Yakında gündeme, asgari ücretin yeniden tespiti için komisyon
çalışmaları gelecek. İşçi, işveren, bakanlık ve bürokrasi bir araya
gelip şu an 740 TL olan asgari ücreti ne kadar artıralım tartışması yapacaklar. Aslında sefil bir ortaoyunu seyredeceğiz yeniden. Çünkü Orta Vadeli Program’da zaten adı konuldu asgari ücretin. Açın 2013 programının “Sosyal Güvenlik Kuruluşları” bölümünde aynen şunlar yazıyor: “Asgari ücretin 2013 yılı Ocak ve Temmuz aylarında yüzde 3 oranında… artırılması öngörülmüştür.” Çok açık değil mi? AKP rejimi, yukarıdan dayatıyor kararları, sonra da demokrasicilik oynuyor. Milyonları ilgilendiren asgari ücrette de öyle.
***
Milyonların ücretinin tabanından söz ediyoruz ama öyle bir ülkedeyiz ki, taban ücretin düzeyini tartışmaya geçmeden, ücret getirecek bir işi bile olmayanları anımsamamız gerekiyor önce. Milyonlar, bir asgari ücretten bile mahrum, çünkü işleri yok!..
15 yaş üstü nüfus kabaca 55 milyon ama bunların ancak 25.5 milyonunun
gelir getiren bir işi var. Resmi işsiz sayısı 2.5 milyon ama eksik
sayımla, işsiz rakamları içine girmeyen en az 2 milyondan daha söz
edebiliriz. Yani 4.5-5 milyon bir nüfus, asgari ücret de olsa işe muhtaç. Evlere tıkılmış 12 milyon “ev kadını” var.
Asgariden de olsa bir ücretten mahrum bu milyonlarca yığının yanında, her ücretli de asgari ücret “nimet”inden yararlanamıyor. TÜİK’e göre, 3 milyonun üstünde kayıtsız, yani kaçak çalıştırılan ücretli var. Demek ki, asgari ücretin “adilliğinden”
söz etmeden önce, bir asgari ücret karşılığı çalışabilecekken
çalışamayan, çalıştırılırken bu kadarlık bir hak-hukuktan mahrum
bırakılan milyonlar ve milyonların yaşadığı bir ülkenin ayıbını,
utancını hatırlamak gerekiyor önce… Çalışma hakkının tanınmazlığının ayıbından, çalışanın asgari ücretten bile mahrum edilmesinin ahlaksızlığından söz etmeliyiz önce…
***
Gelelim asgari ücrete… Taban ücret
neye göre belirlenir? Bizde olduğu gibi tek başına bir işçinin zaruri
ihtiyaçları göz önüne alınarak mı belirlenmelidir? İşçinin kendisi ve
ailesinin hayatını idame ettirmesi için gerekli mal ve hizmetlere
yetecek bir ücret olması gerekmez mi? Uzun söze gerek yok. Neden benzer
işleri yaptıkları halde, asgari ücret bugün birçok ülkede farklı.
Örneğin Türkiye’dekinin Avro karşılığı 412 iken Belçika ve İrlanda, Hollanda ve Fransa’da neden 1000 Avro daha fazla; Bulgaristan’da neden Türkiye’dekinin neredeyse üçte biri?…
Bu farklılıkta döviz kuru faktörü etkili ama o kadar değil
işte. Sonuçta bu düzey farklılığı, taban ücrete, söz konusu ülkelerde
atfedilen değerle ilgili. Bu değer, durduk yerde ortaya çıkmıyor
elbette. Çalışan sınıfın yüzyılı aşkın mücadelesinin ürünü. Böyle bir
ahlaki ücret, sonuçta her düzeydeki mücadele ile yerini buluyor. Ya
bizde? Bizde net asgari ücret kadar, devlet, sigorta primi ve vergi alıyor.
Devlet, daha fazla asgari ücretli çalıştırılmasını isterken vicdanen
rahat olacağı için mi? Hayır. Ne kadar çok asgari ücretli, o kadar çok
prim ve vergi toplama imkânı. Bakış açısı böyle. Asgari ücretin düzeyi
ya da düzeysizliği ise onları çok ilgilendirmiyor. Ortalama memuruna
verdiği 1300 TL maaş bile 740 TL’lik asgari ücretin yüzde 75 üstünde… AKP rejimi, asgari ücreti, ortalama ücrete yaklaştırmak yerine, ortalama ücreti asgariye indirmenin derdinde. “Mikro reform” diye süslenen ve içinde kıdem tazminatı hakkının gaspını, esnek çalışma rejiminin yerleştirilmesini öngören operasyon konusunda laiki, şeriatçısı ile sermaye ittifak kurdu.
Son MÜSİAD raporunun konusu bunun üzerine. Önceki gün bir araya gelen
TÜSİAD ile MÜSİAD şimdi bu saldırıya elbirliği ile girişecekler. Saflar
sıklaştırılmazsa kaş göz arasında bir hak daha gasp edilecektir, biline…
Yorum Gönder