“İyi bir avukattı, iyi bir insan.
İyi bir aile babası…
İdealist bir hukukçuydu.
Herkesle arası iyiydi, çocukla çocuk olurdu, büyükle büyük...
Sevilirdi. Sayılırdı. Rizeliydi.
Fındıklı ilçesinden.
Bu avukatın adı Cihan Eren'di. 56 yaşındaydı. Kimisi abartarak ve parlatarak "Karadeniz Otoyolu" diyor, kimisi "Karadeniz Çift Yolu" diye ad koyuyor, şimdilerde "Karadeniz Duble Yolu" diye isimlendiriyorlar. İşte bu yolun yapımına 12 yıl önce karar verilmişti. Karadeniz'e katkı yapacaktı. Türkiye'yi Kafkasya'ya, oradan da Orta Asya ülkelerine bağlayacaktı. Ticaret artacak, insanlar mutlu olacak, bölge kalkınacaktı.
1.5 yıl harita çalışıldı.
12 koridor saptandı.
Viyadükler üzerinde gidecekti. Karadeniz tekin bir deniz değildi. Hırçınlaşabiliyordu. Dalgalar bazen 9 metreye kadar çıkıyordu. Bu yüzden yolun ağırlıklı olarak viyadükler üzerinde şehirlerin, ilçelerin içinden geçmemesi, kıyıya dokunulmaması, denizin doldurulmaması, balık yataklarının tahrip edilmemesi, kentlerin denizle bağlantısının kesilmemesi düşünülmüştü. Rize’nin dereleri de tekin değildi. Sel patlıyor dağlardan deli gibi akıyordu. Otoyol selin önünde duvar oluşturması felakete davetiye çıkartmak olacaktı.
xxx
İktidar değişti.
Proje de değişti.
İktidar bir daha değişti.
Proje bir daha değişti.
Viyadük ağırlıklı, denizi doldurmayan, kıyıyı koruyan, SiT alanı kararlarına saygılı, şehir-deniz ilişkisini koparmayan yoldan vazgeçildi, sahiller doldurularak, yüzlerce kilometrelik tahkimat, binlerce mahmuz üzerinde 2 geliş-2 gidiş "duble yol..." başlatıldı.Parça parça yapılıyordu.
Samsun'dan Sarp'a kadar 500 kilometre yol, 10 parçaya bölünmüştü. Her parça 3 yapımcı müteahhit firmadan oluşan ortaklıklara (konsorsiyum) veriliyordu. Patron, Bayındırlık Bakanlığı yani Karayolları'ydı. Yapımcılar da özel sektör şirketleri. Çok hızlı ve davetiye usulüyle verildiği için adı "maraton ihaleye" çıkmıştı. Çok rüşvet döndüğü, iktidar yanlısı müteahhitlerin kayrıldığı dilden dile söylendi. Kulaktan kulağa yayıldı.
Maliyet de şişmişti.
İki misli... Üç misli...
Dört misli... Beş misli...
4.2 milyar dolara mal oldu.
Deniz de dolduruluyordu. Rize'nin Fındıklı İlçesi Aksu bölgesinde de 1 kilometrelik bölüm doldurulacaktı. Bu da denizi, çevreyi, her şeyi katletmek demekti.
Xxx
İşte 56 yaşındaki idealist avukat Cihan Eren, Fındıklı İlçesi halkının (248 kişi) ve Fındıklı Belediye Meclisi üyelerinin de desteğini alarak "bu yolun yapılmasına değil; deniz doldurularak ve maliyetler şişirilerek yapılmasına karşı" hukuk savaşı başlattı.Trabzon İdare Mahkemesi....
Danıştay 6. Dairesi ve Trabzon Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu, Avukat Cihan Eren'in öncülük ettiği halktan insanların lehine karar aldı. Karayolları bu kararları bozdurmak için mahkemelere gitmeye başladı. Avukat Cihan Eren de işte bu noktada 25 yaşında bir balıkçı tarafından el yapımı bir tabancayla Fındıklı çarşısında otomobili içinde vuruldu, kurtarılamadı. Balıkçı, "Cihan Eren tanınmış bir avukattı, ben meşhur olmak için onu vurdum" dedi. Mahkeme kararlarına rağmen Karayolları ile yapımcı şirketler "hukuku dinlemeyerek" Fındıklı'da denizi dolduruyor.
Avukatı cahil balıkçı öldürdü.
Karayolları ile müteahhit firmalar bir olmuş, "adaleti, hukuku, yargıyı kurşunlayıp" öldürüyor.
Nasıl bir ülkede yaşıyoruz!”
Xxx
"Nasıl bir ülkede yaşıyoruz" sorusuyla biten bu yazı, benim eski bir yazım. Virgülene dokunmadım, bugün yeniden yayınladım. Yaklaşık 7 yıl önce 27 mart 2006 tarihinde, o sırada çalıştığım VATAN Gazetesi’inde yazmışım.
Rize’yi bu avukatın ahı tuttu.
Tutmaya devam edecek.
Bakanlar halka yalan söylüyor.
Necati Doğru/SÖZCÜ
Yorum Gönder