Yakın bir tarihte Türkiye İslamcılarını temsil eden STK'lar, "Kürt
meselesinde İslami çözüm" ekseninde birtakım çalışmalar hazırlayacaklar.
Bildiğim kadarıyla, bir dizi toplantılar akabinde, İslamcı STK'lar, bu meseleye
nasıl bakılması gerektiği hususunda çeşitli deklerasyonlar yayınlayacaklar.
Lakin, "şimdiden, ne tür bir sonuç oluşacağı açık."
Ayağında kara lastik, belinde yamalı şalvar ile sokağa çıkan "kürt köylüsü",
en temel problemi topa tutacağına, meseleyi "etnik temelde" değerlendirecek hale
getiriliyor. Halbuki, evvelinde feodalizm, akabinde kapitalizm ekseninde gelişen
bir sınıf çatışması görülmez hale getiriliyor...
Sınıfsal bir mesele
Türkiye'de kürt meselesini "sınıfsal bir mesele" olarak görmeksizin, salt
anlamda etnik bir kavga olarak tanımlamak, kürde ihanettir. Bu yönüyle, kürdün
kürde ihaneti çok daha derinleşmiştir.
Kürt meselesinin önderliği olarak tanımlanan BDP-PKK, temelde "feodalizme,
kapitalizm ve emperyalizme karşı bir mücadele öngörmediğinden" geldiği noktaya
varabilmiştir. Sistem ile iyi geçinmenin sonucu olarak sistem tarafından
ödüllendirilmiş, bugün Türkiye siyasetinde gündem üretebilecek konuma
varmıştır.
İnkar politikaları
Bu durum, sistem tarafından örgütlenen "inkar politikalarıyla birlikte"
ortaya çıkıyor. Sistem, Kenan Evren'i üretip, Kürd'ü seçenek arayışına itiyor.
Hemen o süreçte, "yine sistemin ürettiği seçenek (PKK) ortaya çıkıyor..."
Çünkü en temelde sistem problemi olarak, sınıfsal ve siyasal bir mesele
olarak görülmeyen; tümüyle etnik kaygılara adapte olmuş bir kürt problemi
tanımlaması oluşturuluyor...
Bu tanımlama, küreselleşmeci patronların tepkisi şöyle dursun, iştahını
arttırıyor. Dikkat ediniz, kürt politikasında BDP çizgisini belirleyen yegane
unsur, işbirlikçi liberal yazarlardır.
Küresel kapitalizmi rahatsız etmeyen hiçbir eğilim "devrimci olamaz."
Pentagon'un çizdiği "Kürdistan haritası", mevcut önderliğin Batı emperyalizmi
tarafından meşru görüldüğünün resmidir. Dolayısı ile, Kürt meselesinde yaşanan
büyük ihanet, temelde egemen Türkiye burjuvazisinin ihaneti ile birlikte, Kürt
feodallerinin de ihanetidir.
TÜSİAD sermayesi
Kürt ağaları, toprak sahipleri, mülk sahipleri; kürt hareketine önderlik eder
hale gelmiştir. Bu durum, hareketin, sınıfsal eğilimlerinin ne denli çürük
olduğunu gösterir. TÜSİAD sermayesinin kontrol ettiği bir Kürdistan'da, sadece
Kürt dilini özgür konuşabilmek için, kapitalist-emperyalist ağın bölgedeki
ağırlığını arttıracak bir burjuva devleti kurmak dahi meşru görünür hale
gelmiştir.
Demek ki, bazen hak mahrumiyetleri; hakikatleri göremez hale getiriyor
bizi...
Bu yüzden, İslamcıların kürt meselesi analizleri; tıpkı BDP gibi, etnik
temelde olacaktır. Anadilde eğitim gibi konularda egolar tatmin edilecek, lakin
sömürgecilik ve emperyalizm konusu gündeme gelmeyecektir...
Küresel patronlar
Tuncay Güney'in Mustafa Mutlu'ya (Vatan Gazetesi yazarı) yazdığı mektubu
hatırlayın. Sn.Mustafa Mutlu köşesinden paylaşmıştı;
Tuncay Güney; "Küresel patronlar böyle istiyor. Kürtlere hakları
verilecek..."
Kürtlerin haklarını alarak, onları bölgesel bir çatışma unsuru haline
dönüştüren küresel patronlar, şimdi, kendi formülleri üzerinden hakları iade
edecekler. Nedir bu formül?
Örgütlü mücadele
Küreselleşme, kapitalist yayılma...
Bölünmek mi? Ne bölünmesi... Daha da birleşmek lazım. Örgütlü emperyalizme
karşı, ancak bölge unsurlarının tam anlamıyla örgütlü mücadelesi şarttır.
Yıllardır bölgede ABD askeri cirit atarken, bir tek ABD askerinin gömlek
düğmesine dahi dokunmayan bir örgütlenmenin(PKK) "devrimci, özgürlükçü"
olabileceği sanrısı, komik bir sanrıdan ibarettir...
Dolayısı ile bu örgütlenmenin genel politik eğilimine adaptasyon, küreselci
baronların iştahını arttırmaktadır...
Bu açıdan, PKK'nin değil, kürdün meselesini konuşmak gerekir. Kürdün meselesi
ile PKK'nin meselesini birbirinden ayırmak gerekir. Bu ikisi bir görüldükçe, kan
durmayacaktır...
Yorum Gönder