İmzasız bir kağıtta adım yer alıyordu
‘Suçluluğumu gösteren hiçbir delil yok’
1985 yılından beri okuyucusu olduğum Cumhuriyet gazetesine bugün “Cezaevinden Mektup Var” bölümü için yazı göndereceğimi aklımın ucundan bile geçiremezdim. Bana inanılmaz hatta bazen şaka gibi gelen bu duruma nasıl düştüğümü kısaca anlatacağım. Ancak artık herkesin ‘yüzlerce kere okuduğu ve ezbere bildiği çelişkiler ve sahteciliklere hiç girmeyeceğim’. Savcılık ifademde de, mahkemedeki ön savunmamda da, esas hakkındaki mütalaaya cevabımda da bu konulara hiç değinmedim. Çünkü benim savunmam o kadar derine inmeyi gerektirmeyen son derece basit bir esasa dayanıyor “Suçlu olduğumu gösterecek hiçbir delil mevcut değildir.” 24 Kasım 2010 tarihindc Ankara Cumhuriyet Başsavcılığında talimatla ifadem alındı. Balyoz Harekât Planı'nın EK-A'sı olarak adlandırılan Harp Akademileri,nden 25 personelin adının bulunduğu bir kâğıtta benim de adım yer alıyordu. Hepsi bu kadar.Kasım 2011 'de Balyoz-3 iddianamesi kabul edildi. İddianamede hakkımda yine aynı suçlamalar aynı belge ile yapılıyordu. Duruşmalar başladı, mahkeme huzurunda;
- Suç tarihinde Kara Harp Akademisi'nde öğrenci olduğumu, emrimde personel, silah, teçhizat ve araç olmadığını,
- 1’inci Ordu Karargâhında yapılan seminere katılmadığımı,
- Hakkımda hiçbir somut, hukuki delil olmadığını açıkladım.
Mahkeme heyeti ve iddia makamı hiçbir soru sormadı. Demek ki derdimi anlatabildim diye düşündüm. Ancak esas hakkındaki mütalaada aynı suçlamalar aynı şekilde yine önüme geldi. Ben beklerdim ki; iddia makamı dinlenen tüm sanıklar ve tanıklardan, kendisine sunulan tüm
bilgi, belge ve bilirkişi raporlarından sonra desin ki “Sanık delil yok diyor ama işte imzası, işte tanık ifadesi, işte ses kaydı...” ya da “Aleyhinde delil bulunamamıştır, beraatına...”.
Olsun varsın. Bu savcının mütalaası, mahkeme heyeti ceza davalarında somut delile bakar ve gereğini yapar. Evet, yanılmamışım, 21 Eylül 2012 tarihinde gereği yapıldı. 16 yıl hapis cezası...
Şimdi esas hakkındaki mütalaaya karşı verdiğim savunmamdaki ‘iddiamı tekrarlıyorum.’ Adımın yer aldığı listede benim adımın üstünü kapatalım sonra Balyoz davasının dosyasını aklınıza gelen kim varsa ona verelim ve diyelim ki bu üstü kapatılmış yerde kimin adı olduğunu bulun. Kimse bulamaz.
Bulamaz çünkü kimin hazırladığı tespit edilememiş bir CD içerisinde, ‘imzasız bir Word dokümanında yazan ismimden başka dosyada benimle ilgili tek bir bilgi mevcut değildir.
Öyleyse ben nasıl suçlu bulundum?’
Elbette, yine de kaybetmiyoruz umudumuzu. Ya da akıllanmıyoruz desem daha mı doğru olur'.' Bir arkadaşımın sözüdür. “Mahkemeler hata yapabilir ama Yargıtay yapamaz. Orası yüksek mahkemedir, kararı Türk adalet sistemini bağlar.” Çok doğru, olması gereken ve beklenen de bu. Fakat o yüksek yargı makamı da görmezden gelirse yalın gerçekleri, çok şaşırtmaz bizi... O zaman ciddi olarak endişelenme sırası, sadece 'bir listede adı var diye insanların 16 yıl ceza alabildiği bir ülkede yaşayan sizlere gelir değerli okuyucular. Biz zaten içerideyiz...
Sevgilerimle…
Albay Cüneyt SARIKAYA
Hasdal 24 Ekim 2012
Cezaevinden mektup var: Vicdanımız tertemiz
Yorum Gönder