Bilmem kaç sivil toplum örgütü, birileri durmadan PKK ya, hükümete çağrı yapıyorlar.
Nedir bu çağrı?
“Silahlar sussun barış olsun, bu kan dursun.”
Anlayamıyorum.
Kan nasıl duracakmış? Barış nasıl sağlanacakmış?
Kimisi “Terör silahla çözülmez, ille de siyasal çözüm” derken diğeri,
“PKK görevini yapıyor, bizde görevimizi yapıyoruz. PKK silah bıraksın, siyasetle müzakereye hazırız”diyor.
Beyler, nedir bu siyasi çözüm anlatır mısınız? Daha doğrusu içinizden geçenleri bir, bir açıkça ortaya dökün de bilelim.
Sanki çareler tükenmiş, göz göre, göre bir vatanın bölünmesine, yok olmasına peşinen razıyız gibi bir hava var.
Adamlar (adam bile sayılmayacak korkaklar, kalleşler, katiller)her gün bir karakola saldırıyorlar, şehitlerimiz oluyor, sivil insanlara (Kürt, Türk bakılmadan) sinsice yanaşıp ölüm kusuyorlar adeta.
Yakıyorlar, yıkıyorlar kamu mallarına zarar veriyorlar. Bunlar öylesine hainler ki, aynı zamanda kadınları kendilerine kalkan yapacak kadar şerefsiz mahlûklar.
Hamile bir anaya kurşun sıkıp öldürüyorlar ve karnındaki bebeğe bile acımıyorlar.
Sözün kısası, içimizde bile rahatça dolaşıp planlar yapabiliyorlar, ummadık bir yerden saldırıya geçiyorlar. Kimler saklıyor, kayırıyor bunları acaba?
Böyle saldırılarla milleti bezdirip, yıldırıp güçlü olduğunu kanıtlamaya, korkutmaya, dolayısı ile de Türk Milletine boyun eğdirmeye çalışıyorlar.
Ne barışıymış bu?
Biz bir devletle savaşıyoruz da ve artık son çare olarak barış mı istiyoruz?
Yani teslim bayrağı mı açmak istiyoruz?
Karşımızda kim var da bu kadar taviz veriyoruz?
Bir ordu mu? Bir devlet mi? Kim var, kim?
Bunlarla nasıl bir masaya oturup anlaşmadan söz edilebilir ha? İmralı’da ki terörist başı ile neyin pazarlığı yapılıyor ve o adamı nasıl muhatap alıyoruz?
Adına PKK terör örgütü deniliyor. Kaç kişidir bunlar? Başbakan Erdoğan içerde 5 bin kişi var önce onları halletmek gerek demişti değil mi?(Neden halletmiyor? Dışarıda kaç kişi var o zaman? Atıyorum, diyelim ki 50 bin kişi.
Peki, neden ordumuz bu kadar kişi ile baş edemiyor o zaman? Yani koskoca bir ordu bir türlü senelerdir kökünü kazıyamadı bu dağ kaçkınlarının dersiniz?
Destanlar yazan ordumuz, Avrupa’nın 2. dünyanın 4. büyük olan ordusu olan şanlı ordumuz. Neden başarıya ulaşamıyor acaba? Neden bu kadar şehit veriyoruz? Neden her yer yakılıp yıkılıyor birçok masum insan katlediliyor? Neden ordumuzun eli kolu bağlanıyor?
Nedeni basit değil mi? Çünkü emperyalist güçler bu savaşın bitmesini istemiyorlar. Amaçları Türkiye’yi ele geçirmek, bölmek, parçalamak.
Peki, AKP iktidarı bunu bilmiyor mu? Elbette biliyor. O zaman AKP ye sormak gerek ne yapmak istiyorsunuz siz?
Arap ve dünya liderliğine soyunan bir başbakan evvela samimiyetini göstererek ülkesini, halkını seviyorsa kendi ülkesinde kanayan yarayı sarmalıdır. Kangren olmuşsa kesip atmalıdır.
Diyelim ki masaya oturdular. Eee! Adamlar Türkiye’yi parçalamak için demokratik özerklik, silahlı gücü koruma istekleriyle devletin üniter yapısını değiştirmek istiyorlar. Yani Kürdistan’ı kurmak istiyorlar. Kendi dillerini konuşmakmış, eğitimmiş, özgürlük vs. hepsi bahane tabi.
Hani barış diye tutturanlar var ya,onlara sesleniyorum. Barıştan kastınız bu mudur? Onların her isteklerini yapmak mıdır? Bunun adı vatana ihanet olur. Bu ihaneti de millet olarak kaldıramayız.
Ben bunca yıldır iktidar olan AKP’ i kınıyorum. Neredeyse sıfır noktasında olan bir terör sayelerinde bu duruma geldi. Başımızda beceriksiz ne yaptığı, kimden yana olduğu belli olmayan bir iktidar görünümündeler.
PKK ‘in maşa olarak kullanıldığını, tüm Kürtlerin temsilcileri olmadıklarını biliyoruz. Sn. Erdoğan bu pisliği temizlemek için önce onlara verilen mühimmatın yollarını kapatmalıdır.
Adamlarda her türlü modern silah var. Bu silahların verilmemesini, para kaynaklarını, uyuşturucu gelirlerine, ülke içindeki oluşumlarına müdahale edilmelidir. Barzani’nin ülke içindeki tüm mal varlığına, şirketlerine el konulmalıdır. Neden bunlar yapılmıyor? Bu silahlar hangi yolla ve kimler tarafından PKK ‘nın eline veriliyor?
Hepsi biliniyorken neden o ülkelere rest çekilmiyor?
Güya dost görünen ülkelere, aslında kuyumuzu kazanlara biz nasıl olur da dost veya müttefikimiz diyebiliyoruz?
Aslında PKK ‘ı biz kendi elimizle yaşatıyoruz.
*****
PKK’ yı durdurmanın yolu rica eder gibi silah bıraksınlar da sonra görüşelim demekle olmaz.
Doğuya, güneydoğuya onlara taviz verircesine memnun olacakları valileri, kaymakamları, devlet memurlarını atamakla da bu iş olmaz. Bu onları kayırmak anlamına gelir.
AKP ye sormak istiyorum. İşi kökünden bitirmeyi istiyor mu, yoksa istemiyor mu? Bana kalırsa hiç ister havası yok, sadece oyalama taktiği var. Olanlar karşısında böyle düşünüyorum.
BM. lerde toplantılarda İsrail için esip gürleyen sn. başbakan PKK ye silah ve mühimmat hatta onlara eğitim veren ülkelere karşı sus pus. Neden?
Arap ülkelerine giderken yanında bir sürü iş adamı da gidiyor. O iş adamları neden kendi ülkelerinde iş yapmazlar? Burada toprak mı, maden mi yok acaba? Milyonlarca kişi kendi ülkelerinde işsiz kalmışken bu işgüzarlık nedendir?
Kısacası ben barış, marış anlamam, anlamak istemiyorum da. Bu iş PKK’ nın kökü kazınana kadar silahla çözülür. Yeter ki PKK ye destek sağlayan emperyalist güçlerle adam gibi dış politika yapılsın,Amerika’nın jandarması olunmasın.. Tabi AKP bunu gönülden isterse olur bu da. İstemez böyle oyalamalarla işi götürmeye kalkarsa bu ülkenin esas sahipleri de o zaman top yekûn ayağa kalkar ve bu da hiç iyi olmaz. Zira bu kadar şehit vermenin karşısında bıçak kemiğe dayanmıştır artık.
Beyler, Atatürk ve silah arkadaşları, Çanakkale’de, Anadolu’da binlerce şehit verilerek,7 düvele karşı amansız bir savaşla bu vatanı var ettiler. Altın tepsi içerisinde gelecek nesillere sundular.
Bizim görevimiz emanete hıyanet etmek olamaz. Canımız pahasına ülkemizi, demokrasimizi, özgürlüğümüzü ve laik cumhuriyetimizi koruyacağımızdan kimsenin şüphesi olmamalıdır.
Söz konusu vatan olunca, canmış, malmış hepsi teferruattır.
TCG Heybeliada bugün denize indirildi. Yerli imkânlarla yapılan savaş gemimiz ile gurur duyduk Gözlerimiz yaşardı, çünkü bu ülke bir zamanlar kendi uçaklarını da yapıyordu.
Sevincimin yanında içimde bir sızı da oluştu. Nedenini biliyorsunuz. Türk donanmasının
6 Koramiralinden 4’ü —13 Tümamiralinden 8’i,— 33 tuğamiralinden 12’si, iki sahil güvenlik komutanından teki Hasdal’da tutsaklar. Bu acı tablo insanın ister istemez yüreğini acıtıyor elbette. Bu tutuklamalar nereye kadar sürecek acaba bayağı merak etmeye başladım.
Son olarak şunu söylemek istiyorum. Bağımsız bir devlet isek terörist ile asla pazarlık yapmamalı, tehdit durumu sona erene kadar mücadelemizi sürdürmeliyiz. Bu yolun dönüşü yoktur.
Yorum Gönder