“Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan arasındaki gerginlik, Çankaya’dan dolayı değil, başkancı sistemden kaynaklanıyor.
Recep Tayyip Erdoğan’ın, Başbakanlık işlevini de üstlenen başkancı sistem istemine Abdullah Gül sıcak bakmıyor.
Recep Tayyip Erdoğan, eğer Başbakanlık’a dokunmadan Çankaya’ya çıkarsa ne âlâ... Gül’den ses çıkmaz. Ama, başkancı sistemde ısrar ederse, AKP’de patırtı kopabilir.
Erdoğan, başbakanlığı ardında bırakıp cumhurbaşkanlığıyla yetinirse, uzlaşma sağlanır, Gül de başbakanlığa ‘evet’ diyebilir.”
AKP’yi yakından izleyen bir dostumuz da, Abdullah Gül’ün Temmuz 2006’da Hürriyet gazetesi ile yaptığı söyleşiyi anımsattı. Şöyle diyor Gül:
“Yurtiçinden de yurtdışından da bizi birbirine düşürmek isteyenler var. Biz Tayyip Bey’le arkadaşız, kardeşiz, aramızda bir rekabet olması mümkün mü? Ben sert çıkışlar yapınca o beni yumuşatır. O sert olduğunda da, ben onu ikaz ederim. Konuşmalarımızda hep ‘Bizi kavgacı, uzlaşmaz birileri olarak göstermek istiyorlar. AKP’yi dar sokaklara, dar sloganlara sokmak isteyenler var. Aman çok dikkat edelim’ diye konuşuruz.”
Hedefleri aynı. Niye kavga etsinler ki?
Sonunda anlaşacaklardır.
Öğretmenler Günü
24 Kasım’ı, 12 Eylül cuntası “Öğretmenler Günü” yapmıştı.O dönemde Mili Eğitim Bakanlığı’na oturtulan emekli paşa, “Atatürk” diye diye eğitimin dinselleştirilmesine olanak tanımış; imam hatip mezunu din dersi hocaları, başka öğretmen yokmuş gibi okul müdürlüklerine atanmışlardı.
Din dersi de zorunlu hale getirilmişti.
Cuntanın diktiği zehirli sarmaşık büyüdü, dallandı, budaklandı; bugün boğazımızı sıkar oldu.
Çöplük Değiliz
Daha önce bu köşede dile getirmiştik. Giresun’un Çavuşlu beldesine yapılması öngörülen çöp toplama merkezine karşı yurttaşlar eylemler yapmışlar, Ordu İdare Mahkemesi de uygulamayı durdurmuştu.Giresun Valiliği, Çavuşlu olmayınca, bu kez Çömlekçi beldesine yöneldi. Oradan da yoğun tepki alınca, yeniden Çavuşlu’ya döndü.
İlçelerinin çöplük olmadığını haykıran Çavuşlulular diyor ki:
“Giresun Valisi, Fatih Akın’ın ‘Cennetteki Çöplük’ filmini izlesin. Cennetten farksız Trabzon’un Sürmene ilçesine bağlı Çamburnu beldesinin, halkın tepkilerine karşı ısrarla yapılan çöp toplama merkezi ile nasıl cehenneme dönüştürüldüğünü görür.”
İşçi Edebiyatı
Ödülleri
Abdullah Baştürk İşçi Edebiyatı Ödülleri sahiplerini buldu. Bu yıl, ödüle değer görülen üç ürün de öykü kitabı.Ödül kazananlardan Adil Kurt, emekli aşçı... Ortaokulu dışarıdan bitirmiş... Yaşar Kemal ve Ali Püsküllüoğlu’nun memleketi Kadirli’den... Seçici kurul üyelerinden Tuncer Uçarol’a göre, öyküleri Orhan Kemal’i de anımsatıyormuş, ama o, “Orhan Kemal’den iki, üç öykü bilirim. Ben Yaşar Kemal okudum” diyormuş...
Ödül kazanan Dürsaliye Şahan’ın kitabındaki 18 öykü de ezilen, başkaldıran kadınlarla, çalışanlarla ilgili. Hatay’da yaşıyor. Diğer öykücü Hüseyin Akyüz de, Asım Bezirci’nin de çalıştığı Unilever’de elektrik teknisyenliği yapmış. Şimdi Çorlu’da yaşıyor.
Baştürk ödülleri, her yıl emeğin uygarlığı çoğalttığını bir kez daha kanıtlıyor.
Şok
TBMM Başkanvekili Güldal Mumcu, “İçimden Geçen Zaman” adlı kitabında, eski MİT Müsteşarı Sönmez Köksal ile Uğur Mumcu’nun öldürülmesine ilişkin görüşmesini de aktardı. Sönmez Köksal’a göre, Hizbullah adlı bir örgüt yoktu!Hani, insanları domuz bağı ile bağlayıp canlı canlı evlerinin altına gömüp betonlayan, sonra da üstünde yemek yiyenlerin Hizbullah örgütü var ya, işte o yokmuş!
Sönmez Köksal’a, Güldal Mumcu’nun kitabındaki bu bölümü sordu arkadaşlarımız. Köksal, “Hatırlamıyorum” dedi.
Toplumsal hafıza unutmuyor ama.
Uğur Mumcu’nun unutkanlık üzerine bir yazısını anımsıyoruz biz de:
“Bir hekim dostuma sorum:
- Geçmişini unutmak bir çeşit hastalık değil midir?
‘Öyledir’ dedi. ‘Geçmişteki olayları unutmak, tıp dilinde (amnezi lakuner) olarak adlandırılır.’
Bu ruh ve sinir hastalığı ‘toksik zehirlenmeye bağlı enfeksiyonlarda’ da görülürmüş.
Peki tedavisi?
‘Şok tedavisi’ gerekirmiş...”
Eleştiri
TBMM’de Sünniler için de Alevilerin için de iftar veriliyor olmasını eleştiren yazımıza kimi okurlarımızdan tepki geldi.Onlara göre, biz, Sünnilerin iftarına karşı çıkmıyormuşuz, Alevilerin iftar vermesini yazıyormuşuz yalnızca. Ayrıca, CHP lideri Kemal Kılıçdaoğlu’nu sırf Alevi olduğu için eleştiriyormuşuz...
Bir Cumhuriyetçi olarak; olaylara ya da kişilere etnik ya da mezhepsel açıdan bakmamayı ilke edindiğimizi vurgulamak isteriz.
1923 devrimi kazanımlarını savunuyoruz; eşit, özgür, kardeş yurttaşlıktan yanayız; emeğin uygarlığı yaratan güç olduğunun bilincindeyiz. Gerçekten tam bağımsız, laik, demokratik, sosyal bir hukuk devletinde yaşanılması içindir tüm çabamız...
Bu çerçeveye sığmayan babamızın oğlu bile olsa, eleştiririz.
Yorum Gönder