Savaş ve Barış!.. - Ümit Zileli

Bugün 1 Eylül, Dünya Barış Günü...
Şu ironiye bakın, bu tarih, Hitler’in ordularının 1939’da Polonya’ya saldırdığı 2. Dünya Savaşı’nın başladığı tarih!.. Bu kanlı paylaşım savaşında tam 65 milyon insan can vermişti!.. Efendiler, “Barış Günü” olarak o günü seçtiler... Herhalde “ne halt yediğimizi sürekli hatırlayalım” diye düşündüler!.. O nedenle de en kanlı savaşları artık mazlum milletleri birbirlerine kırdırarak, kendileri de parsayı (petrol, maden vb.) toplayarak gerçekleştiriyorlar..
- Hem güvenli, hem kârlı; fena mı?..
Neyse, “Barış Günü”nün üstüne iki de bayram ekleyin; emperyalizme ilk büyük tokadın 26-30 Ağustos’ta Türkler tarafından Dumlupınar’da atılışının 89. yılı... Zafer Bayramı... Ve büyük bir dinin barış ve esenlik dilediği, yaklaşık bir buçuk milyar insanın kucaklaştığı Şeker Bayramı...
Ve Cumhurbaşkanı ve Başbakan, böylesine önemli bayramların çakıştığı (şayet Cumhuriyet yaşarsa iki bayramı ancak 33 yıl sonra aynı gün kutlayacağız), barış ve kardeşliğin egemen olması gereken bir zamanda ve de aynı saatlerde buyurdular ki:
- Artık geriye dönüş yok!..
- Artık çok geç!..
Hangi konuda geriye dönüş yok?.. Hangi konuda çok geç?.. Tabii ki Suriye konusunda! Daha düne dek el ele, kol kola resmi geçit yaptıkları, sırtını sıvazladıkları, “kardeşim” diye seslendikleri, Beşşar Esad hakkında!.. Şimdii, sıradan bir Türk yurttaşının bu tablo karşısında sorması gereken sorular var; örneğin şu soru:
- Size ne!..
Irak’ta 2 milyon Müslüman katledilirken, toprağından sökülüp atılırken, tecavüze uğrarken neredeydiniz?.. Ayrıca bu Esad, daha dün mü iktidar oldu?.. Yahu bu çocuğun babası da diktatör değil miydi?.. Hama kentinde katliam oldu diye yırtınıyorsunuz, (ki; ben gezdim, gördüm. Katliam yayınları yapan El Cezire televizyonunun, AP’nin, AFP’nin, Reuters’in bir tek muhabirini, kameramanını göremedim, zaten yoktular!.. Tüm yayınları Ürdün’den, Beyrut’tan yaptıklarını öğrendiğimde midem bulandı) madem böylesine duyarlı, böylesine insan hakları âşığıydınız, baba Esad 2 Şubat 1982’de Müslüman Kardeşler’in ayaklanma girişimini binlerce, on binlerce kişiyi katlederek bastırdığında nerelerdeydiniz?.. ABD, AB, insan hakları örgütleri, Soros’un çocukları nerelerdeydi?..
- Uzayda mı?.. Yoksa o zaman senaryonun o sayfasına henüz gelinmemiş miydi?..
***
Soru çok, ama yanıt yok!..
Bugün “demokrasi”, “insan hakları” diye yırtınan Batı değil miydi petro dolarları kırıştıkları o diktatörleri, o mazlum milletlerin tepesine diken?.. Siz değil miydiniz, Amerikan kuklası Suudi Kralı’nı uçak kapılarında karşılayıp fotoğrafı altında, eller dizlerde beşuş çehreyle gülümseyen?..
Tüm bu soruları ve diğer binlercesini geçelim; asıl sorulması gereken, birbiriyle bağlantılı iki soruyu soralım:
- Neden şimdi?.. Karşılığı ne?..
Tabii, bir de son soru var:
- Karşılığı ne olursa olsun, bir koca milleti, bir koca ülkeyi bu kan denizine, çıkılması olanaksız bataklığa sokmaya değer mi?..
Eğer vakit çok geç olduysa, soruyu şu formda sormak gerek:
- Değer miydi?..
Kutlama: Başta tutsak yurtseverler olmak üzere tüm aydınlık insanların, kurtuluşun imzası olan “Zafer Bayramı”nı ve halkımızın “Şeker Bayramı”nı kutluyorum…

Ümit Zileli/Cumhuriyet

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget