Ben bir suçluyum, beni de koyun zindanlara! - Tünay Süer

Türk Ordusunun içi boşaltıldıktan sonra şimdi YARGITAY ve HSYK nın içi boşaltılıyor. Bu elbette tutuklamalarla değil zorunlu istifa veya emekliye ayrılmalar, sürgünlerle ile oluyor.
Ne yazık ki iktidar tarafından bünyesi değiştirilen ve iktidara bağımlı hale getirilen HSYK aldığı talimatları yerine getiren bir notere dönüştü.
Deniz Feneri soruşturmasını yürüten, hiçbir usulsüzlükleri olmayan yürekli savcılarımızın sudan bahanelerle görevden alınmaları ile bu durum ayyuka çıkmıştır. İktidara ucu dokunacak olan hiçbir yargının bağımsız çalışmasına izin verilmediği anlaşılıyor böylece. En azından düşünen halk bunu böyle algılıyor.
Atatürkçü olduklarını bildiğimiz hâkim ve Cumhuriyet Savcılarımız kendi istekleri dışında görevlendirilerek adeta sürgün edilmektedirler. Bu apaçık ortadadır. AKP’ in bu tasarrufu gittikçe kendi aleyhine dönmektedir. Öyle ya! Nereye kadar insanları Silivri’de tutsak edecek, yeni tutuklamalar yapacak?
Yargının bağımsızlığını savunan hâkim ve savcıları nereye kadar engelleyebilecek?
CHP Milletvekili Cumhuriyet Savcımız Cihaner’in başına gelenleri biliyoruz.
YARSAV'ın  kurucu başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu feryat ediyor.“HSYK ve YARGITAY 12 Eylül sürecinden daha vahim durumdadır. Yapılan blok oy uygulamaları ile tecrübeli hâkim ve savcılar bir kenara itilmiş yeni bir HSYK yaratılmıştır. Bu durumda yargı bağımsızlığı ortadan kalkmış yargı iktidar tarafından dizayn edilir duruma getirilmiştir.” demektedir. Haksız mı?
Yargıtay Tetkik Hâkimi ve YARSAV Yönetim Kurulu üyesi Celal Çelik ‘te bu duruma dayanamayarak istifa etti. İstifasının perde arkasını CNN TÜRK'e anlatırken;
Düşünen, söyleyen ve yazan muhalif yazarların, basın mensuplarının yargı eliyle adeta avlanarak zindanlarda çürütülmesinin ve böylelikle toplumda oluşturulan baskının yargıç olarak vicdanında eziklik yarattığını;
Türk yargısının hukukun üstünlüğü ve halka adalet dağıtmak ülküsünden uzaklaştırıldığını, kişi hak ve özgürlüklerine değer katması gereken karar ve gerçekler ile yargıçlar ve savcıların saygın duruşlarının olmasının artık imkânsızlaştığını,
Biat, bedelli ikbal beklentileri, blok oy uygulamaları, koltuk ve yaranma hesaplarının olduğunu açık, açık anlattı.
Bu durumu içlerine sindiremeyen Yargıtay’daki birçok hâkim ve savcının emeklilik süresini doldurduğu için emekliye ayrılma yolunu tercih ettiğini söyledi.
Henüz 40 yaşında, 12 yıldır yargıçlık yapan ve emeklilik süresini doldurmak için önünde 10 yılı olan bu dürüst hukukçumuz da olanları içine sindiremeyerek, çekeceği maddi sıkıntıları dahi geri plana iterek onurlu bir şekilde istifa etti.
 Bu demek oluyor ki kendisinin de dediği gibi ne yazık ki Türk Yargısı bitmiştir.
Bazen gerçekler acı da olsa kabullenmeliyiz. Yapılanlar, olanlar karşısında Türkiye’nin nereye doğru gittiği açıkça görülmektedir.
HSYK, bazı mahkemeleri ifade edildiği gibi dizayn ediyorsa, görevli savcıları alıp başka savcıları atıyorsa ve bu mesaj içeriği taşıyorsa, bizler Türk yargısının artık hukukun üstünlüğü çerçevesinde hareket edebileceğini söyleyebilir miyiz?
HSYK’ nın olumsuz tasarrufları nedeniyle artık yargıç ve savcıların sağlıklı karar verebileceğine nasıl inanabiliriz?
Bizlerin bu olanları yazılarımızda dile getirmemiz bazılarının işlerine gelmediği için tepki alıyoruz. Yanlız tepki gösterenler, gerçekleri bir türlü görmek, bilmek istemeyenlere de bir gün yargı gerekebilir. Bunu neden böyle düşünmüyorlar acaba?
Şunu söylemek istiyorum, iktidardan güzel şeyler bekleyen, yanlışlara muhalefet eden bu kadar insan yalan mı söylüyor? Hepsi potansiyel suçlu gibi gösterilirken vicdanı olan insan biraz düşünmelidir. Bu insanlar ne istiyorlar? Neden feryat ediyorlar diye.
Bugün bu feryatları duymayanlar, kuma başını gömerek, duymamanın, görmemenin, iktidara biat etmenin bir gün olur ki kendilerini de acıtacağını düşünmelidirler.
Ben ve benim gibi düşünenler iktidardan ne istiyoruz biliyor musunuz ey iktidar bağımlıları!
Yargısı evrensel hukuka dayalı, halkın gelir düzeyinin yaşam koşullarına uygun olduğu, sağlık sorunlarının insanları mağdur etmeyecek şekilde yeniden yapılanmasını, cumhuriyetimizin kazanımlarını yok saymayacak, içinde yaşayan her vatandaşın işinin, aşının olduğu bağımsız bir Türkiye istiyoruz.
Şimdi soruyorum;
Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasını istemek, aykırı düşünen insanların bir takım suçlamalar ile tutsak konumuna getirilmelerini istememek bir suç mudur?
Türkiye Halkının geleceğe umutla bakmasını, kardeşçe bir arada yaşamasını istemek suç mudur?
Çağdaş, yarınlara umutla bakan, mutlu bir Türkiye istemek suç mudur?
Elbette suç değildir ama iktidara göre bunları istemek ağır suç sayılıyor.
Atam, size olan sevgim gün geçtikçe büyüyor .

Ben, tüm bu saydıklarımı yürekten istiyorum. İşte bazılarının yerden yere vurdukları Kemalizm’in, Atatürkçülüğün ilkelerinden sadece bazılarıdır bunlar.
İtiraf ediyorum;
Ben bir Kemalist’im. Ben Atatürkçüyüm ve onun aydınlık yolunun yolcusuyum.
O zaman ben de bir suçluyum.
Koyun beni de zindanlara, prangalar takın ayaklarıma, zincirler vurun kollarıma.
Şayet bunun adı insanlıksa, özgürlükse, demokrasi ise durmayın.
Naçiz bedenim toprak olsa da unutmayın, o topraktan filizlenecek taze fidanlar olarak düşüncelerim elbet bir gün yeryüzü ile kucaklaşacaktır. Umarım bunun için bir asır beklememize gerek kalmayacaktır.

Tünay Süer

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget