Televizyonda akşam haberlerini izliyoruz. Ekranda, polise taş ve
sopalarla saldıran ve “Başkan
Apo”, “Bağımsız Kürdistan” diye
bağıran, yıkan-yakan-vuran-kıran bir grup ve karşı kaldırımda ellerinde Türk
Bayrakları bulunan ve
“Türk-Kürt Kardeştir, PKK Kalleştir” diye bağıran yaşlı-genç
çoğu esnaf olan insanlar!
Spiker kızımız şunları söylüyor;
“Malatya’da
çatışan karşıt görüşlü iki gruba polis müdahale etti.
Dağılmak istemeyen gruba polis biber gazı ve tazyikli su sıktı. Grup ara
sokaklara dağılarak kayboldu.”
İnsanın sinirden tepesini attıracak bu söylemi hazırlayan haber
müdürüne, haberi sunan spikere ve bunların patronları olan televizyon sahibine
soralım;
“Siz hangi “karşıt görüşlü”
gruptansınız?”
Ellerinde Türk Bayrağı olup, kardeşlik- beraberlik isteyen ve terör
örgütünü lanetleyenleri, PKK’yı destekleyenlerle bir tuttuğunuza göre, bu
gruptan değilsiniz demektir.
PKK’yı destekleyen bir gruptan
mısınız? Herhangi bir tarikatın veya cemaatin grubundan mısınız? Nesiniz
siz?
Sizlerin, bu ülkenin birliğine-bütünlüğüne kasteden, asker-sivil,
çocuk-yaşlı, kadın-erkek demeden insanlarımızı öldüren, ekonomimize büyük zarar
veren bu örgüte karşı tavır koyma gibi bir “Milli Sorumluluğunuz” yok mu?
Sizler hiç Roj TV’yi seyretmez misiniz? Orada Türkiye lehine tek
kelime duyabilir misiniz? Asla duyamazsınız. Elbette ki size Roj TV gibi olun
diyen yok.
Yok, ama Katile katil, bölücüye bölücü, Türkiye düşmanına düşman,
demek yani doğruları söylemek sizin dilinizi mi yakar? En azından bu ülkeyi
seven, eline silah-taş-sopa almadan Türk-Kürt kardeşliğini savunan insanları
terör örgütü mensuplarıyla aynı kefeye koymasanız olmaz mı? Kızarlar mı
size?
Haberleri izlemeye devam ediyoruz, spiker şunları söylüyor;
“Cezaevlerinde
yapılmakta olan açlık grevlerinin sona ermesi için bir araya gelen
aydınlar-sanatçılar hükümete çağrıda bulunarak, bu haklı taleplerin bir an önce
yerine getirilmesini istediler. Cezaevlerinde olabilecek ölümlerin sorumlusunun
hükümet olacağını söylediler.”
TV’de “aydınlar” denenlerin kimliklerine bakıyoruz. Yaşar
Kemal’den- Bekaroğlu’na kadar hep bilinen kişiler. PKK ve onun uzantıları ne
zaman bir eylem yapsa bu şöhretleri görmekten usandım artık.
Be
adamcıklar, mademki kendinize aydın diyorsunuz, niçin gencecik çocukları açlık
grevine başlatıp, ölümlerine sebep olacak PKK terör örgütüne tek laf
etmiyorsunuz? PKK istemese, bu zavallılar açlık grevi yapabilirler mi?
Talepler karşılansın, diyorsunuz. Demokrasilerde hak aramanın
yolları belli değil mi? Yarın cezaevindeki Hizbullah ve İBDA-C liderlerinin
özgürlüğü için bir açlık grevi başlasa, taleplerini kabul edelim mi
diyeceksiniz?
Sizler hiçbir şehit cenazesine gitmediniz. Evlatlarını kaybeden
insanların evlerine uğramadınız. Sizler şehit edilen bu fidanları, trafik
kazasında ölen insanlarımızla aynı kategoride tutuyorsunuz.
Türk
Milletinin tamamını kucaklamayan adamlar ve bunları “aydın” diye millete
kakalamaya çalışan televizyonlar, ne kadar büyük bir ihanet içinde olduklarını
görmezler mi? Sizler Türk Milletini aptal mı zannediyorsunuz?
Hiç kimsenin “ama”, “fakat”, “lakin” deyip kıvırtmak hakkı yoktur.
Görmüyor, duymuyor musunuz?
“Daha Öcalan’ın heykelini dikeceğiz”
diyen adamın belediyelerine
“padişah yetkisi” vermekte ısrar eden
AKP Hükümeti, ülkeyi Suriye ile savaşa ve bölünmeye götürüyor. Herkesin yerini,
tarafını belli etmesi zamanı gelmedi mi?
Birinci görevi, vatandaşa doğru bilgi vermek olan Televizyonlar ve
Gazeteler, “Özgür Gündem” veya “Roj TV” olmaktan vazgeçip, Türkiye’nin
televizyonları ve gazeteleri gibi davranmak ve yerlerini belli etmek
zorundadırlar.
Kendilerine “aydın” diyen “PKK Bülbüllerine” gelince;
Lütfen Türkiye’nin meselelerine “tek gözle-kandil ışığıyla-ampul
ışığıyla” bakmayın, güneşe çıkın doğruları göreceksiniz.
Herkesi
kucaklayan davranışlar sergileyin. Eğer tutumunuzda ısrar ederseniz, o zaman
size sorarlar;
“Sizin nereniz aydın, bu karanlık kafalarda aydınlık
olur mu?”
Sağlık ve başarı dileklerimle
16 Kasım 2012
RİFAT SERDAROĞLU
rifatserdaroglu@gmail.com
Yorum Gönder