Çamlıca Tepesi’ne bir cami yapılacak, tamam
yapılsın ama lütfen adam gibi yapılsın! Ataşehir’de
kocaman bir cami var, hemen arkasında da camiden büyük, bana göre dünyanın en
kötü rezidansı var. İkisinin birlikte görüntüsü ülkemize AKP ile birlikte hâkim
olan estetiğin ve kent anlayışının en somut belgesi. Önünden geçerken
bakamıyorum bile, ve çok açık itiraf, pek çok İslam ülkesine gittim, böyle
arkasındaki rezidansın yok ettiği başka bir cami görmedim. Mimar
Sinan’ın kemikleri sızlıyor.
Şimdi gelelim asıl meseleye. Çamlıca
Tepesi’ne bir cami yapılacak, Başbakan bunu çok
istiyor, öyleyse yapılır. On yılda bunu öğrendik, şimdi tepedeki cami için pek
çok kişi yarışmaya girmiş, nedense jüri birincilik verecek proje bulamamış ve
ikincilik ödülü alan projenin hayata geçirilmesi söz konusu.
Şimdi bu ikincilik alan projenin dâhiyane(!) özelliklerini izninizle
açıklıyorum. Caminin ana kubbesinin yüksekliği 72.5 metre olacakmış, çünkü
Anadolu’da 72 buçuk millet yaşıyormuş.
107.1 metre olan minare yüksekliği “1071
tarihli Malazgirt Savaşı”ndan geliyormuş.
Ana kubbenin çapı 34 metre de İstanbul’un
plakasını temsil ediyormuş.
Gülmeyin, jüri tarafından birinciliğe layık eser bulunamayıp, evet
denilen ikinci proje böyle muhteşem bir içeriğe sahip.
Ancak sorduğum mimar arkadaşlarım, bu içeriğin lafı güzaf olduğunu ve
insanları hiç ilgilendirmediğini, asıl önemsenmesi gerekenin, Çamlıca
Tepesi’nin coğrafi konumu ve buraya yapılacak bir
caminin bu coğrafyaya uyumu olduğunu söylediler.
Dünyada gelişen teknolojiyi, geleneksel biçimlerle yoğuran muhteşem
camiler var. AKP kurmaylarının Pakistan’a,
Fas’a, İspanya’ya şöyle bir
uzanıp, oralarda yapılan camilere bir bakmalarını rica ediyorum. Her biri bir
estetik şaheseri.
Hele Pakistan’a Moğol imparatorlarının
yaptırdıkları öyle camiler var ki, insan içinden çıkmak istemiyor. Büyükse
büyük, ihtişamlıysa ihtişamlı ve bir o kadar da coğrafyaya ve insana uygun.
Ya Fas’taki,
İspanya’daki camiler… Onlar
birer mimari şaheseridir.
Ayrıca uzağa gitmeye gerek yok, Sinan’ın,
Eminönü’ndeki, bence en güzel eseri Rüstem Paşa
Camii’ne şöyle bir uğrasınlar, yeter.
Camilerin kubbe çapını kentin plakasıyla özdeşleştirmek acaba ne biçim
bir akıldır.
Jüri birinci yapacak eser bulamamış ama yetkililer ikinciyle yetinip
dünyanın en güzel kentinin en güzel tepelerinden birine ikinci olanı münasip
görmüş. Böylece proje parasından da imtina etmişler. Bu akla helal olsun.
Bu arada sosyal medyada Erkin Baba neredeyse
çarmıha geriliyor. Yok efendim o Türk rock’unun
babasıymış, hayranlarına nasıl ihanet edip, bir reklamda hem oynayıp hem
şarkısını satarmış.
Vay vay vay, sosyal medyanın en kahramanları, neden mesele Erkin Baba
olunca neden öyle celallendiniz? Zülfü Livaneli
“Ey Özgürlük” şarkısını
iletişim şirketlerinin emrine verirken, Mazhar Alanson
“ham” yaparken
nerelerdeydiniz? Beş kuruş para vermeden Erkin
Baba’nın şarkılarını internetten indirirken, bu adamın
güneş enerjisiyle yaşamadığını hiç düşündünüz mü? Bu sosyal medyanın ucuz
kahramanlığından ben bıktım.
Sadece Erkin Koray mı, “ölüm
oruçlarında” öylesine insanlık dışı cümleler o çok
sevdiğiniz sosyal medyada öyle bir uçuştu ki…
Çoğunuzun böylesine gaddar olduğunu görünce, ölüm oruçlarına yatanlara
saygım bir kat daha arttı.
Yorum Gönder