Sevgili okuyucularım, önceki gün Hakkari’de yine beş şehit verdik. Ölen ölür,
kalan sağlar bizimdir!
Bu acı haberin, dünkü gazetelerin tümünde manşet olması gerekirdi. Öyle ya,
her gün resmi makamlardan açıklama geliyor:
“17 terörist öldürüldü… Sekiz
terörist teslim oldu… 11 terörist etkisiz duruma getirildi… Altı
terörist
yakalandı!..”
Bu açıklamalara göre teröristler sürekli öldürülüyor,
yakalanıyor, teslim alınıyor ama terör olayları bir türlü durmak
bilmiyor.
Peki bu nasıl oluyor?
Ya birileri bizi kandırıyor, oyalıyor, göz
boyamaca yapıyor, ya da bu teröristler yerden fışkırıyor!
Açık söylemek
gerekirse, ben sıradan bir vatandaş olarak bu palavra açıklamalara artık
inanmıyorum.
* * *
Ama işin daha gerçekçi boyutu var. Başımızdaki iktidar kendisine yapay bir
düşman yarattı:
Suriye ve Beşar Esad!
Oysa gerçek, hem de sinsi düşmanımız
tam orada, yanıbaşımızda duruyor:
Kuzey Irak Kürt Yönetimi ve
Barzani!
Teröristlerin ana üsleri, kampları, silahları orada. Liderleri
orada. Kuzey Irak’tan yönetiliyorlar. Yolgeçen hanı gibi açık olan sınırdan
sürekli çıkış yapıp eylem koyuyorlar, sonra yeniden Kuzey Irak’a, Barzani’nin
korumasına sığınıyorlar.
Bu rezalet yıllardır aynen sürüp gidiyor. Onları,
adına Barzani denilen o alçak herif koruyup besliyor… Sonra da Hasan Cemal gibi
dönek gazeteciler o alçak herifin ayağına gidip söyleşi yapıyorlar, bir tek adam
gibi soru sormadan katili masum (!) gösterip
aklamaya
kalkışıyorlar.
Esad’a her gün posta koyan, ancak hiçbir şey
yapamayan AKP hükümeti, adına Barzani denilen bu katil için ağzını bile
açamıyor!..
Çünkü petrol zengini Barzani’ye mal satıp para
kazanıyorlar.
Her gün kaldırdığımız şehit cenazelerine bakınız, tabutlarının
üzerinde o malların satışından elde edilen dolarların gölgesini
göreceksiniz.
* * *
Dünkü yandaş gazetelerin manşetlerini, birinci sayfalarını herhalde
görmediniz. Görmeye bile değmez, ben size anlatayım.
Bir gün önce yine beş
askerimizi şehit vermişiz.
Bu, dünyanın neresinde olursa olsun, manşetlik
haberdir.
Habertürk, Hürriyet, Sabah, Star, Yeni Şafak, Akit, Bugün, Taraf
gibi yandaşların birinci
sayfalarında beş şehit haberi ya hiç yoktu, ya da
küçücük, kibrit kutusu kadar verilmişti.
Peki bunu yaparken amaçları
ne?
Aman Tayyip yıpranmasın, aman hükümet yıpranmasın!
İşlerine gelmeyen
haberleri milletten de saklamaya kalkışıyorlar.
Bu nasıl gazeteciliktir?
Bırakın gazeteciliği de bir yana, nasıl insanlıktır?
* * *
Peki dün ne vardı bu yandaş-yalaka gazetelerin manşetlerinde? Çoğunun
birinci
sayfasını Tayyip’in aynı sözü dolduruyordu:
“(İsrail Başbakanı)
Netenyahu, hesabını iyi yap!”
Aksi takdirde İsrail’i herhalde
mahvedecek!
Birkaç gazetenin aynı anda aynı manşeti cımbızla bulup kullanması
asla mümkün değildir. Yandaşlara bir yerden emir gelir ve onu sayfalarına aynen
geçirirler. Örneğin:
“Yarınki manşetiniz Sayın Başbakanımızın bu cümlesi
olacak. Netenyahu, hesabını iyi yap cümlesini manşete çıkaracaksınız!”
Bu bir
değil, beş değil, on değil. Hep aynı şeyi yapıyorlar.
Gazeteciliğin onurunu
ayaklar altına aldılar, patronlarının parasal çıkarları uğruna mesleğimizi iki
paralık etmekten utanmıyorlar.
