Libya’ya Yardım Rezaleti - Emin Çöleşan

SEVGİLİ okuyucularım. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan bundan yaklaşık iki hafta Önce gazetecilere yaptığı açıklamada şöyle demişti.
Libya’daki yeni yönetime üç ayın 100 milyon dolar sözü verdik biz. Sayın Davutoğlu (Hariciye Nazın Ahmet) gittiğinde {yanı Libya’ya gittiğinde) paranın çoğu dağıtılmıştı.
Aslında hepsini birden istediler ama ben uçak düşer müşer diye vermedim…
Çünkü 100 milyon dolar nakit, (bavulla gönderildiğinde) yaklaşık 1.100 kilo ediyor.
Önce 10 milyon dolar gönderdik. 100 kilo tutuyordu.
Sonra üç kez 30′ar milyon dolarlık limitleri burada teslim ettik.”
Evet, aynen böyle diyordu ve ben de bunu o acayip sözlerin hemen ardından burada yazmış ve eleştirmiştim.
Hangi çağda yaşıyoruz? 21. yüzyılda bir ülkeden ötekine bavulla, çantayla para O gönderilir mi? Bu yöntemi ancak kara para aklayanlar ve kaçakçılar kullanır.
Osmanlı da sınır boylarına, valilerine, uçbeylerine paraları bohçalara sarıp sarmalayıp gönderirdi. Ama o zaman teknoloji gelişmemişti!

Dahası, Osmanlı, her yıl hac mevsimi öncesinde Mekke ve Medine dolaylarındaki soyguncu Arap şeyhlerine, ayrıca Kâbe’ye çok büyük para ve armağanlar gönderirdi.

Bu para ve armağanlar çölde yaşayan şeyhlere “Aman hacıları soymayın” diye gönderilirdi.
Üsküdar’dan her yıl deve kervanlarıyla yola çıkarılan, çil altın dolu bohçalardan ve çok değerli armağanlardan oluşan hac kervanına Sürre alayı denirdi. O zaman bankalar yoktu ve parayı göndermek için kervandan başka çare yoktu.
Şimdi gelmişiz 21. yüzyıla ve Türkiye’den Libya’daki isyancılara, bavullarla, çantalarla 300 milyon dolar para gönderiliyor.
Kanıtlayamam ama yüzde yüz eminim, o kargaşa ortamında bizim paraların bir bölümü Libya’da aportta bekleyen hırsızların ceplerine hortumlandı.
13 Eylül tarihli yazımda bu rezaleti anlatmış ve sormuştum:
“Bunun hesabını muhalefet partileri sormayacak mı?”
Hiçbirinden tık yok! Çok
* * *
Gazeteci arkadaşımız Mahmut Gürer dün Akşam da bazı belgeler açıkladı ve önümüze bu konuda yeni ufuklar açtı Paranın 100 milyon doları 27 Temmuz 2011 günü Esenboğa Havalimanında Libyalı birilerine teslim ediliyor.
Paralar uçağa kadar zırhlı araçlarla taşınıyor.
Ziraat Bankası tarafından bu konuda havalimanı mülki amirliğine aynı gün yazılan yazı aynen şöyle:

27 Temmuz tarihinde yurtdışına yapılacak bir para transferiyle ilgili olarak ekte ruhsat ve sürücü bilgileri yer alan zırhlı araçlarımızın apronda uçağın yanma kadar yanaşması hususunda gereğini arz ederiz.”
Şimdi tarihe dikkat ediniz. 27 Temmuz’da Libya’da çatışmalar sürüyor. Kaddafi yandaşlarıyla İslamcı ve şeriatçı isyancılar arasında savaş devam ediyor. Kimin kazandığı, kimin kazanacağı belli değil…
Ve siz Türkiye Cumhuriyeti olarak böyle bir riske girip, ne idüğü belirsiz heriflere çanta ve bavullarla yüz milyonlarca dolar gönderiyorsunuz.
Geri kalan paranın 90 milyon dolarlık bölümü ise yine geçtiğimiz ağustos ayında 30′ar milyon dolarlık dilimler halinde yine bavulla gönderiliyor.
Dahası, petrol ülkesi Libya bizden akaryakıt ve gıda yardımı istiyor!
Bu 300 milyon doların bir bölümüyle bu kez 30 milyon dolarlık akaryakıt gönderiliyor.
Yapılan sevkiyat arasında askeri malzeme olduğunu da hemen belirteyim.
Libyalı isyancılara gönderilen bu paranın kaynağı nedir? Bütçenin hangi faslından verilmiştir? Yoksa sonsuz para barındıran örtülü ödenek mi kaynak olarak kullanılmıştır?
Bunların hiçbiri bilinmiyor.
Peki bu para ne oldu? Libyalılar tarafından nerede harcandı?
Türkiye Cumhuriyeti bu paraların izini sürdü mü? Libyalı isyancılarla yapılan yazılı bir anlaşma var mı? Bu 300 milyon dolar kimlere, hangi “Güven duygusuyla (!)” teslim edildi?
Paranın birilerinin ceplerine hortumlanıp hortumlanmadığı konusunda herhangi bir bilgi var mı? Ya iç savaşı Kaddafi kazansaydı ne olacaktı?
Gönderilen askeri malzeme içerisinde neler vardı?
Bu 300 milyon dolar Libya’ya hibe mi edildi, borç olarak mı verildi?
Borç ise, nasıl geri alınacak?
Bu soruların yanıtı hiçbir zaman verilmeyecek.
Libyalı isyancılara Türkiye Cumhuriyeti tarafından gönderilen 300 milyon dolar günümüz kur hesabıyla yaklaşık 550 trilyon Törkiş lira ediyor.
Biz bu parayla Güneydoğunun tüm okulsuz köylerine okul yapardık.
Lojman yokluğu nedeniyle o bölgede kirada oturan, ailece attıkları her adım teröristler tarafından izlenen ve bazıları evden çıkar çıkmaz sokak ortasında şehit edilen asker ve polislerimiz için binlerce dairelik lojmanlar yapardık.
***
Şimdi ben size, Libya’ya armağan edilen bu para olayının içyüzünü anlatayım.

“ABD, her zaman olduğu gibi bizimkilere emir verdi: Kaddafi’yi devireceğiz. Yeni yönetimin sizin müteahhitlere iş vermesi için onlara baskı yapacağız. Bu durumda siz de kesenin ağzını açıp onlara para bastırın, hoş görünün. Nasılsa dünya devleti oldunuz!.. Tayyip dünya lideri olmak üzere!.. Bu işlerin yolu yordamı, raconu vardır. Şimdilik 300 milyon dolar yeter…”
Tayyipgiller bu direktifi aldıktan sonra elbette boyun eğecekti. Başka çare yoktu. Türk milletinin paralan böylece. “Tayyipgiller yöntemi ” ile çantalar ve bavullarla Libya’daki ne idüğü belirsiz heriflere 100′lük dolar banknotları olarak verildi.
Belki onlara “İstediğiniz gibi harcayın, hayrını görün. Parayı çalıp çalmamak size kalmış” denildi.
Belgelerden birine bakıyorum. 100 milyon dolarlık bölümün ödeme emri (payment instruçtion) çok ilginç
Altında iki adamın el yazısıyla isimlen yazılı ve imzalan {!) ve bir de mühür var.
Biri Libya Merkez Bankası Başkanı Gasem  Azzoz. Öteki Maliye Bakanı Moroja Solaiman
Bizimkiler tarafından düzenlenen belgenin altında unvanlarını bile el yazısıyla yazmışlar. Öylesine aşiret görüntüsü var ki, unvanlarını daktilo veya bilgisayarla yazmaları mümkün olmamış!
Libyalı isyancılara bu hükümetin armağan ettiği 300 milyon doların hesabı mutlaka sorulmalıdır.
Sorulmasına sorulmalıdır da, kim tarafından!

HAŞİM’DEN SES YOK!
DÜNKÜ yazımda Anayasa Mahkemesi Başkanı (ama hukukçu değil!) Haşim Kılıç’ın Ankara’da ABD Büyükelçiliği ne gidip büyükelçi ile konuşma yaptığına değinmiştim.
Bir Anayasa Mahkemesi Başkanı, yargının en üst düzeyinde, devletin protokol sıralamasında üçüncü sırada yer alan bir şahıs, ülkesindeki bir büyükelçiyi ziyaret edip ona bilgiler vermişti!
Böyle bir şey ancak sömürgelerde olur.
Haşim bu yakışıksız ve devlet onurunu çiğneyen ziyaret konusunda bir açıklama yapmadı.
WikiLeaks belgelerinde açıklanan bu olay doğru mudur, yalan mıdır? Ziyaret varsa, gerekçesi nedir?
Bir Anayasa Mahkemesi Başkanı böyle bir konuda sessiz kalamaz.
Bekliyoruz, kamuoyuna en kısa zamanda bir açıklama yapması gerekir.

Emin Çöleşan/SÖZCÜ

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget