Sevgili okuyucularım,
anayasa yeniden değişecek ve daha “Demokratik (!)” olacak ya… Bunun için
Meclis’te bir komisyon kurdular. Özellikle üç partinin, AKP, CHP ve MHP’nin
temsil edildiği bu komisyona her parti önerilerini getiriyor.
Sonuçta elbette AKP’nin dediği olacak ve karşımıza yeni bir AKP
anayasası
çıkacak. Şimdi konu milletvekili yeminini yeniden yazmaya
gelmiş. Önce anayasada yer alan bugünkü yemin metnini okuyalım:
“Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez
bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, hukukun
üstünlüğüne, demokratik ve laik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına
(devrimlerine) bağlı kalacağıma, toplumun huzur ve refahı, milli dayanışma ve
adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden
yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakattan (bağlılıktan)
ayrılmayacağıma, büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine
and içerim.”
* * *
Bu iktidar partisinin Atatürk düşmanlığı ve “Türk” sözcüğüne olan
alerjisi öyle bir boyuta geldi ki, yeni anayasada yer alacak yemin metninden
bile bu kavramları ayıklamaya
kalkışıyorlar.
Bölücü ve
Kürtçü BDP bu konuda elbette AKP’nin yanında yer alacaktır da, CHP ve MHP’nin ne
yapacağını merakla bekleyeceğiz!
AKP’nin önerdiği yemin metni aynen
şöyle:
“İnsan haklarına, hukukun üstünlüğüne ve demokrasiye bağlı
kalacağıma, devletin bağımsızlığını, ülkenin bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve
şartsız egemenliğini koruyacağıma MUKADDESATIM ve şerefim üzerine yemin
ederim.”
* * *
Şimdi, anayasa üzerinde tezgahlanmak istenen AKP oyununun
milletvekili yemini ile ilgili bölümünü biraz irdeleyelim:
-
“Devletin varlığı” çıkarılıyor.
- “Vatanın ve milletin BÖLÜNMEZ
bütünlüğü” çıkarılıyor, “Ülkenin bütünlüğü” getiriliyor. “Bölünmezlik” yok!
- “Laik Cumhuriyet, Atatürk ilke ve inkılapları” çıkarılıyor.
- “Büyük Türk milleti” ifadesi de çıkarılıyor. Böylece bunların hiç
hoşlanmadığı “Türk” sözcüğü kendi beyinciklerinde iptal edilmiş oluyor.
- Bugünkü yemin metninin sonunda yer alan “Namusum ve şerefim üzerine
andiçerim” ifadesinde “Namus” kaldırılıyor, onun yerini dinsel bir sözcük olan
“Mukaddesat” alıyor.
(Mukaddesat: Mübarek, kutsal şeyler. Kur’an
gibi kutsal kitaplar.)
Yani bu AKP önerileri kabul edildiği
takdirde, milletvekilleri dini bir yemin etmiş olacaklar.
* * *
AKP’nin yeni anayasa oyunundan küçük bir örnek verdim. Bu örnek
sadece yemin metninden. Ötesini siz düşünün.
Atatürk ve laik
Cumhuriyet düşmanlığını hayata bu anayasa ile geçirmeye teşebbüs edecekler.
Şeriat yemininde, ülkenin bölünmezliğinde, BDP’nin de evet demesiyle
aynı utanç verici
durumlara tanık olacağız.
CHP uyuma,
MHP uyuma, Türk milleti uyuma!
Sahtekarlığın böylesi!..
Sevgili okuyucularım, aşağıdaki mektubu, daha doğrusu resmi
makamlara gönderilen dilekçeyi bir okuyun ve kendi kendinize sorun:
“Bir insan kendisiyle ilgili böyle şeyler yazabilir mi?”
Bu düzmece mektup Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu’nda gündeme
geldi, okundu ve Türkiye’nin gündemine girdi! Özetliyorum:
“Beni
Emniyet Genel Müdürü yapan Başbakan Süleyman Demirel değildir. Ben, beni
keşfeden Amerikan hükümetinin tavsiyesiyle bu göreve atandım. Türkiye’de
Alevi-Kızılbaş
soykırımını ben başlattım. Malatya’da 40 bin
Alevi-Kızılbaş’a kan kusturdum. Yavuz Sultan Selim’den sonra en büyük
Alevi-Kızılbaş düşmanı benim.
Malatya’daki tüm Alevi-Kızılbaş
köylerini ortadan kaldırmalı dedim.
Şu anda Emniyet Genel
Müdürüyüm.
1976 yılında Malatya’da vali iken, en az benim kadar
Alevi-Kızılbaş kasabı olan Emniyet Müdürü Abdülkadir Aksu’yu yardımcım
yaptım.
Beni hiçbir kuvvet yerimden söküp atamaz. Ne Başbakan, ne
Cumhurbaşkanı, ne de başkası. Beni silah kaçakçılığı ile suçlayanlara şunu
söylemek isterim ki, ben Bulgaristan üzerinden gelen komünist silahlarla Alevi
kasaplığını yürütmüş adamım.”
* * *
Peki bu mektubu kim yazmış? Malatya eski Valisi ve Emniyet eski
Genel Müdürü Refet Küçüktiryaki yazıp Cumhurbaşkanlığına göndermiş! Mektubun
tarihi 2 Şubat 1980!
Peki ama altında imzası var mı? Yok!
El yazısıyla mı yazılmış? Yazı örneğinden yola çıkıp bu mektubu
kendisinin yazdığını belgelemek mümkün olur mu? Daktilo ile yazılmış, el yazısı
yok!
Madem imzası yok, ne yazıyor mektubun (ya da dilekçenin)
altında? Yine daktilo ile “Refet Küçüktiryaki. Emniyet Genel Müdürü” yazıyor!
Şimdi burada bir şey söylemek isterim:
Refet Bey’i ömrüm
boyunca görmedim, konuşmadım, tanışıklığım olmadı. Herhangi bir yakınını da
tanımıyorum.
Bu mektup düzmece. Başkaları tarafından yazılıp
gönderilmiş ve ister istemez devlet arşivine girmiş. Böyle sahte iddialarla dolu
mektuplar bazen bana da gelir. Hemen anlarım, güler geçerim. Ya düşmanlık
vardır, ya da yazan kişi kafayı sıyırmıştır!
Geçenlerde bir
kaymakamı dillerine dolamışlardı. “Bu ilçe PKK’nın olacaktır, Türk Devleti
kahrolsun” diye İçişleri Bakanlığı’na resmi yazı yazdığı iddia ediliyor ve
düzmece yazının fotokopisi gönderiliyordu. İmza yoktu, hiçbir şey yoktu. Belli
ki o kaymakam, birilerinin
nasırına basmıştı.
* * *
İşin ilginç yanı şudur: CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, bu
düzmece belgenin üzerine balıklama atlayıp Meclis’te basın açıklaması
yapıyor.
Yine bu düzmece mektup, koskoca Meclis Komisyonu’nda
gündeme getirilip okunuyor, tartışmaya açılıyor.
İşin başka bir
ilginç yanı da, bazı haber siteleri ve gazeteler bu sahte haberi “Belgesi ortaya
çıktı” diye kullanıyordu!
Komisyonda ifade veren Küçüktiryaki bu
mektubu doğal olarak yalanladı, “Ben böyle bir şey yazmadım” dedi.
* * *
Alevi yurttaşlarımız bu ülkede Atatürkçülüğün, laikliğin,
Cumhuriyet rejiminin sigortasıdır.
Onlara en büyük saygıyı
duyanlardan biriyim.
Ama birilerinin adının böyle 33 yıl önceki
düzmece belgelerde geçirilip
insanların yıpratılmasına karşı
çıkarım.
Küçüktiryaki geçmişte Alevi düşmanlığı yaptıysa, hesabı
yasalar önünde gerçek belgelerle sorulur. Ama böyle sahtekarca yöntemlerle hiç
kimseden hesap sormak mümkün değildir.
Hele medyanın böyle imzasız
ve sahte belgelere yer vermesi, akıl alacak iş değildir. Bu gibi sahte belgeler
her zaman herkes için hazırlanabilir.
En somut örneği
karşımızda!
Ergenekon ve Balyoz davalarında yüzlerce sanık işte
böyle sahte belgelerle yargılanıyor. Balyoz sanıklarına sahte belgelere
dayanarak ağır hapis cezaları verildi.
Tekrar ediyorum, Refet
Küçüktiryaki’yi hayatımın hiçbir aşamasında görmedim, tanımadım,
bilmem. Ama kim olursa olsun, insanların üzerine böyle acımasızca,
düzmece
belgelerle gidilmesine, siyasetin, yargının ve medyanın
bunları ciddiye almasına karşı çıkarım.
Ayıptır, günahtır,
utanmazlıktır.
* * *
Emin Çölaşan’ın notu: Dün, Atatürk’ün Diyarbakır’a gelişinin 75.
yıldönümü idi. Her yıl törenlerle kutlanırdı. Bu yıl askerleri yürütemediler
çünkü korkuyorlardı. Ülkenin bir
bölümünde sözleri geçmiyordu.
İkincisi, önceki gece geç saatlerde yüzlerce kişi Ankara’nın Protokol
Yolu olan ana caddesindeki İsrail Büyükelçiliği konutunun önünde “Ya Allah
Bismillah…” diye slogan atıyor, polis seyrediyordu. Nedeni, İsrail Gazze’ye
saldırmış.
Cumhuriyet mitinglerini yasaklayan Ankara Valisi o
sırada ya uykudaydı ve olanlardan haberi olmamıştı, ya da adamına göre muamele
yaptığı için o yasadışı gösterileri önlemek istememişti!
https://sozcu.com.tr/akpnin-son-tezgahi.html
Yorum Gönder