BÜYÜK Birlik Partisi genel başkanı Muhsin Yazıcıoğlu bir helikopter kazasında vefat etti. Eski model ve bakımsız helikopter bir kış günü karlı ve fırtınalı bir günde dağ başına düştü, içindeki herkes öldü. Ekiplerin o koşullarda enkaza ulaşması çok uzun zaman aldı.
Hepsine Allah rahmet eylesin.
Şimdi binleri, başta iktidar, sonra da onun Çankaya’da oturmakta olan temsilcisi, yargıya intikal etmiş konuyu deşip duruyorlar.
Çankaya da oturan şahıs geçen gün çok ilginç bir açıklama yaptı.
Kendisine vatansever bir subay tarafından bir video gönderilmiş, o videoyu izleyince şaşırıp kalmış Enkaza ulaşan bazı subay görevliler orada helikopterin bazı parçalarını söküyormuş. Video 48 saniye sürüyormuş, Beyefendi bunu izleyince durumdan vazife çıkardı, Üstüne olmayan konulara girip şöyle dedi:
“Yazıcıoğlu ile ilgili çok büyük açıklar çıktı ortaya. Düşen helikopterin beyni, yani her şeyi kaydeden hafızası yok şimdi ortada. Keçiler gelip söküp götürmedi onu. Bana bir video geldi, birileri cesetlerle ilgileniyor, birileri vida söküyor.”
Türkçesi, Yazıcıoğlu’na bir suikast düzenlenmişti, askerler onu örtbas etmek için kolları sıvamışlardı!.. Bunun üzerine yandaş-yalaka medya ile ötekiler işin üzerine gitmeye başladılar.
“Vay efendim, subaylar enkazdan bazı parçalan, özellikle de helikopterin beynini (kara kutusunu) alıp götürdüler ki, cinayet ortaya çıkmasın!..”
Amaçlan şimdiden belli. Bu helikopter kazasını da askerlere, sonra Ergenekon ‘a (!) bağlamaya çalışacaklar.
***
Dün helikopter pilotu olan emekli bir subayımızdan aldığım mesaj ilginçti Kendisi, halen helikopter pilotu olarak görev yapan deneyimli bir subay. Mesajı özetliyorum:
“Polis gibi çalışıp bir olayı çözdüğünü zanneden bir ‘Cumhurbaşkanı ‘ bu dünyada herhalde ilktir. Keçiler mi yedi bu beyni? Aklınca espri yapıyor herhalde!
Hangi beyin?!.. Kendisine bu videoyu gönderen her kimse, bu helikopterlerde beyin olmadığını bilmiyor mu? O her kimse, bir keçiden ödünç aldığı beyni ile yalakalık yapmaya çalışmış ama yüzüne gözüne bulaştırmış.
Olabilir, onlar her şeyi yapar da. Cumhurbaşkanı buna nasıl inanır?
Bu helikopterlerde beyin meyin yoktur. Bazı hava araçlarında olan FDR vardır, uçuş sırası arıza dâhil bilgileri kaydeder. Beyin dedikleri bu olsa gerek!
Bir de CVR vardır, pilotların kendi aralarında’ ve yer üniteleri ile yaptıkları konuşmaları kaydeder. Bunlar da halk arasında kara kutu diye bilinen kutulardır.
Ama bu düşen helikopterde bunlar, bu kutular da yoktu. Olması da zorunlu değildir.
Peki, ne sökülüyor orada? Sisteme otomatik yakıt veren yakıt kontrol cihazı dediğimiz yakıt pompası sökülüyor. Bu da beyin falan değildir çünkü beyin yoktur!
Sökülen şey örneğin sürat saati olabilir. Bu saatler çarptıkları andaki süratte kalır, veya suni ufuk dediğimiz bir cihazdır, varyodur. Bu cihazlar helikopterin çarptığı andaki pozisyonlarını bulmada yardımcı olur. Peki, niye söküyorlar? Sivil Havacılıktan arkadaşlara onlara “Şunları söküp getirin” demiş olabilir.
Yazıcıoğlu olayı, rahmetli pilot arkadaşımızın görerek şartlarda ısrar etmesinden (uçmasından) kaynaklanan üzücü bir kazadır.
Dolayısıyla keçinin altında buzağı aramanın başka yolları aranmalıdır!”
Pilot değilim, teknolojiden hiç anlamam. Ancak bu helikopter pilotumuzun mesajı ilginç ve mantıklı geldi.
Birileri, ellerinde hiçbir kanıt olmadan ölmüş insanların cesetleri üzerinden bile siyaset sömürüsü yapmaya kalkışıyor. Onu mezarında bile rahat bırakmıyorlar. Niçin? Çünkü olay çok açık…
Önce bazı subayları ve dolayısıyla yine Türk Ordusu’nu suçlayacaklar, sonra da bu işin suikast olduğunu iddia edip Ergenekon’a (!) bulaştıracaklar.
Eğer ortada suikast varsa bu durum belgelensin, hiç kimse ağzını açamaz. Ama ortada, fol yok yumurta yokken, hele üstüne vazife olmayanlar 48 saniyelik videoyu izleyip bu konuda ahkâm kesmeye kalkışmasın.
***
Emin Çölaşan’ın notu: Sevgili okuyucularım, dün bu sayfada benim yazdıklarımla ilgili olarak Telekom’un mahkeme kararıyla gelen tekzip metni yayınlandı. Şimdi yabancılara satılmış olan bu kuruluş, geçmiş yıllarda Türk milletinin parasıyla edinilen mülkleri, kentlerin en değerli yerlerindeki arsa, arazi ve binaları tek tek satıyor. Satılan bizim mülklerimiz.
Yazdığım her şey doğrudur. Zaten tekzip metninde bile “ Hayır, biz bunları satmadık. Emin Çölaşan yalan yazmıştır” diyemiyorlar. . Ulusal varlığımızın yabancılar tarafından böyle satılmasına bundan sonra da karşı çıkacağım. Bu sadece benim değil, hepimizin görevidir.
Emin Çölaşan/SÖZCÜ
Yorum Gönder