görevlerden biriyken, nereden bulacak o makamı?
Peki; neden istifa etti o zaman?
Yanıtı kendi ağzından aktaralım:
“12 yıldır yargıçlık yapıyorum. Türk yargısının mensubu bulunmaktan her zaman onur duydum. Ancak yargımız, hukukun üstünlüğü ve halka adalet dağıtmak ülküsünden giderek uzaklaşıyor. Bu nedenle istifa ettim.”
***
Eğer bir kurum yozlaşıyorsa, amacının dışına çıkıyorsa; o zaman bu yozlaşmaya karşı çıkanların “çekip gitmesi”ni değil, kalıp mücadele etmesini beklerim.
Evet; bir Yargıtay Tetkik Hâkimi”nin bu nedenle istifa etmesi, Türk yargısındaki bozulmayı gözler önüne serer ve birkaç gün de olsa tartışılmasını sağlar…
Ya sonra… Hiç kuşkunuz olmasın; istifa eden hâkimin yerine, bu bozulmaya uyum sağlamış bir isim getirilir!
Böylece yozlaşma daha da hız kazanır…
***
Unutmayın; herkes aynı gerekçeyle istifa etse, örneğin ben de basındaki yozlaşma nedeniyle bundan sonra yazmama kararı alsam, emin olun buna en çok medyadaki yozlaşmayı körükleyenler sevinir…
Mustafa Mutlu/VATAN
27 Eylül 2011
Yorum Gönder