Bir Zavallı Vesile!.. - Ümit Zileli

Doğuş Üniversitesi, Zeynep Altıok’un işine son verdi!..
Zeynep, bir şairin kızı… Yakılmış bir şairin… Sivas’ta, göstere göstere ve de tam 8 saatte diri diri alevlere teslim edilen bir babanın kızı… Tıpkı diğer 35 kişi gibi… Tıpkı sanatçı Muhlis Akarsu, yazar Asım Bezirci, tıpkı üç telli curanın son üstadı Nesimi Çimen, tıpkı 23 yaşındaki şair Hasret Gültekin, karikatür sanatçısı Asaf Koçak, tıpkı yaşları 20’ye bile erişememiş Nurcan ve Özlem Şahin, Asuman ve Yasemin Sivri ve diğer fidanlar gibi…
Zeynep, tıpkı diğer geride kalanlar gibi, 1993’ün Temmuz ayının 2’sinden beri, yani ‘18 temmuz’dur kavruluyor babasının acısıyla… Bu acıya bir de kalleşlikler, bir de haksızlıklar, bir de 18 yıllık adaletsizlikler eklenince, yüreği yangın yerine dönüyor.. Peki, Zeynep niçin kovuldu haberiniz var mı?..
- Sizin hiç babanız yandı mı diye sorduğu için!..
***
Üniversite yetkilileri, “Kurumsal İletişim Birimi Sorumlusu” Zeynep Altıok’u önce uyarmış:
- Basına verdiğiniz demeçler kurumu zedeliyor…
Zeynep şaşırmış, içlenmiş, “Sivas katliamı ve sonrası 18 yıllık bir süreç, bir hukuk mücadelesi, açıklamalarımın üniversiteyle hiçbir ilgisi yok” demiş ancak soruşturma bile açılmadan işten çıkarılmış… Gerekçe; korkunun, korkunun getirdiği zavallılığın hazin bir yansıması:
- Sivas katliamı ile ilgili açıklamaları sakıncalı bulunduğu için…
Pekii, neymiş bu sakıncalar? Zeynep, iktidarın Madımak Oteli’ne astığı “Yaşamını Yitirenler” levhasında, katliamcılardan ikisinin ismine de yer verilmesine tepki göstermiş, “Auschwitz’de Hitler’in adı nasıl yazılmadıysa, saldırganların adı da onurlandırılarak kurbanlarıyla bir arada yazılamaz. Babasını kaybetmiş bir insanın değil, aydınlarını yakmış bir toplumun bireyi olarak ne hissettiğim önemli” demişti… Ardından katliamın yıldönümünde Madımak Oteli’nin önünde anma töreni yapılmasına izin verilmeyince “Sizin hiç babanız öldü mü?” başlıklı bir yazı kaleme aldı:
- Siz ki bu ortaçağ zihniyetine göz yumdunuz, siz ki bu katliamın ardından adil bir hukuk süreci işletmediniz, sadece kalabalıktan göstermelik olarak topladığınız sanıkları yargıya taşıdınız, elebaşlarının örgüt liderlerinin peşine düşmediniz, siz ki “sözde” aranan firari sanıkların sınırlarımız içinde evlenmesine, askerlik yapmasına, ehliyet almasına olanak sağladınız, siz ki 18 yıldır Sivas katliamının ardında kalan karanlıkları aydınlatmadınız! Öyleyse bugün bu insanların senede sadece bir gün -o da kendi başlarına geldikleri için- toplanmalarını yasaklayamazsınız. Sizin hiç babanız yandı mı? Hiç evladınız öldü mü? Siz kimi o otelden uzak tuttuğunuzun farkında mısınız?..
İşte üniversitenin sakıncalı bulduğu açıklamalar bunlardı…
***
Korku insani bir duygudur…
Tiksinmek, sevmek, nefret etmek gibi… Gereklidir de; insanın “aklı başında olma” halinin dengeleyici unsurlarından biridir… Kontrol etmeyi becerebilir, teslim olmazsanız son derece yararlıdır da…
Korkaklığa gelince; insanı ve toplumu önce paralize olmaya, sonra zillete, en sonunda da beş para etmez bir köleliğe mahkûm eden soysuz ve aşağılık bir duruş biçimidir. Üstelik salgın hastalık gibidir; çok kısa sürede bir toplumu sarıp sarmalar, erdem, inanç, cesaret gibi soylu duyguları acımasızca çökertir. Bu duruma gelen bir insanın ya da toplumun halini büyük şair Nâzım, “Bir Provokatör Üstüne” isimli şiirinin son mısralarında şöyle anlatır:
-Sen bu kavgada/ Bir nokta bile değil/ Bir küçük, eğri virgül/ Bir zavallı vesilesin!..

Ümit Zileli/Cumhuriyet

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget