Uydu Yaptık ama 3 Bilgisayarı Çözemedik


MGK’nın ana gündem maddelerinden birisi siber saldırılardı. Brifingler verildi. Henüz birkaç hafta önce Siber Güvenlik Kurulu bile oluşturuldu.

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, ellerindeki verilere dayanarak stratejik öneme sahip 350 özel ve devlet kuruluşunun saldırılara karşı savunmasız olduğunu açıkladı.

Birçok noktaya yapılabilecek saldırılan, birkaç dakika içinde ülkemizi sıkıntıya sokacak sonuçlar doğurabilir” dedi.

Şu sözler de Bakan Yıldırım’a ait:

İnterneti düzgün de kullanabilirsin, silah olarak da, ilaç olarak da...”

İnternet gelişti. Bilgilerimiz kimin tarafından gözetleniyor, bu şüphe ortadan kalkmadıkça bu kavga bitmez. Uluslararası camialar ülkeler bir araya gelecek bu alandaki şüpheleri ortadan kaldırmak için çalışacak. İnsanlığın özgürlüğünü tehdit eden bir noktaya gelmesi büyük felaketin başlangıcı...”

Demek ki dünyada “siber saldırı” gibi bir tehlike, internetin kötüye kullanılması, bunun insanların özgürlüklerini tehdit eder bir noktaya gelmesi gibi bir sorun var.

Geçtik tehdidi, artık siber komplolar sayesinde insanlar hapse konuyor.

Aynen Odatv davasında olduğu gibi.

Ama nedense bu tehdidi bilen ve kabul eden aynı yetkililer, söz konusu Odatv ve diğer davalardaki siber saldırılar olunca gerçeklere göz yumup, özgürlükleri “yargı” eliyle çalınan insanların gazeteci, aydın, asker değil, “terörist” olduğunu rahatlıkla söyleyebiliyor.

Türkiye’nin en büyük bilim kuruluşu TÜBİTAK...

5.5 yılda Göktürk-2 uydusu yapıyor.

TÜBİTAK’tan sorumlu Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Hedefimiz kendi uydusunu fırlatan Türkiye” diyor. Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, Türkiye’nin artık “uzay ligi”nde yer aldığını açıklıyor.

TÜBİTAK 5 yıllık çalışma sonucunda, hedefi 12’den vuracak akıllı bombalar üretiyor.

TÜBİTAK 2 yıllık çalışma sonucunda, tamamen yerle kaynaklarla lazer dedektörler yapıyor.

TÜBİTAK, ilk yerli seyir güzesi SOM’u geliştiriyor.

TÜBİTAK siber saldırılara karşı önlem amacıyla bu yılın sonunda gerçekleştirilmesi planlanan 2. Ulusal Siber Güvenlik Tatbikatının hazırlıklarını yürütüyor.

Ama aynı TÜBİTAK, Odatv davasındaki 3 bilgisayarı toplam 8 ayda inceleyebiliyor.

Üç bilgisayara yapılan saldırı yüzünden onlarca insan tutukluyken, 7 ayda tamamlanabilen ilk incelemeden sonra, “hedef bilgisayarlar üzerinde sosyal mühendislik çalışması yapıldığı” dava konusu “dosyaların” sanıklar tarafından oluşturulmadığı, açılmadığı, değiştirilmediği belirtiliyor.

Ama mahkeme bu raporu “flu” bularak, 20 gün süre koyup, yeni bir inceleme istiyor. TÜBİTAK uzmanları, 1 ayın sonunda 3 bilgisayarla ilgili tespitlerini açmak yerine daha da “flu”laştırıp, çoktan seçmeli “varsayımlarla” kafaları iyice karıştırıyor.

Acaba neden?

Odatv’nin ilk duruşmalarında Mahkeme’de şunu söylemiştim:

Belli ki, birileri bizim illa Silivri’de yatmamızı istiyor!..”

Ben daha TÜBİTAK raporu bitmeden tahliye oldum. Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu da o “flu” denilen ilk rapordan sonra.

Ama bilgisayarlarla ilgisi olmayan Soner Yalçın, Hanefi Avcı ve Yalçın Küçük’ün tutukluluğuna devam denildi.

Acaba birileri bu üç ismin Silivri’de yatmaya devam etmesini mi arzuluyor?

TÜBİTAK’ın bağlı olduğu Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün geçenlerde çoğu üretilmiş, sahte “dijital deliller” üzerinden yürütülen “darbe” davalarıyla ilgili şöyle bir açıklama yaptı:

Başarılı olsalardı, kaç milyon insan mağdur edilecek, kaç ocak sönecekti?..”

TÜBİTAK’ın Odatv bilgisayarları ile ilgili raporunda çoktan seçmeli “varsayımlar”...

Darbe” davasında, “varsayım”dan hareketle sağlanan adalet...

Siyaset, bilime de mi galip geliyor yoksa?

Silivri, Hasdal, Hadımköy ve Maltepe’ye kucak dolusu sevgiler...


Müyesser YILDIZ
13 Kasım 2012

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget