Atatürk ve CHP

CHP, kurulduğu dönemdeki gerekçeye geri dönmek zorundadır. Atatürk’ün “önce fikir, sonra örgüt” modeline geri dönüş yapmak zorundadır. “Önce fikir” denildiği zaman, görülecektir ki, partinin üye profili değişecek, “İçerdekilerin çoğu dışarıya gidecek, dışarıdakilerin çoğu ise içeriye yönelecektir.”
Atatürk CHP’yi neden kurmuştu? Çok anlaşılır ve yalın bir nedenle: Kurtuluş gerçekleşmişti. Şimdi kuruluş zamanıydı. Bunun için bir dizi devrimin yapılması gerekiyordu. Bu devrimleri kafasında tasarlamıştı. Bunları duyurabilirdi de. Çünkü o karizması ve gücü vardı. Ancak bunların benimsenmesi gerekiyordu. Bunun için de halka doğru anlatılmalıydılar. Kim yapacaktı bunu? Tek başına kendisinin yapması olanaklı değildi. İşte büyük önderi CHP’yi kurmaya yönelten zorunluluk buydu. Yalın bir özetle; fikirler, devrimler, tasarımlar vardı ve bunların halka anlatılması, benimsetilmesi gerekiyordu.
Bu, örgüt kuramının da temelidir. Amaç olmadan, araç tanımı yapılamaz. Önce amaçların belirlenmesi, hedeflerin netleştirilmesi, sonra bunların düşünsel düzlemde yapılandırılması, daha sonra da bunları yaşama geçirecek araçların oluşturulması...
Bu yalın pencereden CHP’ye bakıldığında tablo nedir?

Önemli değişmeler
Dünyada ve ülkemizde son 20 yılda çok önemli gelişmeler ve değişmeler olmuştur: Sosyalist sistemin çökmesi ve tek kutuplu dünyaya dönüş, iletişim ve bilgi teknolojileri alanında ortaya çıkan inanılmaz gelişmeler, küreselleşme, Amerika-AB-Hindistan-Çin eksenli ekonomik kutuplaşma, AB sürecinin doğurduğu perspektif tartışmaları, doğal kaynakların ve enerji kaynaklarının kullanımı savaşları, çevre sorunları, gelir dağılımı uçurumundaki büyüme ve yoksulluk, din temelli yeni yapılanmalar vd...
Bu gelişmeler bağlamında geçmişe bakıldığında, ülkemiz sosyal demokratlarının ve demokratik sosyalistlerinin bunları analiz eden, ülke koşullarıyla harmanlayan, halkın ilgisini ve desteğini alacak biçimde projelendiren, bu projeleri inandırıcı biçimde ortaya koyan bir başarım sağlayamadıkları görülmektedir. Partinin en yetkili platformlarında gelecek üzerine tezlerin tartışılma oranı çok düşüktür. 20. yüzyılın son onlu yıllarına geri dönüldüğünde, 21. yüzyıl diye bir hedefin parti iklimini belirleyemediği, 2023’ü hedefleyen bir projenin partinin hücrelerini besleyemediği görülmektedir. Örgütsel buluşmalar, “fikirsel atmosferden çok, fiziksel atmosfer”de gerçekleşmiştir.

Örgütsel yapının paylaşılması
Gözlenmektedir ki, sosyal demokrat ve demokratik sosyalist kanattaki kutuplaşma, bu sorunlar karşısında fikirsel ayrışmalardan çok, örgütsel yapının paylaşılamaması noktasında ortaya çıkmıştır. Örgütsel yapının paylaşılması... Amaç iktidar olmak gibi görünse de, bir iktidar projesinin gözlenmediği ve duyumsanmadığı, fikrin bir çimento işlevi göremediği yerde örgüt neden ilgi çekici olabilir? Örneğin bugün başta sosyal demokratların, daha geniş yelpazeden bakılırsa halkın CHP’ye ilgi göstermesinin nedenleri neler olabilir?
Son yıllarda CHP’nin fikirlerin projelendirilmesi bağlamında en etkili çıkışı, 12 Haziran 2011 seçimleri öncesi gerçekleşmiştir. Birçok önemli fikir, projelendirilerek seçimlere hazırlanılmıştır. Ama bunları halka etkili ve inandırıcı biçimde taşımada yaşanan sıkıntı; örgüt yapısının bunu gerçekleştirecek donanımda olamaması, projelerin sonuca dönüşmesini olanaklı kılamamıştır.
Burada da yine örgüt kuramının gerçekliği çalışmıştır. Yani seçim sonuçlarında arzulanan patlamayı sağlayamama, bunları içselleştirmemiş örgütsel yapının halka yönelememesinden kaynaklanmıştır. Örgütsel yapıdaki ve üye yapısındaki sorunlar, projelerin ve fikirlerin halka taşınmasında ve halkın ikna edilmesinde sıkıntı yaşanmasının kaynağıdır.
“İnanılmış üyeliğin yerine, alışılmış üyeliğin geçmesi” partinin bir örgütsel yapı olmasının karşısına dikilen, süreci uzatan, sosyalliğin yerine öznelliğe odaklanan bir yapıya büründüren temel nedendir. Öznelliklerin ön plana çıktığı bir yapıdan sosyal politikalar üretilmesinin zorlukları bir yana; üretilmiş sosyal politikaların yaşama geçiricisi olmasını beklemek de iyimser bir yaklaşım olarak kalacaktır. Öznelliğin, özellikle seçilme dönemlerinde kabarması, var olma-yok olma sınırına ulaşması, dönem geçilince örgütüne sahip çıkmayan üye yığınına dönüşmesi temel handikaptır. Aşılması gerekir.
Fikir temelli siyasetin besin kaynağı, toplumsal ve siyasal çelişkilerin çözümlenmesi mücadelesi, eleştiri ve toplumsal bağlar iken; öznellikten beslenen siyasetin sonucu fikirsizlik ve olma mücadeleleridir. Ama siyaseti yalnızca olma mücadelesine indirgeyen siyaset nasıl sosyal olabilir? Fikrin olmadığı yerde, siyasetin özünde var olan taraf olma özelliğinin terk edilişi, fikrin değil, belirleyici olanın, daha doğrusu olduracak olanın en yakınında olma eğilimlerini güçlendirecek, bu da sonuçta savrulmaların, kalıcı ilişkiler ağının olamayışının kaynağına dönüşecektir.
Fikirsizlik, bir siyasi partinin kendini yok saymasıyla eşanlamlıdır. Fikrin belirleyici olamadığı yerde örgüt fetişizmi ön plana çıkacaktır. Bu nedenle sosyal demokrat ve demokratik sosyalist mücadelede “fikir, asla flulaşmaması gereken, ön aydınlatıcı projektör” olmalıdır.
CHP, kurulduğu dönemdeki gerekçeye geri dönmek zorundadır. Atatürk’ün “önce fikir, sonra örgüt” modeline geri dönüş yapmak zorundadır. “Önce fikir” denildiği zaman, görülecektir ki, partinin üye profili değişecek, “İçerdekilerin çoğu dışarıya gidecek, dışarıdakilerin çoğu ise içeriye yönelecektir.” Bu değişim gerçekleştiği zaman “iktidar” yalnızca bir düş, bir söylem olmaktan çıkacak, gözle görülür bir olguya dönüşecektir.
Buradaki paradoks, fikri önceleyecek bir taban hareketinin olmamasıdır. Tabanın büyük bölümünün fikir diye bir önceliğinin olmamasıdır… O zaman fikri önceleyecek iradeyi göstermesi gerekenlerin, gereken müdahaleleri yapmaları sosyal demokratların, demokratik sosyalistlerin iktidar ivmesini artıracaktır.
Prof. Dr. Erol KÖKTÜRK
Etiketler:

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget