İsrail'i kim koruyor? - Rıza Zelyut

Dünün mazlumu bugünün zalimi haline geldi.
İsrail devleti; Türkiye'nin de yardımı ile durmadan genişliyor.
İnanmayan; tarihe baksın.
İsrail, 14 Mayıs 1948'de, Tel-Aviv'de kuruldu.  Bunun üzerine Arap Birliği İsrail'e savaş açtı. Mısır, Ürdün, Suriye ve Irak kuvvetleri üç yönden saldırdılar ama sonunda yenildiler. Bu savaş sonunda İsrail; 1947'de taksim planı ile elde ettiği yüzde 56’lık Filistin toprağını yüzde 78’e çıkardı. Kudüs'ün batısını da eline geçirdi. 700 bin Filistinli, evlerini terk etmek zorunda kaldı; bunlardan 250 bin kadarı Gazze'ye yerleştirildi.
Araplar birleşerek Haziran 1967'de İsrail'e yeniden saldırdılar. Büyük bir bozguna uğradılar. İsrail 6 gün içinde topraklarını yüzde 250 genişletti; Doğu Kudüs'ün resmen sahibi oldu.  Bu yenilginin intikamını almak için Arap devletlerinin 1973 yılında İsrail'e karşı başlattıkları savaşlardan da sonunda İsrail galip çıktı. İsrail biraz daha büyüdü. Peşinde Lübnan çatışmaları geldi. Sonra Filistin devreye girdi. HAMAS'ın  gerilla saldırıları İsrail'e zarar veriyor gibi görünse bile İsrail hükümetleri; bu saldırıları ustaca kullanarak hep yayılmacı bir politika geliştirdiler. Araplar da Filistinliler de bunu bir türlü göremediler.

SURİYE KALMIŞTI
Zaten Arapları yöneten krallar, emirler İsrail'in arkasındaki Amerika ile bağlantılı olduklarından Yahudi yayılmacılığı karşısında ses çıkaramadılar.
İsrail'e geçmişte milliyetçi Araplar kafa tuttular. Yani; İsrail ile savaşanlar;  Arap Sosyalist Diriliş Partisi diye bilinen BAAS'çılar oldular.
Suriye'deki BAAS rejimi; İsrail ile asla uzlaşmayan bir politika izledi. Bu politikayı Beşşar Esad da devam ettirdi.
Şimdi, tek İsrail karşıtı rejim de yıkılıyor. Bizim AKP iktidarı bu işte baş rolü üstlendi. Yani İsrail'i rahatlatmak için Başbakan elinden geleni yapıyor.
Ama mikrofonlara tam aksini söyleyerek halkı bir güzel kandırıyor.

KRALLARA ÖVGÜ
Başbakan Erdoğan; dünkü grup konuşmasında ikide bir Katar ile Suudi Arabistan'dan söz etti; bu iki ülke ile işbirliği yaptığını anlattı.
Halbuki o ülkeler; bugünkü dünyanın yüz karasıdır.
O Suudi Arabistan'da kadınlar; kocaları yanlarında değil ise evden dışarı bile çıkamazlar; çıkarlarsa şeriat cezası sonucunda kırbaçlanırlar.
Diktatörlüğün en sivri, en zalim örneği Suudi krallığıdır.
Amerikan kuklası bir krallıktır bu.
Bizim iktidarın dostu işte bu insan hakları düşmanı zalim krallıktır.
Gidin lütfen bir Suriye'deki hayata bakın bir de Suudi Arabistan'dakine.
Suriye çağdaş bir ülkedir.
Suudi Arabistan ise Orta Çağ'dan kalma bir ilkellik yığınıdır.
Bu ilkeller; İslam büyüklerinin mezarlarını bile yıktırmışlar; Peygamberimizin kutlu evini bir
çöplük haline getirmişlerdir.
Vehhabiler dışındaki Müslümanların kanını akıtmayı bir din kuralı haline getirmiş Suudiler dışında Başbakan Erdoğan'ın ortağı kalmamıştır.
Peki; bırakın Şiileri; Sünnileri bile kafir ilan eden; Osmanlı Devleti'ne savaş açan Suudilerin bu derece yüceltilmesi ne demek oluyor?
Osmanlı Padişahı 2. Mahmut; bu Suudilerin isyancı dedelerini yakalatıp, İstanbul'a getirerek burada astırmadı mı?
Şimdi soruyorum: Bizim Başbakan,  2. Mahmut'tun mu yoksa Vehhabilerin mi yanındadır? Dün bir kez daha anladık ki Başbakan Erdoğan; gazeteci Cüneyt Ünal'ın Suriye'den kurtarılmasına çok kızmış. Demekki Cüneyt'in canı üzerinden yeni bir Esat karşıtı propaganda başlatılacakmış.
Bu olmayınca, AKP'liler hayal kırılığına uğramışlar. Cüneyt'in kurtarılmasını bile mezhepçiliğe bağlayan Sayın Erdoğan'ın bu saplantısından kurtulması sadece Türkiye için değil Ortadoğu için de hayırlı olacaktır.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget