Bayram şekerleri - Şükran Soner

AKP iktidarının bayram günlerinde gerçekleştirilen kimi icraatlarını eleştirirken bir vatandaşın kullandığı başlığı severek çaldım. Tabii gündemin akışı içinde eklemeler, yorumlar katma gereğini de duydum... İslam dünyasında kimselerin kanlı, sıcak savaşlara ara vermemesi gibi, bizim iktidar da Meclis’i bir kenara atmış olarak, toplumun geleceğini de ipotek altına alan icraatlarına hiç ara vermemeyi, bayram günlerinde olsun soluklanmamayı seçti... Tek sesli medya çoğunluğu teğet geçse de, bayrama girerken AKP’nin yaşamın her alanına yönelik gelecek kadrolaşması hız kesmemişti. Çıkan haberlerin eksiği çok, fazlası olmadığı için sayısal verilerin gerçeği yansıtmayacağı öngörüsü ile örneklemeyle yetinelim...

Zafer Bayramı çakışması gerekçe Başkomutan kimliği öne çıkarılan, komutanlar yerine kutlamaları kabul eden Cumhurbaşkanı’mız uygulaması ile sivilleşme, ileri demokrasiye geçiş yaptık ya... Tarafsız kalması anayasal yükümlülük olan Sayın Cumhurbaşkanı’ndan, AKP kimliği önde yeni bir atama kararnamesi... Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’ne atamasını onayladığı Prof. Hasan Gönen’in üniversite içi seçimde en çok oyu almış aday olmaması, yani bilim insanlarının oylarının kale alınmaması, atamalarda hep yapılan sıradan bir uygulama. Yeni rektör son yerel seçimlerde Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na yeniden seçilen Prof. Büyükerşen’in karşısına çıkarılmış AKP adayı. AKP adayı olarak seçim kaybetmiş kişinin, üniversitesinde almış olduğu oylara bakılmaksızın, Cumhurbaşkanı’nın iradesi ile rektörlüğe seçilmesinin anlamı üzerine başka söze gerek kalıyor mu?..

Bizler göre göre çok alıştık, belki de yadsımayı unuttuk... İktidar kadrolarının siyaset, toplumsal algılamada çok önemli yeri olan vitrin, şov gösterileri tablolarında verdikleri görüntülerde, ileri demokrasilerin lider davranışlarına özen değil, kabile devlet liderlerine özenme, taklit güç gösterisi görüntüleri giderek artıyor... Dahası, benzetmek gibi de olmasın, Sayın Başbakan’ın bayram günleri gelişmeleri, gündemi ile bağlantılı olarak da, sık sık Kaddafi’yi, Esad’ı, kabile devletlerinin gaddar diktatörler örnekleri olarak ağır suçladığı, gitmelerinde hayırlar olduğundan söz ettiği açıklamalarındaki gerekçelendirmelerinde saydıkları, öznel koşullarında Türkiye’ye, iktidar icraatlarına çok fazla ayna tutar gibiydi... İktidar dili, üslubu, demokrasi ilkelerinden öylesine büyük kopuşu yaşıyor ki... Meclis’i yoka sayan KHK’lerle, sınır tanımaz, keyfi, diktatoryal icraatları ile toplumun geleceğine ipotek koyan iktidar gerçeği...




* * *

Uygarlık çizgisiz, saldırgan, saygısız üsluplarına alıştık. Besbelli İslam dünyası kanlı iç savaşlar için itilmiş bataklıkta, kaosta boğuşurlarken, Türkiye’ye biçilen rol bağlantılı ABD, AB cephelerinden, AKP liderlerinin, çizilmek istenen rolleriyle ilişkili bu çıkışlarına bir biçimde onay var. Somali dramı için, aslında çok doğru, haklı Batı dünyasının ağır suçlanmasına sessiz kalınıyor. Ancak Kaddafi, Esad suçlamalarında kullanılan demokratik kavramlar açısından AKP iktidar kadrolarının pek çok kendi uygulama, iktidar icraat çakışması sırıtıyor. En özel alan olması gereken ibadet, cami, bayram namazı görüntülerindeki gösteriş, padişahların güç ve görkem gösterilerinin günümüze uyarlaması gibi. Türkiye’yi zenginlikleri, güçleri ile katlayan hangi demokratik ülkede, başbakanların etrafında böylesine bir güç gösterisi, koruma kalkanı, araçlar konvoyu görülebiliyor?

Yine de AKP’nin dış politikada içine düştüğü büyük ikilemdeki zorluklarını örtbas edemiyor. Somali’de dünyanın en yardımsever ülkesi, lideri, sadece Kaddafi, Esad değil, İsrail karşısında en güçlü çıkışları yapabilen ülke, lider çıkışları... Bir yandan da Türkiye’ye, iktidarlarına biçilmiş rolleri aynen oynama pozisyonlarının sessizce gündeme giren uygulamalarının sonuçları... Libya’da önce Kaddafi ile kuzu sarması ilişkiler, sonra NATO’nun müdahalesine sert karşı çıkış, birkaç günün ardından da NATO komuta merkezi İncirlik’te, Türkiye askeri müdahalenin doğrudan içinde konumu ile yaşanmış çelişkileri saklamak olası değil...

Dün önce Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun çok sert çıkışı ile gündeme gelen İsraril’e son ültimatomlar... Türk vatandaşlarının ölümlerine karşın özür dilemekte ayak sürten İsrail’e yönelik uyarıların sonuç vermemesi BM’nin Türkiye’yi zora sokan raporun şoku üzerine, dünyayı da uyarmaya yönelik. İlişkilerin kâtiplik düzeyine düşürülmesi ile başlayan, Gazze ablukasına karşı Uluslararası Adalet Divanı’na gidilmesine uzanan kararların ilk icraatları ile birlikte gündeme girmesi... Cumhurbaşkanı destekli, “BM’nin, İsrail’in can alan İHH yardım gemisi operasyonu raporunun yok hükmünde” sayılması... Dış politika uzmanlarınca, Türkiye’nin gecikmiş de olsa onurlu kendini savunması olarak değerlendirilse de.. İran’a karşı füze kalkanlarının Türkiye’ye yerleştirilmesinin kabulü ile birlikte tartışılması talihsizlik... Ortadoğu’da emperyal planların adım adım yürütülmesi önceliğinde, kimi vitrin şovlar ötesinde değişiklik olmadığı gerçeği saklanamıyor...

Şükran Soner/Cumhuriyet

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget