Dersim, Cumhuriyete ve Atatürk’e Saldırı Silahına Dönüştü…

Dersim gündemden düşmüyor.
PKK’lısı bırakıyor, AKP’lisi alıyor.
AKP’lisi bırakıyor dönek solcusu alıyor.
Dersim Cumhuriyete ve Atatürk’e saldırı silahına dönüştü.
Dersim bahanesiyle, Kemalizm’e saldırıyorlar
1923 Aydınlanma Devrimine savaş açtılar.
Varsa yoksa Seyit Rıza, varsa yoksa Şeyh Sait. El üstündeler şimdi…

Kurtuluş Savaşında Türk halkını sırtından bıçaklayan Ortaçağ kalıntısı hainler, halk kahramanı ilan edildiler.

Aslında hedef Cumhuriyet ve Kemalizm.
Tümü de aydınlıktan korkan yarasalar gibi…
Bir hastalık bu. Bir rahatsızlık. Bir öç alma girişimi…
Batılı emperyalist devletler, Kurtuluş Savaşı yenilgisini hâlâ unutamadılar.
Soros aydınlarını, dönek solcuları, etnik insan hakları savunucularını maddi, manevi yönden destekleyip, yönlendiriyorlar. Ortalığa salıveriyorlar.
Graham Fuller, Daha 1992′lerde, Türkiye’nin Yeni Dünya Düzeni içerisinde, emperyalistlerce belirlenen konumunu şöyle açıklamıştı:

”Ilımlı İslam’ı benimseme, Atatürk’ün görüşlerinden vazgeçme, Ortadoğu ve Kafkaslar’da serbest piyasanın ve ABD’nin tavsiye ettiği İslamı yaymak…”

Karen Fogg ise Kemalizm’e duyduğu o bitip tükenmek bilmeyen öfkesini “Türk tarihinin hakkından gelinmeli” diye kusmuştu.
Faşist Hollandalı Arie Oostlander de “Kemalizm, Türkiye’nin AB üyeliğine engel…” fetvasını vermişti.
Avrupalı, Amerikalı ağababaları fetvalarını verirler de kurşun askerler durur mu?
Hemen uygulamaya geçtiler.
Şimdi Avrupa’da, Türkiye’de toplantılar yapıyorlar. Paneller, konferanslar düzenliyorlar, Cumhuriyet dönemini, Cumhuriyet yöneticilerini faşistlikle suçlayarak, Kurtuluş Savaşını ve Atatürkçü Düşünceyi değersizleştirmeye, halkın gözünde küçük düşürmeye çalışıyorlar.
Ayrıca, bu girişimleri ile başlangıçtan bu yana Mustafa Kemal Atatürk’ü destekleyen, arkasında duran milyonlarca Alevi’yi Aydınlanma Hareketinden ve Kemalist Devrimden koparma çabasına girdiler.
Peki, Dersim’de ne oldu?
Katliam mı yapıldı.

Dersim harekâtı bir “soykırım mıydı?”
Önce şunu açıklıkla ortaya koyalım: Dersim, merkezi otoriteye ve Cumhuriyet rejimine karşı feodal beylerin, ağaların bir başkaldırısıydı. Bir isyan hareketiydi.
Vergi vermek, askere gitmek, merkezi hükümetin emrine girmek istemiyorlardı.
Bu nedenle, 1937 yılında, Murat Nehri üzerindeki Singeç Köprüsünün açılışını yapmak isteyen Atatürk ve arkadaşlarının gelişini engellemek için, köprü yakınında bulunan bir karakolu basarak, hiçbir neden yokken 33 askerimizi şehit etmişlerdi.
Bu bir aşiret isyanıydı.
Bu, yetkileri ellerinden alınan ağaların, aşiret reislerinin isyanıydı.
Ve ileri sürüldüğü gibi, asla bir Alevi isyanı değildi. Kemalist yönetimin hedefinde Aleviler yoktu. Öyle olsaydı tüm Türkiye’deki Alevilere de eşzamanlı olarak saldırı düzenlerdi. Alevilere kimse dokunmadı.
33 askerin şehit edilmesinden sonra devlet bu kalkışmayı bastırmak zorunda kalmıştı.
Seyit Rıza da bir halk kahramanı olmayıp, emperyalizmin işbirlikçisiydi.
O, şehitler vererek bağımsızlığını kazanmış bir yönetime, bir ulusa karşı, İngiltere Dışişleri Bakanlığından, şu ricalarla yardım istemişti:

“Büyük Britanya Dışişleri Bakanlığına,

Ülkelerinde bulunan 3 milyon Kürt, barış içinde yaşamak, özgür, kendi ırkını, dilini, geleceğini, kültürünü ve uygarlığını korumak istiyor; benim sesimle ekselanslarınızdan maruz bulunduğu zulüm ve adaletsizliğe son vermek için, Kürt halkını hükümetinizin yüksek ahlaki etkisinden yararlandırmanızı diliyorum. Sayın Bakana en derin saygılarımızı sunmaktan onur duyarım.
Seyit Rıza / Dersim Başkomutanı”
Yedi Düvelle yıllarca süren bir “Kurtuluş Savaşı”ndan sonra Türkiye “Tam bağımsızlığına” kavuşmuştu. Yeni hükümet savaşın yaralarını sarmak, çağdaş bir ülke kurabilmek için kolları sıvamış, canla başla mücadele verirken isyanlar başladı.
Seyit Rıza’lar, Şeyh Sait’ler ayağa kalktı.
Cumhuriyet hükümetine başkaldırdılar.
Hangi devlet kendisini parçalamak, yok etmek isteyen, kendisini tanımayan bir isyancı gruba çiçek uzatır? Hangi devlet böyle bir kalkışmayı hoş görür?
Böyle bir yönetim ve devlet türü var mıdır yeryüzünde?
Birileri çıkacak, devleti, hükümeti tanımayacak.
Onu yıkmaya çalışacak.
Bölgesinde sultanlığını ilan edecek, arkasından da gücüne güç katması için emperyalist bir devletten yardım isteyecek…
Hangi devlet, hangi hükümet elini kolunu bağlar oturur? Böyle bir kalkışmayı seyreder?
Nerede bu özgürlük, bu demokrasi, bu hürriyet?
Nerede bu yoğurdun bolluğu?
Bir bilen, bir gören var mı?

Ali Eralp

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget