Deniz Feneri davasının görevden alınan ve yargılanan Savcılarının beraat
etmelerine sevinirken, Yargıtay’daki duruşmalarında
söylediklerini okuyunca, başımdan aşağıya kaynar sular döküldü. Karar öncesi
konuşan Deniz Feneri Davası Eski Savcısı; “Deniz Feneri adına toplanan yardım
paralarının yoksullara değil şirket ortağı yapılan metreslere
gittiğini” iddia etti.
Cumhuriyet Savcılığı yapan, hem de “Özel Yetkili” olan birilerinin bu kadar
cahil olmalarını beklemezdim. Bir kere onlar “Metres” değiller. Onlar,
Deniz Feneri yöneticilerinin ikinci-üçüncü eşleridir. Dördüncüye kadar yolu
var.
O kadınlar, Deniz Fenercilerinin “Helal yedek eşleridir”.
Bu
Savcılar meclisteki AKP Grubunu görmezler mi? Çoğu AKP Milletvekili 2-3-4 eşli
değil mi?
Başbakan Erdoğan’ın başdanışmanı Almanya Şeyhülislamı ve Suat
Kılıç’ın kayınpederi Ali Yüksel, 3 eşli değil mi, yakında 4’e gideceğim, bu
sünnet ibadettir, demedi mi?
Deniz Fenercilerinin, milletvekilleri kadar
hakları yok mu? Onların başı kel mi?
Hem Deniz Fenercilerden bazısı Başbakan
Erdoğan’ın akrabası, bazısı yıllar öncesinin “çantacısı” değil mi? Savcıların,
“Helal Yedek Eşlerin” sayısının adam başı dörtten fazla olduğunu söylemesi de
onun cahilliğinin kanıtıdır.
“Mut’a Nikâhı” denen kolaylıktan bu savcıların
haberleri yok mu?
Her şehirde, yurt dışında her ülkede birer “Helal Yedek Eş”
başka nasıl olacak?
Helal yedek eşlere verilen paralar, otel odalarında ve kirası Deniz Feneri
tarafından ödenen evlerde birlikte olmanın bedeli değildir. Garip-gurebadan
toplanan paraların sevabından “Helal Eşlerinde” nasiplenmelerini sağlamanın
karşılığıdır.
“Komşusu açken, kendisi tok yatan bizden değildir” hadisine
uygun olarak, milyonlarca AVRO parayı kendi başlarına yemeyip, “Helal Yedek
Eşlere” yedirmenin ardındaki gerçek, bu kadınların aç yatmamalarını
sağlamaktır.
Eğer Savcıların dedikleri doğru olsaydı, biz şimdi vücudunu hisse karşılığı
satan bu kadınlara ne ad takacaktık?
Ya, fakir-fukara- garip gureba
Müslümanlardan toplanan paralarla kurulan şirketlerin hisselerini, birlikte
oldukları kadınlara, zevk karşılığı peşkeş çekenlere ne diyecektik, nasıl
çağıracaktık?
Partisinde olan her olaydan haberi olan, yaklaşık 20 senedir yanında taşıdığı
arkadaşlarının her adımını takip ettiren ve onları çok iyi tanıyan Başbakan
Erdoğan bu iddialar karşısında neler söyleyecek acaba?
Susmak, susarak
geçiştirmek olmaz, delikanlı adama hiç yakışmaz.
Yarın bu iddiaların
belgeleri, kasetleri hem de renkli görüntüleriyle yayınlanırsa karizma ne
olacak?
Harcatmam dediği adamlarının hırsızlıkları, zamparalık pislikleri
gerçek çıkarsa nasıl izah edilecek? Başbakan Erdoğan
konuşmalıdır.
Adamlarının yaptıklarının İslam’a- Müslüman Ahlakına ve hukuka
uygun olup olmadığını “Türkiyeli Millete”
anlatmalıdır.
“Ali Dibo” namlı delikanlı ve HSYK, bundan böyle Yargıç ve Savcı sınavlarında
“dini içerikli” sorular sormalılar ve cemaate veya tarikata eli değmemiş kişiyi
Yargıç-Savcı yapmamalıdırlar.
Böyle cahil Savcılar olur mu? Deniz Fenerciler,
“Başbakan’ımız üç çocuk
diyordu, sonra dörde çıkardı. Bizler de onun talimatlarını yerine getirmek için
çalışıyorduk” derlerse, bu Savcılar ne diyecekler, ha söyleyin
bakalım ne diyecekler?
Sağlık ve başarı dileklerimle 20 Kasım 2012
RİFAT SERDAROĞLU
rifatserdaroğlu@gmail.com
twitter.com/rifatserdaroglu
Yorum Gönder