Hükümetin bugüne dek izlediği terörle mücadele politikasının iflas ettiğini önceki gün toplanan Milli Güvenlik
Kurulu ilan etti.
MGK’de yayımlanan, bugünlere dek görülmemiş uzunluktaki bildiri, iflası ilan eden belgedir.
MGK bildirisi; bölgede güvenlik ve otoritenin güçlü biçimde hissettirileceğini, özerkliğe ödün verilmeyeceğini açıklayarak, bugüne dek bölgede güvenlik ve otoritenin “hissettirilmediğinin” itirafı.
MGK bildirisi; hükümetin (devletin) terör ve Kürt sorununun çözümlenmesindeki aczinin kanıtlarını ortaya koyuyor.
***
İmralı ile pazarlığa başlayarak PKK terörünü “marjinal” düzeye indireceğini sandı RTE.
İmralı’daki hesap Kandil’e uymadı. Terörist başı; görüşmelerden sonra Barış Konseyi kurulacağını açıklar açıklamaz Kandil; ardı ardına kanlı eylemlerle, İmralı üzerinden terör örgütü ile sonuca varacağını sanan RTE hükümetini yanıtladı.
Dünyada hiçbir terör sorununun havadan bombalar yağdırılarak çözümlenmediğini RTE bilmez mi? Bilir! Ama şu sırada halkın gazını almanın, moral aşısı yaparak terör örgütünü yok edecekmiş gibi bir havanın kamuoyuna egemen olmasını sağlamanın peşinde.
RTE’nin “bölge liderliği” de bu noktaya kadar.
Artık söylene söylene bayatlayan, örneğin terör mutlak sona erecektir, şehitlerin kanı yerde kalmayacak gibi sloganlaşan söylemlerin de değeri kalmadı.
***
TV’lerde hava harekâtını yorumlayan uzman kişiler, bilim adamları; emekli askerler, bombardımanın ardından kara harekâtını zorunlu gördüklerini açıkladılar.
Görünen köy kılavuz istemez: Hava harekâtı desteğinde, PKK’yi Kandil ve çevresindeki inlerinde temizleyecek kapsamlı kara harekâtı, boş bir beklenti.
Söz kara harekâtına geldi mi RTE, stop!
Onur Öymen, “RTE, bize tek bir kurşun atmayan Suriye’ye esiyor gürlüyor. Ulusal birlik ve beraberliğimize roket, bomba, mayın yağdıran PKK’yi topraklarında barındıran Irak’a, ABD’ye ve ABD’nin koruyup kolladığı Barzani ile konuşmuyor” diyor.
Konuşmuyor değil Onur Öymen, sen de çok iyi bilirsin ki, ko-nu-şa-mı-yor!
***
RTE’nin “bölge liderliği” bir yere kadar.
ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Victoria Nuland; öyle bir açıklama yaptı ki; sanırsınız ABD; Türkiye’nin PKK terörü ile mücadelesini her aşamada destekliyor.
Oysa ABD’de değişen bir şey yok; dün neyse bugün de öyle.
Havadan harekâtı “Türkiye’nin, terörist saldırılarına karşı kendini savunma hakkı” diye tanımlıyor ve… “İzin veriyor!”
Kara harekâtına geldi mi; yan çiziyor. Sözcü bayan, “Varsayımsal operasyonlarla ilgili yorum yapmazmış!”
Adını vermeyen, kuşkusuz ABD Dışişleri’ne yakın bir düşünce kuruluşu yetkilisi ise; “Kara operasyonları farklı. Türk askeri bölgeye girdiğinde peşmergelerle karşı karşıya gelme riski oluşur” diyor ve “Bunu önce Kuzey Irak yönetimi istemez” diye ekliyor.
RTE’nin; Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun “Kak Mesut, Mesut Amca” diye sarmaş dolaş olduğu Barzani’yi kırmaya… Kuzey Irak’ta devlet egemenliğini Kürt aşiretlerine bırakan Irak hükümeti ile görüşmeye… Türk askerinin Kuzey Irak’a girmesine ve orada bulunmasına Clinton, Bush dönemlerinden beri karşı çıkan ABD’yle bu konuda çatışmaya zaten niyeti yok, gücü de…
Bölge liderliği ancak Suriye’ye, Libya’da geçiyor.
Bağdat ile ocak ayından beri hiç temas kurmaması, daha önce K. Irak’ta tek bir Türk askeri görmek istemediğini açıklayan, kırmızı halılar döşeyerek karşıladığı Barzani ile konuyu görüşmemesi ve nihayet ABD’ye, kara harekâtı olasılığından bile söz etmeden, yalnız hava harekâtı yapacağını bildirmekle yetinmesi, kara harekâtına niyetlenmediğini kanıtlamıyor mu?
***
Hükümetin terörün kalbini sökecek kara harekâtını neden yapamadığını sorgulamayan yazarlar; havadan operasyona eyvallah çekerken… dünden itibaren şimdi Kürt sorununun nasıl çözüleceğini, barışın nasıl sağlanacağını işleyerek gündemi başka yönlere çekmeye çalışıyorlar.
Dün CNNTÜRK’ün sabah yayınında Deniz Kavukçuoğlu; vur kır diyenlerin sorunun barışçıl yollardan çözümlenmesine karşı çıktıklarını, kimi yazarlardan paragraflar okuyarak savundu. Ama PKK+BDP+KCK’nin öne sürdüğü üniter devlet yapısına aykırı, federasyona değin uzanan dayatmalarıyla barışın nasıl gerçekleşeceğini hiç ama hiç anımsamadı.
O da kimileri gibi, gerçeklerin öteki yanını bilmezden gelerek süslü balıkların yüzdüğü akvaryum gazeteciliğine özeniyor. Barışı engelleyenlerin kabul görmez dayatmalarından söz etmeden...
At gözlüğüyle bakanlar olayları bu noktaya getirmedi mi?
Cüneyt Arcayürek/Cumhuriyet
Yorum Gönder