- Bütün Batı’ya sesleniyorum: Kimse “İsrail savunma hakkını kullanıyor” diyemez.
Bu sözlerin sahibi, Başkan Obama ile yakınlığı dillere destan Başbakan Erdoğan.
- Peki, İsrail’in meşru savunma hakkını kullandığını söyleyen kim?
- Bizzat Başkan Obama.
Bu durumda, gayet doğal olarak şu soru dökülüyor dudaklardan:
- Ne oluyoruz? Tayyip Bey, Obama’ya kafa mı tutuyor, meydan mı okuyor?
Üstelik Tayyip Bey Arap ülkelerine de birlik çağrısında bulunuyor ve diyor ki:
- Güvenlik Konseyi daimi üyelerinin ağzına bakarak adım atarsak halimiz perişandır.
Ardından da ekliyor:
- Öleceksek adam gibi ölelim!
Söylemlere bakılırsa Tayyip Bey, kesin olarak Obama’ya kafa tutuyor.
Ama Ortadoğu ve özellikle Filistin konusunda, laf üreterek söylem kahramanlığı çokça karşılaşılmış bir husustur.
Ne var ki geçmişte, Filistin konusunda Arap ülkelerinin
davranışlarına fazlaca yansımış olan söylemdeki hamaset, eylemdeki
pısırık habaseti pek örtmemiş ve pratikte bir sonuç doğurmamıştır.
Tabii olaya bu çerçevede bakmak kaçınılmazdır.
Nitekim, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da böyle yapıyor.
***
Hemen belirteyim, Kılıçdaroğlu’nun Tayyip Bey ile kayıkçı kavgası üslubundaki ağız dalaşından hiç hoşlanmıyor, o üsluptan haz etmiyorum.
Ama yine de CHP Genel Başkanı’nın çıkışı öz olarak yerindedir.
Ne diyor Kılıçdaroğlu?
- İsrail’e karşıysan Kürecik füze kalkanını askıya al; kutlayacağım, diyor.
Haklı!
Şimdiye dek Tayyip Bey’in İsrail’e karşı çıkışları söylemde kalmış, eyleme yansımamış görünüyor.
Nitekim Tayyip Bey Davos’ta “One minute” derken İsrail savaş uçakları eğitim uçuşlarını Türkiye semalarında yapıyorlardı.
Nitekim, bir gösteriş ve provokasyon olan Mavi Marmara skandalından sonra, ilişkilerin kesilmesine karşın İsrail’e girişimiyle eş düzeyde bir karşılık verilmemiştir.
Ve nitekim, her ne kadar NATO tesisi de dense, aslında İran’a karşı İsrail’i savunma amaçlı bir Amerikan üssü olan Kürecik’in kılına bile dokunmaktan özenle kaçınmıştır Tayyip Erdoğan.
Obama da söylemde kalıp eyleme dönüşmeyen tutuma fazla tepki vermemektedir.
***
Bu açıdan bakınca, Tayyip Bey’in Obama’ya kafa falan tutmadığı söylenebilir.
Bu görüşü destekleyecek sav olarak Tayyip Bey’i
dünyaya örnek gösterecek bir lider yapan özelliğinin İslami
yaklaşımıyla, antilaik otoriter, hatta totaliter tavrıyla, küresel
kapitalizmin ve dolayısıyla dünyanın her yerinde emperyalizmin
çıkırlarıyla telif etmiş olduğu haklı olarak ileri sürülebilir.
AKP’nin bu amaçlara uygun olarak
Yahudi lobisinin de onayı ve desteğiyle dizayn edilmiş bir siyasi parti
olduğunu ve iktidara tırmanmasında da, orada tutunmasında da kendi
yadsınamaz hünerinin yanı sıra bu hususun da belirleyici bir etken
olduğunu, Yahudi lobisinin nişanına sahip olan Tayyip Bey’in de çok iyi bildiği söylenebilir.
Bütün bunlar kolay yadsınamayacak görüşlerdir.
Ancak köklü dış politikası olan ülkeler, ki artık ABD de bunlardandır, zaman zaman paranoyaya bile varan kuşkuculuk içinde “bir şey olmaz” rahatlığından kaçınırlar.
ABD de Tayyip Bey’in anti İsrail
tavrının söylem - eylem dozunu sınayacak kimi girişimlerde bulunacak,
Erdoğan ile başlayan yol arkadaşlığının devam edip etmeyeceğine ona göre
karar verecektir.
Yol arkadaşlığının sona ermesi zayıf bir olasılık. Ama politikada olmaz, olmaz.
Yorum Gönder