Ve Apo!..
Sevgili okuyucularım, burada sık sık yazıyorum… Bunlar kitabına uydurup
Apo’yu eninde sonunda tahliye edecekler, ya da Kürtçülerin ve örgütün istemleri
doğrultusunda ev hapsine alacaklar.
Şimdi belki haklı olarak “Olmaz öyle şey”
diyeceksiniz ama olacak.
Bu gibi şeyler dünden bugüne hemen gerçekleşmez.
Biraz zaman alır.
Apo şimdi İmralı’da en güçlü dönemini yaşıyor.
Apo bu
yüzden İmralı’da krallar gibi yaşatılıyor. Bir eli yağda, bir eli balda. Özel
yemekler çıkıyor, tutuklu arkadaşlarıyla birlikte yaşıyor, hobi odalarında
gününü gün ediyor.
Gazeteleri okuyor, televizyon seyrediyor.
Sağlığını
sürekli izleyen ve İmralı dışından getirilen özel uzman hekimleri var. Bunlar
Apo’yu muayene ediyor, sağlığına dikkat ediyor, gerekirse ilaç
yazıyor.
Hükümetin bu konuda verdiği kesin direktifler var:
“Sayın
Öcalan’ın kılına bile zarar gelmeyecek. O, şu anda bizim en değerli varlığımız.
Onu hoş tutun, ne isterse yerine getirin.”
* * *
Bunu yaparken hakları da var yani!..
Apo İmralı’da devletle pazarlık
ediyor. Daha doğrusu, devlet onunla pazarlık masasına oturmayı içine
sindiriyor.
Son olarak kendisine rica edildi:
“Sayın Öcalan, lütfen örgüte
bir emir verin, şu açlık grevleri sona erdirilsin!”
Nitekim Apo’ya kardeşini
de gönderdiler. İki kardeş baş başa özel ve güzel yemekler yediler, çay kahve
içip muhabbet ettiler…
Ve emrini kardeşi aracılığı ile gönderdi:
“Açlık
grevleri bitirilsin!”
Bu emir karşı tarafa tebliğ edildiği anda açlık
grevleri bitti!
Suikast mağduru Bülent gibi bazıları Apo’nun bu kıyağı için
kendisine teşekkür ettiler.
* * *
Bir hükümet, bir iktidar düşünün ki, hem terör ve hem de açlık grevleri
karşısında çaresiz kalmıştır!..
Ve hiçbir konuda sözü geçmemektedir.
İşte
o zaman, kurtarıcı olarak Apo’ya başvuruyorlar…
Tayyip’in umudu İmralı’daki
katil Apo!
Peki Türkiye’de bunlar olurken, terör almış başını giderken,
Tayyip ne yapmaktaydı?
O Mısır’da, İsrail’e posta koymaktaydı!
İsrail gibi
küçücük bir ülkeyi yok edemeyen Arapların kucağında, Kahire’den falan demeçler
verip aklınca İsrail’i yıpratacağını zannediyordu!
Her olaya balıklama
atlayıp zıplıyor, Obama ve Putin’e telefon edip direktifler verdiğini bizim
Başbakanlık açıklıyor.
Yerseniz!
Türkiye’de her gün şehit cenazeleri var.
Tayyip çaresiz. Toplumu başka atraksiyonlarla uyutmaya kalkışıyor.
Bu amaçla
kendi kendine Suriye gibi yeni düşmanlar yaratıyor, Şam’a girip Emevi Camiinde
namaz kılacağını söylüyor, İsrail’e posta koyuyor, yandaş medyaya bu yolla gaz
verip propaganda yaptırıyor!
Eh yani, “Dünya Lideri” (!) olmak kolay
değil.
Beş şehit dediğiniz nedir ki, unut gitsin!
Yakında Suriye’yi de,
İsrail’i de halledecek.
Yeter ki Apo su koyvermesin, terörü de inşallah
bitirecekler!
Her gün dua ediyorlar:
“Tanrım, Apo’ya sağlık ver. Onun
sağlığını bozma. İmralı’da başına bir iş gelirse mahvoluruz, biteriz, kıyamet
kopar ve altında eziliriz.”
https://sozcu.com.tr/bes-sehit-dedigin-nedir-ki.html
Yorum Gönder