Gülümseyen Anılar - Melih Aşık

Kütüphaneyi elden geçirirken Hıfzı Topuz’un “Gülümseyen Anılar”ı takıldı gözümüze. Ve oradan bir anı...
Ünlü romancı Esat Mahmut Karakurt, Galatasaray Lisesi’nde öğretmenliğe başlayacaktır. Henüz 27 yaşında bir delikanlıdır. Çoğu profesör olan yaşlı başlı ve ünlü hocaların yanında pek toydur. Derse girmeden önce Prof. Macit Arda çeker onu bir kenara:
- Sen nasıl tutunacaksın burada, der, memleketin en ünlü ailelerinin çocukları burada, sen gençsin...
Ve bir fikir verir:
- Derse girince miskin bir çocuk bul,ona çıkış, sınıfa gözdağı ver, belki tutunursun...
Bozkurt denileni yapar... İlk derste miskin bir çocuğu tahtaya çağırır. İnadına zor bir soru sorar:
“Derunundan çıkan ahı, beeyr’in başına koysam?”
Bunun anlamı nedir? Çocuk şaşırır... Beeyr ne demek öğretmenim, diye sorar. Hoca öfkeli:
- Devenin adını nasıl bilmezsin? Nasıl oturuyorsun burada? Senin işgal ettiğin bu yere oturabilmek için memleket çocukları birbirini yiyor...
Delikanlının suskunluğundan istifade biraz daha bastırır:
- İsmin ne senin mendebur herif?
- Mustafa Kemal...
Karakurt biraz yutkunur gibi olur, sorulara devam:
- Kim koymuş sana bu ismi?
- Mustafa Kemal Paşa efendim...
Hoca mosmor... Çocuk anlatır:
- Ben Atatürk’ün yaveri Cevat Abbas’ın oğluyum. Çanakkale’de babamla harp ediyorlarmış. Benim doğum haberim gelmiş. Mustafa Kemal Paşa, “adını ben koyuyorum Mustafa Kemal olsun” demiş...
Öğretmen süklüm püklüm tabii... Çocuğa bu defa “Oğlum sen ki tarihi bir delikanlısın...” diye hitap ederek bir şeyler söylemiş. Sınıf kıkır kıkır gülmüş...
Ancak zamanla çocuklarla iyi anlaşmış hoca... Tam 27 yıl Galatasaray’da öğretmenlik yapmış...



Kurt ile kuzu
Yunanlı filozof Phaedrus’un öyküsüdür... Bir gün kurt ile kuzu susayınca tesadüfen aynı dere kenarına gitmişler. Kurt derenin üst tarafında, kuzu ise alt tarafında su içmeye başlamış. Bir bahane yaratıp kuzuyu yemek isteyen kurt şöyle seslenmiş: “Bana bak kuzu, neden benim içtiğim suyu bulanıklaştırıyorsun?”
Kuzu korkudan titreyerek, “Özür dilerim ama ben böyle bir şeyi nasıl yapabilirim; ben derenin alt tarafında sizin önünüzden geçen suyu içiyorum” demiş. Minik kuzu bu sözüyle kurdun bahanesini yani kanıtını çürüttüğünü düşünmüş. Fakat kurt kararlı, bir bahane bulup mutlaka kuzuyu yiyecek. Bu kez şöyle seslenmiş: “Hey kuzu sen 6 ay önce benim hakkımda kötü konuşmuşsun.” Kuzu “ama” der, “ben 6 ay önce daha doğmamıştım.” Kuzu sahte delilleri tek tek çürüterek hayatta kalacağını sanmaktadır. Bilmiyor ki, Kurt kararlıdır; sadece aradığı “orman yasallığı”dır. Yani kuzunun bir suç işlediğine orman kamuoyunu ve kendini inandırmaya çalışmaktadır. Ve kurt son olarak “tamam sen konuşmamış olabilirsen ama baban konuştu” der, kuzunun üstüne atılır ve paramparça ederek yer.
Bu öyküyü Soner Yalçın OdaTV duruşmasında anlattı.
Kurt kuzuyu yemeye yani mahkemeler gözlerine kestirdiklerini hapis yatırmaya kararlı. O yüzden bir kanıt çürürse ötekine geçiliyor. TÜBİTAK raporu yetersiz kaldı şimdi de OdaTV davasının Ergenekon’la birleştirilmesi söz konusu. Orada dava dosyaları 120 milyon sayfayı buluyor. Soner Yalçın anlatıyor:
- “Suikast çözülmemesi için sayfa sayısını çok tuttular” denilen Kennedy cinayetinin dosya sayfası 5 bin sayfadır.
Hapiste adam çürütmek... Kurtların amacı bu.



Don Burro
Haberi İsviçre basınından tercüme ederek Haydar Özilhan göndermiş...
Başlık: “Eşeğin parlamento seçimlerine girme dilekçesi reddedildi”
Haber:
“Bir eşeğin Ekvator parlamento seçimlerine girmesi seçim kurulunca reddedildi.
Ekvadorlu bir grup genç; ‘Parlamento’nun kalitesi düştü, artistler, TV sanatçıları, futbolcular Parlamento’daysa Don Burro (Bay Eşek) de girebilmelidir’ diye dilekçe verdiler.
Seçim Kurulu, eşek, hangi ırktan olursa olsun, Parlamento’ya giremez diyerek adaylığının reddine karar verdi.
Bay Eşek adaylığının reddine rağmen bir günde 4 bin tweet desteği aldı.”



FB
Eski Futbol Federasyonu Başkanı Kemal Ulusu’nun 10 Kasım’da yaptığı sohbet toplantısında, Atatürk’ün kütüphanecisi olan babasından duyduklarını aktarırken Atatürk’ün takım tutmadığını söylediğini yazmıştık.
Sayın Ulusu çektiği notta:
- Ancak bir ayrıntıyı eklemeliyim, diyor, Fenerbahçe Kulübü ve taraftarları her platformda, her zaman Ata’sına sahip çıkıyor... Her 10 Kasım ve 29 Ekim’de Anıtkabir’e formalarını giyerek koşuyorlar.
Bu yıl yine başlarında Sayın Ali Koç ile formalarını giyip Anıtkabir’e koştular. Gurur duydum.
Nerede diğer takımlar, bizim Beşiktaş’ımız, Galatasaray’ımız vs... Hepsi yokları oynuyorlar. “Atatürk bizim takımı tutuyordu” demekle iş bitmiyor, ona kim sahip çıkıyorsa Atatürk’e onlar layıktır.



Teksas
Sonunda bu da oldu... Teksas eyaleti sakinleri Amerika Birleşik Devletleri’nden  ayrılmak için Beyaz Saray’a başvurdular. İnternet üzerinden yapılan başvuruya atılan imzalar şimdilik 100 bini aştı. Beyaz Saray’ın bu tür bir başvuruya cevap vermesi için imzaların 25 bini aşması gerekiyordu.
Haberi ABD’den gönderen Kerem Cantekin:
“Daha önce başka eyaletlerden benzer talepler gelmiş ancak imza sayısı hiçbir zaman 25 bine ulaşmamıştı” diyor... Başvuruda ekonomik sorunlardan söz ediliyor. Şimdi Beyaz Saray’ın cevabı bekleniyor...
Eğer ayrılığa izin verilmezse ne olacak? Emin olabilirsiniz, Teksaslılar dağa çıkıp teröre başvurmayacak.



Deniz Feneri davasının görevden alınan savcıları yardım için toplanan paraların metreslere gittiğini iddia etmişler.
Olabilir... Metresler belki de fakir fukara kadınlardı...
Haldun Ertem

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget