Jeffrey de bu bilgileri ABD Dışişleri Bakanlığı’na kripto etmişti... Üstelik bu kripto, WikiLeakes belgelerinde de yer alıyordu!
Haşim Bey bu iddia karşısında önce iki gün suskun kaldı, sonra “ahlak” bazlı bir açıklama yaptı...
Meğer tamamen “nezaket” amaçlı bir ziyaret yapmış...
Bu ziyaret sırasında, ülke meseleleri ve dünya meseleleri konusunda “sohbet” gereği konuşmalar olmuş...
Haşim Bey, “Ellerinde ne varsa, söyledikleri neyse, onların arkasındaymış...”
“Ülkesini hiçbir zaman iddia edildiği gibi bir konuma sokmazmış...”
Ve bu tür iddiaları ahlaksızlık, onursuzluk sayarmış...
Sondan başlayayım:
Haşim Bey, bu ülkenin en önemli “üç kuvveti”nden... Yani, “yasama, yürütme ve yargı”dan, üçüncüsünün en tepesindeki isim...
Gerçi hukukçu değil, ekonomist ama ülkenin en büyük yargı organının başkanı...
Yani; “ahlaki” değil, “hukuki” kurallara göre konuşması, çalışması ve yaşaması gereken bir konumda...
Ama ne ilginçtir ki; o, kendisine yönelik çok önemli bir suçlamaya hukukun değil, ahlakın kurallarına dayanarak yanıt veriyor ve “onur”dan söz ediyor...
Sözüm elbette kendisine değil ama hepiniz bilirsiniz ki, onur, şeref, namus gibi kavramları kullanmak zorunda kalanlar, hukuki olarak söyleyebilecekleri bir şey olmayanlardır.
O zaman hemen onuru, şerefi, namusu kendilerine referans yaparlar... Ama o, öyle de yapmıyor:
“Bu bilgeleri vermem için onursuz olmam gerekir” demiyor...
Tam tersine; “Bu tür iddiaları ahlaksızlık ve onursuzluk sayarım” diyerek, iddia sahiplerini “onursuz” olmakla suçluyor.
Bir hukukçu olarak somut yanıt vereceğine, belgelerle konuşacağına, bu çok önemli iddiayı hem de “belgeleriyle” gündeme getirenleri “ahlaksızlıkla” suçluyor...
Ve böylece bilerek ya da bilmeyerek, hakaret suçu işliyor.
Ve dikkat edin; “Görüşmedim, konuşmadım, bilgi vermedim” demiyor... Tam tersine, iddia sahiplerinin elindeki belgelerin sağlam olduğunu çok iyi bildiğinden, “Ellerinde ne varsa, söyledikleri neyse, onların arkasındayım” diyor.
Ne demek bu?
“Söyledim. Ve söylediğim her şeyin arkasındayım.”
O zaman neyi inkâr ediyor?
Söylediklerinin “yargılamalara ait özel bilgiler olduğunu...”
Ama ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey, WikiLeaks belgelerinde yer alan kriptolarında ne yazık ki böyle demiyor!
Her şey açık:
Anayasa Mahkemesi Başkanı, 29 Ocak 2010’da ABD Büyükelçisi James Jeffrey’yi ziyaret etmiş...
Siyasi parti davaları ve askerlerin sivil mahkemede yargılanmaları gibi konularda “sohbet” etmiş...
Partilerin kapatılmasına karşı olduğunu ancak DTP’yi kapatmak zorunda kaldıklarını anlatmış...
Askerlerin sivil mahkemede yargılanmasına yönelik düzenleme hakkında bilgi vermiş...
Anayasanın değişmesi gerektiğini ifade etmiş...
Savunması ise bir Anayasa Mahkemesi Başkanı’na yakışmayacak kadar komik:
“Bir büyükelçiye ya da herhangi birine bilgi sunmak, rapor vermek, arz etmek gibi kavramlarla ifade edilebilecek bir konumum ve üslubum olamaz. Bunu onursuzluk sayarım. Bu onursuzluk, bu yorumu yapanlara aittir.”
Kendisine açık çağrıda bulunuyorum:
Madem haklı olduğunuzu düşünüyorsunuz, o zaman ABD’nin eski Büyükelçisi, WikiLeaks yetkilileri ve iddiayı gündeme getiren Şahin Mengü hakkında dava açın.
Devlet meselelerini ABD’ye aktarıp aktarmadığınıza, en üst makamını işgal ettiğiniz yargı karar versin...
Eğer bunu yapamıyorsanız, o zaman kimseye ahlak dersi vermeyin, kimseyi onursuzlukla itham etmeyin!
Çünkü konu ahlak sisteminin değil, hukuk sisteminin alanına girer!
Günün Sorusu
CNN Türk’te yeni başlayan bir tartışma programında Nagehan Alçı isimli bir yazar, CHP’nin eski Parti Meclisi Üyesi ve gazeteci Enver Aysever’i “Alevi” olduğu için Esad’ı aklamaya çalışmakla” suçlamış... Sorum ortaya:
Kürt-Türk sorunu yetmedi de... Şimdi de Alevi-Sünni çatışması mı çıkarmak istiyorsunuz?
Böyle bir üniversite duydunuz mu?
Dün size Hatay’daki Mustafa Kemal Üniversitesi’nin rektörlük binasın kapısındaki ayıptan söz etmiştim.
Kapıya üniversitenin adının yazıldığı ışıklı tabela yerleştirilmişti ama bu tabelanın ışıkları yandığında, “Kemal” bölümü karanlıkta kalıyor; sadece “MUSTAF. ...... .NİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ” bölümü okunuyordu.
Bazı okurlar e-mail göndermiş ve “Atıyorsun. Bu kadarı da olmaz” demiş... Sözüm o okurlara: Alın size fotoğraf!
Umarım bu ayıbı gündeme getiren benden değil, ayıbı yapanlardan hesap sormayı da akıl edersiniz!
Neyse; haydi bir kampanya başlatalım da şu duyarsız rektörlüğe bol miktarda ampul gönderelim!
Mustafa Mutlu/VATAN
Yorum Gönder