Ben Tatilde İken - Emin Çöleşan

SEVGİLİ okuyucularım, üç hafta süren tatil en sonunda bitti. Tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer olan kürkçü dükkanına, sevgili gazeteme yeniden dönmüş oldum… Ve sizlere kavuştum.
Tatil döneminde Türkiye’de öyle olaylar yaşandı ki, içimden hep “Ah şimdi yazıyor olsaydım, bı konuyu ne güzel işlerdim” diye geçti. Ancak bir kere yazarsam işin arkası gelmek zorunda kalır ve tatil mahvolurdu.
Benim anlayışıma göre ya tatil yapıp kafayı boşaltacaksın, ya da hiç yapmayıp Ankara’dan, haberlerin göbeğinden ve gazete ortamından yazı yazmayı sürdüreceksin.
İkisinin ortası olmaz! Hem yarım yamalak yapıp hem yazı yazmak, doğrusu bana göre bir
Bu süre içerisinde hiç televizyon izlemedim, gündemden kopmamak için sadece üç gazeteyi okudum. Biri elbette Sözcü idi.
Olanlan aklım almıyordu. İktidar tarafından istifa etmek zorunda bırakılan Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner görevde iken, üst düzey komutanlarla yaptığı bir konuşma iktidara yakın kişi ve kurumlar tarafından başanyla (!) dinlenmiş, her zaman olduğu gibi iktidara yakın internet sitelerine sızdırılmıştı.
Hükümet bu rezalet konusunda kaldı! Hiçbir tepki vermedi!
Bir ülke düşünün. Genelkurmay Başkanı kapalı bir toplantıda konuşuyor, içini döküyor ve birileri bunları dinlemekte yetinmeyip, üstelik onu yıpratmak amacıyla internete sızdırıyor… Ve iktidar özellikle tepki vermiyor!..
Çünkü asker yıpranıyor ve bu olanlar, askeri yıpratma peşindeki iktidarın işine geliyor.
***
Bir olay daha vardı, şaşırdık kaldık! İktidar tarafından Genelkurmay Başkanı yapılan Necdet Özel’in fotoğrafı muhteşemdi. Bay Abdullah Gün’ün önünde esas duruşa geçmiş, başını öne eğip, selama durmuştu!
Dahası, 30 Ağustos Zafer Bayramı törenlerini Çankaya’daki AKP’liye devretmişti. Artık kutlamaları Genelkurmay Başkanı değil. Çankaya’daki AKP’li kabul edecekti!
Her ikisine de yakışan bir durumdu!
Devletin ve Cumhuriyet’in bir geleneği, bir kuralı daha böylece yok edildi.
Düşünün ki,bu ülkede Atatürk, İnönü gibi cephelerde zaferler kazanmış, ordular yönetmiş komutanlar vardı… Ve o komutanların döneminde bile 30 Ağustos Bayramı nda kutlamaları Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak kabul ederdi. Sonrasında da bu gelenek hiçbir zaman değişmedi, hiç kimseden bunu değiştirmek için çatlak ses çıkmadı.

Sonra nice sivil ve asker cumhurbaşkanları geldi geçti. İçlerinde Kurtuluş Savaşı’nda üsteğmen rütbesiyle görev yapmış Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay, Ordu Komutanı Cemal Gürsel Oramiral Fahri Korutürk, Genelkurmay Başka Kenan Evren vardı.
Asker ve sivil hiçbir cumhurbaşkanının aklına “Biz bu törenleri askerlerden alıp kendimizi yontalım* diye geçmemişti.”
Bunu başarmak {!) devletin ve ordunun bir geleneğini yıkmak şimdi Necdet Özel isimli çiçeği burnunda komutana kısmetmiş. O becerdi!
Yakışmadı paşam, yakışmadı.
İşin ilginç yanı, hükümet tarafından bu konuda yapılan açıklamada, bunun Necdet Bey tarafından istendiği duyuruldu.
Doğrudur veya yalandır, bilemem… Ama Bey den bir yalanlama gelmedi.
Bu gelişmeler olurken Türkiye’nin dört bir yanından şehit haberleri geliyordu.
Subaylar, astsubaylar, uzman çavuşlar, erler, korucular ve polislerimiz toprağa veriliyordu.
Kürtçülük açılımını kendi elleriyle başlatan AKP iktidarı ne yapacağını bilemez durumda, olayları sadece izlemekle yetiniyordu.
Sonunda karar verdiler, PKK‘nın Kuzey Irak’ta Kürt yönetiminin koruması altındaki üslerine havadan saldırılar düzenlediler!
Asker değilim, kurmay hiç değilim. Ama sizler gibi benim de mütevazı kafam şunu iyi bilir ki. bu Pipislik havadan bombardıman yapmakla bitmez, temizlenmesi mümkün olmaz.
Sen o üslere askerini karadan sokup ele geçirebiliyor musun kardeşim? Madem havadan bombalıyorsun, karadan niçin giremiyorsun?…
Çünkü iki paralık aşiret reisi Barzani, ABD’nin koruması altında. Karadan girmemize ABD izin vermiyor, bizimkilerin de işine gelmiyor. O pislik ancak öyle, oraları karadan ele geçirmekle temizlenir. Sıfır sonuçlu, maliyetine değmeyen havada bombalama ise sadece hükümetin nafile propagandası olarak belleklerde kalır.
Bir yanda her gün şehitler verilirken, öte yanda Tayyip bayram tatilinde, Bodrum’da keyif yapıyordu.
Çankaya’daki AKP’li ise İstanbul da Kayserili iş adamı Fatih Karamancı’nın nostaljik ve üstü açık Cadillac marka arabasıyla Boğaz’da gezip fotoğraflar çektiriyor, aynen Tayyip gibi o da keyif sürüyordu.
Askerler ve polisler her gün şehit düşerken, yeni 30 Ağustos “Başkomutanı” kendi dünyasında yaşamını sürdürüyordu.
***
Sevgili okuyucularım, yine “Ben tatilde iken” diyececeğim!.. Tayyip’in Hâriciye Nazırı, kerametimi Kendinden menkul büyük devlet adamı Davutoğlu Ahmet, medyaya demeçler veriyor ve hava basıyordu:
“Şam’a gidip Esad’ı uyardım. Bundan sonra isyancılara ateş edilmeyecek. Nitekim bu uyarılarım yerini buldu. Şam büyükelçimizi Suriye’nin çeşitli kentlerine gönderdim ve gördük ki Suriye Ordusu geriye çekilmiştir! Türkiye’nin ciddi uyarılan sonuç verdi!”
Ahmet’in bu demeçlerinin ertesi günü isyancılarla Suriye Ordusu yeniden çatıştı ve çatışmalar sürüyor. Ordu geri çekilmiş falan değil.
Sonuç: Yine yüzlerce ölü!
Ahmet uyarmasına uyarmıştı ama kimse takmamıştı!
Bu hükümetin ilginç bir uygulaması var. Ne zaman yalancı çıksa, ne zaman çuvallasa, emrindeki medyayı devreye sokup gündem değiştiriyor.
Şimdi şehitler toprağa verilirken. Kürt açılımı fiyaskoya dönüşürken, herifler Ankara’da geçtiğimiz pazar günü toplanan son parti kurultayında artık resmen özerlik isterken bir şey yapamayan ve sesini çıkaramayan hükümet, bu kez gündemi İsrail’e posta koyarak değiştirmeye yelteniyor.
Mavi Marmara gemisinde can veren dokuz kişinin vebali tümüyle Tayyip’in omuzlarındadır. Gemiyi oraya, olacaktan bile bile göndermiştir.
Türkiye, Kuzey Irak’taki Kürt yönetiminin kanatları altında gelişen terör belasıyla boğuşur ve her gün şehit cenazeleri kaldırırken, siz hiç Tayyip’in, Çankaya’daki AKP’linin ya da herhangi bir hükümet üyesinin ağzından, terörü topraklarında barındıran bu Kürt yönetimini kınayan bir tek cümle duydunuz mu?
Varsa yoksa israil!..

***
Ve Deniz Feneri savcıları!..
Türkiye’nin en büyük yolsuzluklarından biri ortaya çıkmış. Almanya bunları yargılayıp mahkum etmişti Fakirler için para toplama vaatleriyle halkı kandıraran şeriatçı Deniz Feneri derneğinin foyası meydana çıkınca, milyonlarca euronun bunların ceplerine hortumlandığı belgelenmişti.
Rezaletin Türkiye ayağını soruşturan ve bunlardan bazılarını tutuklayan savcılar ne yapıyordu?.. Bunlar, iktidara yakın bu adamlar nasıl tutuklanırdı!. Buna kim cesaret edebilirdi!.
Nitekim Adalet Bakanlığı ile onun emrindeki HSYK derhal devreye girdi ve üç savcı birden görevden alındı.
Şimdi soruşturma yeni savcılara verilecek, tutuklular çok büyük olasılıkla en kısa zamanda tahliye edilecek ve iş bitecek.
İşte. “Ben tatilde iken” Türkiye de olup bitenlerin kısa bir özeti!

Emin Çöleşan/SÖZCÜ

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget