Haziran ayında yazıp bazı güncel nedenlerle yayınlamayı ertelediğim
bir yazıyı, yazma işkencesinden kurtulmak için artık yayınlıyorum:
***
Dikkatli BirGün gazetesi, 1 Haziran 2012 tarihli Milli gazetede
Mevlüt Özcan imzasıyla yayınlanan bir yazıyı hepimizin yararlanması için
alıntılamış. BirGün gazetesi “Küresel krizin hayatın her alanında
kendini hissettirdiği bir dönemde Milli Gazete’de çıkan ‘Neden rızık
darlığı çekeriz’ başlıklı yazıda ‘Kapital’e taş çıkartacak
değerlendirmeler bulunuyor” diyor. BirGün gazetesinin ironik bir havayla
sunduğu yazıyı birçok bakımdan ciddiye alıyorum. İzin verirseniz bu
önemli yazıyı sakatlamadan aktarmak istiyorum:
‘Muhterem Müslümanlar’
[“Çoğumuz rızık darlığı çekeriz. Rızık darlığı çekmeyenlerimiz de,
çevremizde bu darlıktan dolayı çok sıkıntı çeken insanları müşahede
ederiz. Eğer hassasiyet sahibi bir mü’min isek onların sıkıntılarını
omuzlarımızda daima taşırız. Bundan dolayı da, yardımcı
olabileceklerimize elimizden geldiği kadar yüklerini hafifletiriz. Rızık
darlığının çeşitli sebepleri vardır. Bu konuda şu hadis-i şerif çok
dikkat çekicidir. Peygamberimiz buyurmuştur ki: • ‘Kaderi ancak dua geri
çevirir.’ • Ömürde iyilik ziyadeliğe sebep olur.• Kişi muhakkak
işlediği günah sebebiyle rızıktan mahrum olur. Şunu anlıyoruz: Günah
işlemek rızıktan mahrum olmanın sebebidir. •Yalan söyleyen fakirlikten kurtulmaz. • Çok uyumak fakirlik getirir • Çıplak idrar yapmak, • Cünüpken yemek, içmek, • Soğan-sarımsak kabuklarını yakmak, • Anne - babayı üzmek, • Namaz için gevşeklik etmek, • Dilencinin parasını bozmak veya bozuk parasını alıp bütünlemek, • Yiyecek içeceklerin üstünü açık bırakmak, • Kırık tarakla taranmak, • Belden aşağı giyilen elbiseleri ayakta giymek,
• Anne babaya dua etmemek, • Cimrilik yapmak, • İsraf etmek, • Dini
vazifeleri yaparken gevşek davranmak... • Sabah uykusu diye uyumak...
bunlar rızık darlığı sebepleridir. Muhterem Müslümanlar! Rızkı daraltan
şeylerden bazılarını sizlerle paylaştım. Tecrübelerimle sabittir ki, bu
hususlar fakirlik (geçim darlığı sebeplerindendir.) Daha çok sebepler
var. Bizatihi onları müşahede etmediğimden sizlerle bu kadarını
paylaştım.”]
Dikkatimi çeken noktalar:
Değerli okurlar! Kuran’dan istediğiniz ayeti okuyun, bizim memleketin
Müslümanları ayetleri akıllarında tutamazlar ama Mevlüt Özcan’ın
tavsiyelerinin tamamını akıllarında tutarlar ve bunlara inanırlar.
Mevlüt Özcan’ın tavsiyelerinin büyük bir bölümü ahlaki açıdan doğru
görünüyor ama benim aklımın almadığı birkaç tavsiye de var:
-’Yalan söyleyen fakirlikten kurtulamaz’:
Ama zenginlerin yüzde 99.99′u sabahtan akşama yalan söyleyerek zenginliklerine zenginlik katıyorlar.
-’Çıplak idrar yapmak’:
Erkekler için çömelerek işemenin tavsiye edildiğini biliyordum ama şu çıplaklık işini bilmiyordum.
-’Cünüpken yemek, içmek’:
Gençlerimizin epeycesi “cünüb”ün ne anlama geldiğini bilmez. Cünüplük
cinsel ilişkiden ya da şeytan aldatmasından sonraki durumdur, ki mutlaka
yıkanmak ve gusül abdesti almak gerekir. Bence de cenabet olduktan
sonra yıkanmak insanı rahatlatır ama zenginlerin büyük bir çoğunluğu
cünüb gezip zenginliklerine zenginlik katıyorlar. Bu nasıl iş?
Ya öteki tavsiyeler: Dilencinin parasını bozmak ya da bütünlemek;
kırık tarakla taranmak; belden aşağı giyilen elbiseleri ayakta giymek?
Bunlar tavsiyelerin ciddiyetini zedeliyor.
Hızır Aleyhisselamın işleri
Bu türden hurafelere giren epeyce seçkin hurafeler de var: Bunlardan
birini Uğur Dündar Sözcü (15.06.12) gazetesinde aktarıyor. Yıl 1993…
Cumhurbaşkanı Özal, Anıt Mezar’ına defnedilmiş… Cenaze töreninden
yaklaşık 3-4 ay sonra Ahmet Özal, (kendince) çok önemli bir haber için
Uğur Dündar’ı arıyor. Meslektaş kardeşimiz, Ahmet Özal’ı şaşkınlık
içinde dinliyor:
["Anıt Mezar'ın o kısa süre içinde törene yetiştirilmesi adeta
imkansızdı. Ancak birdenbire çalışan işçilerin arasında ak saçlı,
sakallı, nur yüzlü biri belirdi! Onu hiç kimse tanımıyordu. Sanki
ışınlanmış gibiydi! İşçilere nasıl çalışmaları gerektiğini söylüyor,
hatta bazı güç işleri, yaşından beklenmedik bir çeviklikle yapıyordu.
Onun inanılmaz çabalarıyla 'Anıt Mezar' törene yetişti. Ama nur yüzlü,
ak sakallı yaşlı, geldiği gibi aniden ortada kayboldu! Işınlanıp
gidiverdi."]
Uğur Dündar, Ahmet Özal’ın anlattıklarını, ne diyeceğini şaşırarak
dinledikten sonra “Peki elinizde belgesel çekimlerde bu nur yüzlü
ihtiyarın görüntüleri var mı?” diye soruyor.
Ahmet Özal, “Aradık taradık bulamadık. Herkes var, bir tek o yok!
Demek ki kameralar onun görüntüsünü kaydedememiş!” diye cevap vermiş.
Uğur Dündar, o günden bu yana “ermiş”in, yani Hızır Aleyhisselam’ın görüntüsünü bekliyor.
Bir başka örnek
Necip Fazıl Kısakürek, mutsuz ve kederler içinde, 1934 yılında bir
gün vapurla Asya’dan Avrupa tarafına geçiyor. Karşısında oturan ve Ahmet
Özal’ın ermişine benzer bir pir-i fani, “Üstad”a Şeyh Abdülhakim
Arvasi’yi (1860-1943) ziyaret etmesini söylüyor. Ardından sanki kuş olup
uçuyor. N.F.Kısakürek, “Hızır”ın tavsiyesini yerine getiriyor. Gerisini
biliyorsunuz: Şeyh Abdülhakim Arvasi’nin (1860-1943) müridi olup kumar
illetinde ve sefahattan kurtulup başta Abdullah Gül ve R.T.Erdoğan olmak
üzere AKP iktidarının mürşidi oluyor.
Soru: Artık herhangi bir şey sormak saçmalık olmaz mı?
Yorum Gönder