Benim balonlarım vardı
Onları kimler aldı
*
Dandik bi şarkıydı.
Gel gör ki, yaşı 30’un üstünde olan herkes ezbere bilir sanırım... Kıkır kıkır “on yüz bin milyon baloncuk” diyen sevimli kız çocuğunu hatırladığımız gibi.
*
Sihirlidir çünkü balon.
Adeta büyüler...
Kendine çeker.
*
Aslına bakarsan, tuhaf bi oyuncaktır. Ne sürebilirsin otomobilmiş gibi, ne saçını tarayabilirsin bebekmiş gibi... Bıraksan kaçar, sıksan patlar. İncecik makara ipliğiyle bileğimize bağlayıp, sanki dünya avucumuzun içinden kayıp gidecekmiş gibi endişeleniriz, yüreğimiz erir.
*
Kimbilir... Belki de hayatın kritik eşiklerinde yaşadığımız, sıkı sıkı tutup sahip olmakla, bırakıp özgürlüğünü seyretmemiz arasındaki çelişkili tercihtir. Ya da ne bileyim mesela... Elbet söneceğini bile bile, asla sönmeyecekmiş gibi fani’liğe duyulan ihtiras mı acaba?
*
Doğrusunu isterseniz... Her ukala dümbeleği bekâr’ın, evlenmeden önce, kontrollü çocuk yetiştirme konusunda bu ve benzeri binlerce felsefi teorisi vardır. Kendi anlatır, kendi inanır. Evlenip, çocuğu olunca görür ki, tek pratik vardır... Çocuk balon ister. Hepsi bu.
*
Ve, Şeyma’nın fotoğrafına bakarken yazıyorum bu satırları... Annesini öldürdüler, üç yaşındaki kız kardeşini öldürdüler, doğmamış erkek kardeşini öldürdüler, kendi yaralı, henüz altı yaşında... Hastane yatağında, balon başucunda... Ameliyat eldiveninden balon!
*
Şişirmişler ameliyat eldivenini
beş parmak dikilmiş havaya
güya saç olmuş suratına.
*
Şeymacığı gülümsetmek için böylesine ağlanası bi formül icat eden doktorlara hemşirelere mi sarılayım, iyi ki varsınız diye... Yoksa “terörün kökünü kazıyacağız” balonu, “analar ağlamasın” balonu, “dünya lideriyiz” balonu havalarda uçuşurken, alt tarafı üç kuruşluk balonu bile olmayan çocuklarımıza ağıt mı yakayım... İnanın bilemiyorum.
*
Bildiğim şu.
Hastane, doktor, ilaç filan hikâye... Hissetmediği yaraları iyileştiremez Türkiye.
Yılmaz Özdil/Hürriyet
Yorum Gönder