MERSİN- Bu kente geldiğimde işte o günleri anımsadım; henüz 20 yaşına
girmemişken, arkadaşım Kemal’in macera tutkusuna kapılarak Urfa‘dan eski bir
motosikletle yola çıkmıştık... Başlarımızda kavak yellerinin estiği, umudun
küçük, özlemin büyük olduğu bir uzun yola...
Haziran ayında; gölgenin
ebediyen izne çıktığı bir hafta sonu, rüzgarın alnımızdaki ter damlalarına
musallat olmasına aldırmadan, çıldırtıcı bir motor gürültüsüyle asfaltın eridiği
yollara vurmuştuk kaderimizi...
Antep’i, Osmaniye’yi ve sonunda Adana’yı
aşarak yeşile teslim olmuş düz bir ovanın bağrına atmıştık kendimizi...
O
günlerde; cehennem sıcağında, kamyonların bile nefesinin kesildiği Gavur Dağı’nı
nasıl aştığımızı şimdi anımsamak bile istemiyorum...
Ancak vardığımız hedef,
bizi Urfa’nın cehennemi sıcağından bir başka yanardağın ortasına da atmıştı
sanki!.. Allah’tan orada, Urfa’nın aksine bol ağaç ve bir de kocaman deniz
vardı...
Biz Doğu’nun teni kavruk çocukları; Mersin’in Kızkalesi sahilinde,
yoksul ve de küçük bir tatili, gündüz kızgın kumlarda dolaşarak, gece ise
güneşin sıcağıyla kendini iyice terk eden naylon bir çadırın yorgunluğunda, ay
ışığının ve yıldızların denize vuran şavkını izleyerek
geçirmiştik...
Sevdanın acıklı şarkılarını bilirdik de, yakamoz nedir o
günlerde gerçekten habersizdik!..
27 yıl öncesinin anılarında yer bulan
Mersin, Güneydoğu’dan gelen tarım işçilerinin yerleşik düzene geçmeye başladığı,
o bocalayan şehir değil artık!..
Bu şehir, denize hasret tüm Doğu’nun nefes
aldığı, ekmek yediği, yeşile doyduğu ve kültürlerle harmanlaştığı bir güzel
coğrafya olmuş...
Yani Akdeniz’in ucunda; Doğu ile Batı için bir kardeş, bir
nefes gibi Mersin...
Portakaldan fillerin dolaştığı şehir!..
Mersin’e sonraki yıllarda birkaç kaç kez geldiğimde de bunaltıcı bir hava
insanı esir alırdı... CHP’nin değerli miletvekili İsa Gök, sıcacık bir günde
kenti gezdirdi bana... Tabi, sabah kahvaltısında ciğer kebabı ve bol peynirli
enfes bir künefeden sonra...
Gecekodular her kentte olduğu gibi burada da
çirkin görüntüler yaratsa da, yeşil dokusu, muhteşem sahil şeridi ve insana
yönelik yatırımları Mersin’de herşeyin önüne geçmiş...
İsa Gök; CHP’li
belediyenin yaptığı, sahilde 11 kilometre boyunca uzanan Atatürk Parkı, Macit
Özcan Spor Kompleksi ve Deniz Park gibi çok önemli tesislerini de gezdirdi...
Narenciyeyle süslenen sahil şeridinde festival hazırlıklarını inceleyen Mersin
Belediye Başkanı Macit Özcan’la birlikte göz kamaştıran Kongre Merkezi’ni de
gezdik...
Birkaç gündür Mersin sokaklarında, narenciye ürünlerinden yapılan
otomobil, fil, caretta-caretta, zürafa, top, mantar, yel değirmeni gibi
figürleri taşıyan araçlar halkın şaşkın bakışları arasında dolaşıyor... Hepsi
çok sevimli...
Portakal, mandalina, greyfurt ve limon gibi ürünlerle birer
sanat eserine dönüştürülen araçların tek bir amacı var; bugün başlayacak olan
“3. Mersin Narenciye Festivali”nin tanıtımını yapmak...
110 ton narenciye
ürünü kullanılacak festival kapsamında, 1,5 kilometrelik sahil şeridindeki Side
Sütunları, Kız Kalesi, Galatasaray Meydanı, İskele Bölgesi, Saat Kulesi, Truva
Kabartmaları, Hitit Kabartmaları ve Uzuncaburç alanları da narenciyeyle
süslendi.
Festival, Mersin Ticaret Borsası‘nın koordinatörlüğünde, başta
büyükşehir ve merkez ilçe belediyelerinin katkılarıyla düzenleniyor. Meslek
odaları ile tarım kuruluşları da etkinliklere destek veriyor.
Türkiye’nin
narenciye üretimin yüzde 30’u Mersin’de gerçekleşiyor. Yılda 300 bin ton limon
ihraç ediliyor. Narenciyenin kente katkısı ise yılda 1.5 milyar
TL.
Festivalin ilk amacı da narenciye ürünlerini yerel, ulusal ve uluslar
arası alanda tanıtmak, kapasite artışı ve pazarlama şansını çoğaltarak
tüketimini arttırmak.
Mersin’deki bu etkinliğin aslında bir amacı da, kentin
gülen yüzünü tüm dünyaya göstermek...
Mersin’in CHP’li Belediye başkanı
Macit Özcan festivalin hedefini şöyle açıklıyor:
“Festivallerin
düzenlenmesindeki amaç, kozmopolit bir yapıya sahip olan Mersin’de insanları
dostluk, sevgi ve kardeşlik duyguları içinde bir araya getirmektir ve kentin
önce Türkiye’ye daha sonra da Avrupa’ya tanıtımını yapmaktır. Ortadoğu’nun en
büyük limanına, serbest bölgesine, organize sanayi bölgelerine, lojistik
merkezine, fabrikalara, petrol dolum tesislerine, turizm altyapısına ve verimli
tarım arazilerine sahip olan Mersin’i bu yönleriyle öne çıkartmak gerekir.”
Akdeniz Oyunları Mersin’de...
Tarım ve turizm kenti Mersin, sporda da uluslararası arenaya çıkacak... Kent,
gelecek yıl Akdeniz Oyunları‘na ev sahipliği yapacak. Tüm bunlarda Macit
Özcan’ın lobi çalışmasının da katkısı konuşuluyor...
Türkiye; ilki, 5-12 Ekim
1951 tarihleri arasında, 10 ülkeden 734 sporcunun katılımı ile Mısır’ın
İskenderiye şehrinde düzenlen Akdeniz Oyunları’na, 1971’de İzmir’de ev sahipliği
yapmıştı.
Akdeniz Oyunları’nın sonuncusu ise 23 ülkeden 3.458 sporcunun
katılımı ile 2009 yılında İtalya’nın Pescara kentinde
düzenlenmişti.
Akdeniz’in incisi Mersin işte bu önemli spor aktiviteleri için
de yoğun bir hazırlık yürütüyor...
“Mersin XVII. Akdeniz Oyunları” 20-30
Haziran 2013 tarihlerinde kentte büyük canlılık getirecek, Mersin’in tanıtımına
büyük olanak sağlayacak.
Mersin’deki gözlemlerimizi kent halkıyla çok iyi bir
iletişim de kuran İsa Gök şöyle özetledi:
“Mersin giderek büyüyen sanayi ve
istihdam altyapısının yanı sıra tarım, kültür, turizm ve spor alanında da
Türkiye’yi temsil etmenin öncü görevini üstlenmeye devam ediyor...”
Yorum Gönder