Bir büyük felakete, bir kan ve ateş denizine doğru adeta koşar adım gidiyoruz...
- Üstelik hem içerde, hem dışarıda!..
Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı, özellikle son sıralarda, neredeyse iki sözünden birinde “savaşa hazır olduğumuzu” tekrarlıyor. Sonuna bir “barış için” eklemesi yapmayı da ihmal etmiyor tabii!..
Aynı Başbakan, daha düne kadar, adını bile anmaktan kaçındığı
terör liderinin, açlık grevlerinin bitmesinde etkili olduğunu
açıklamaktan kaçınmıyor... Kurmaylarının “İmralı ile görüşmeler sürecek” sözlerini
de hesaba katarsanız, artık devletin karşısında müzakere adına yalnızca
tek bir muhatap kaldığını, bu kişinin de İmralı’daki muhterem olduğunu, bu durumun adeta kanırtılarak yaratıldığını düşünmez misiniz?!..
- Şu büyük oyuna bakın!..
***
Gelin başımıza örülen çoraplara önce içerden bakalım...
Son bir yıldır yaşanan, açlık grevleriyle zirveye ulaşan tüm
gerginliğin, aslında ilmek ilmek örülen bir senaryo olduğu, görmesini
bilenler açısından tüm çıplaklığı ile ortaya çıktı!.. Ana amaç son
derece basitti:
Abdullah Öcalan’ın “akan kanın durması” için “tek ve biricik” muhatap olduğunu özellikle Türk halkının beynine yerleştirme operasyonu!..
İmralı’nın bir yılı aşkın süre tecrit edilmesi, PKK’nin ilk bakışta “intihar” anlamı taşıyan “vur-kal” saldırılarına girişmesi, şehit sayısının giderek artması, art arda gelen KCK tutuklamaları, yapılan sert ağız dalaşları(!) BDP’nin süreç içinde “muhatap” olmaktan giderek uzaklaşması, senaryonun olmazsa olmaz adımlarıydı...
- Ve son sahne açlık grevleriydi!..
Grevler başladı, yayıldı, binlerce kişiyi kapsadığı söylendi... Ardından ölüm orucuna döndüğü belirtildi.. 50’nci günden itibaren her an ölüm olabilir denildi. Hemen herkes devreye girdi, “Anadilde Savunma Hakkı Yasa Tasarısı” komisyona havale edildi... Ama açlık grevleri kesintisiz devam etti...
Taa ki, kardeş Öcalan’ın İmralı ziyaretinde bulunması ve ardından, “Ağabeyim açlık grevlerinin durmasını istiyor” açıklamasını yapana dek...
- Grevler bıçak gibi kesildi!..
Vee, Öcalan tek muhatap olarak yıldızlaşıverdi... Ne güzel
senaryo değil mi?!.. Bu, aynı zamanda perde arkasında uzun süredir bir
sürü “Oslo görüşmesi” yapıldığı, hatta sonuçların bile kararlaştırıldığının kanıtıydı aslında!.. Hangi sonuçlar mı?.. Yeni “Belediye Yasası”na bakın, Güneydoğu’da “büyükşehir” yapılan illere odaklanın, neyin ne olduğunu kolaylıkla görebilirsiniz:
- Eyaletler sistemine geçiş tabii!..
Şimdi sırada yine İmralı emriyle “akan kanın durması” süreci var... Böylece “akil adam” postuna iyice büründürülecek olan “sayın” kılıklı Abdullah Bey, öce “ev hapsine” ardından da özerkleştirilmiş yuvasına uçacak, göreceksiniz... Nereden mi biliyorum?..
- Tayyip Bey, “asla ev hapsine çıkamaz” demişti ya, oradan!!!
***
İçeriyi tetikleyecek dış felaketlere gelince...
- Irak’ta merkezi yönetim ile Kürt yönetimi arasındaki gerilim neredeyse sıcak çatışmaya dönüşmek üzere. Hatta Tikrit’te çatışmaların başladığı ileri sürülüyor. Musul ve Kerkük petrollerine adeta el koyan Barzani Yönetimi, bunu Irak’la bölüşmeye yanaşmadığı gibi, uzlaşma çabalarına da karşı koyuyor. Ben senaryonun sonu olarak, Türkiye’nin “Kürt bölgesi hamiliğine” soyundurulacağını düşünüyorum, ABD planı bu!
- Suriye’de ise hemen sınırımızın dibinde PKK uzantısı Kürt gruplarla Özgür Suriye Ordusu denilen çapulcular çatışıyor. Nereden baksanız “kırk katır mı, kırk satır mı?” durumu yani!..
İşte böylesine “bıçak sırtı” bir gündemde ülkenin Başbakanı, sözüm ona İsrail’in Gazze saldırısına karşı efeleniyor!.. Aslında yapacağı şey pek basit: İran saldırısına karşı İsrail’i
koruma altına alan Malatya Kürecik üssünü kapatmak!.. Ayrıca merak
buyurmasın, orada füze bulunmadığını biz de biliyoruz!.. Kürecik’in görevi olası füze saldırılarını anında imha edilmesi için haber vermek!..
- Hadi aslan Başbakan, arkandayız!..
Yorum Gönder