Libya’da isyancı ve Batı işbirlikçisi Ulusal Geçiş Konseyi’nin Başkan Yardımcısı Mahmud Cibril, “Türkiye, Libya’nın zor günlerinde para ve insani yardım konularında çok büyük efor sarf etti, destek oldu. Şüphesiz minnettarız” dedi. Cibril, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, Libya’ya yapacağı ziyarete ilişkin Türkiye’nin Libya için çok özel bir dost olduğunu vurguladı.
Peki Türkiye’deki “Ulusal Geçiş Hükümeti” nasıl kuruldu?
Prof. Dr. Necmettin Erbakan, Fatih’te ağabeyinin evinde görüştüğümüzde konuyla ilgili sorumu şöyle cevaplandırmıştı:
-3 Kasım seçimleri hepimizin bildiği gibi, bilhassa dış güçlerin etkisiyle tanzim edilmiş bir seçimdir. Çünkü bundan önceki hükümet “Biz 2004 Nisanı’na kadar normal Anayasal süremizde devam edeceğiz” demişti. Fakat, birdenbire Kemal Derviş, “Erken seçimin tarihi belli olmalıdır” diye bir söz ortaya attı. Bu, tesadüfen ortaya atılmış bir söz olarak telakki edilmemelidir. Mutlaka dışarının etkisiyle söylenmiş bir söz idi. Bu etki neden yapılıyor derseniz.. Dış güçler, bir taraftan MHP’nin AB’ye karşı tavrını, öbür taraftan da Ecevit’in Kıbrıs ve Irak konusundaki tavrını beğenmiyordu. Buralarda arzu ettiklerini kolayca elde edemeyeceklerini hissedince, “Türkiye’yi seçime götürelim, çünkü, Türkiye çok mühim bir ülke, İsrail’in emniyeti için Orta Doğu’da yapacağımız çok iş var. Bu işlerin yapılmasında Türkiye bize yardımcı olmalıdır. Bize yardımcı olacak iktidarı iş başına getirelim” diyerek, seçimlerin normal zamanından önceye alınmasını gündeme getirdiler. Ve bu seçimler birdenbire ilan edildi. Kimsenin istememesine rağmen, “Seçim 3 Kasım’dadır” diye ilan edildi. Edildikten sonra da... Dış güçlerin, Türkiye’de televizyonlar ve medyalar vasıtasıyla büyük etkinlikleri var. Seçim boyunca da arzu ettikleri bir şablonu gerçekleştirmek için her imkanı kullandılar.
***
Bu röportajı 2003 yılının Şubat ayında yapmıştık. Erbakan, bugün “Arap Baharı” olarak karşımıza çıkan olayları ise neredeyse olduğu gibi tahmin etmişti:
-Sovyetler’in çökmesinden sonra, Amerika tek kuvvet olunca, İsrail bu fırsattan istifade ederek kendi meselelerini çözmek istedi. Yani ben Orta Doğu’da karşımda hiçbir güç bırakmayayım, hepsini ezeyim, böylece Orta Doğu’ya hakim olayım. İsrail’in amacı belli... Onlar “Arz-ı Mev’ud”u, yani Büyük İsrail idealini kendilerine din yapmışlar. Dinleri budur. Bu hususta Amerika’yı kullanmak istediler. Bunun için organizasyonları var. Ve böylece “Hazır tek kuvvet haline gelmişken Orta Doğu’da karşımızdaki tüm kuvvetleri ezelim” dediler. Bunun sonucunda ise Türkiye’nin parçalanmasına kadar plan ve programlar var. Kıbrıs yine onlara verilecek, Güneydoğu parçalanacak. Pontus kurulacak, tıpkı Sevr’de olduğu gibi, Karadeniz Yunanlılara verilecek. İstanbul, Bizans olarak başka bir siyasi anlam kazanacak, bir devlet gibi olacak. Plânları bu malum... İzmir Yunanlı’lara verilecek, kalanlar da Asya’ya sürülecek. Her zaman ifade ettikleri planları budur. Bu plan mucibince bir yandan İran, Irak, Suudi Arabistan, Mısır ezilirken, diğer yandan da Türkiye’nin ezilmesi hedef alınmıştır. Bu şartlar tabii Türkiye’yi son derece sıkıştırıp bunaltmaktadır. Buna karşı çok güçlü olmak, bizim milli görüş dediğimiz zihniyete gerçekten sahip olmak, milli görüşün hidayetine, ferasetine ve dirayetine sahip olmak lazım ki o zaman o şartlarda milli menfaatler korunabilsin.
***
Erbakan böyle diyordu.. Tayyip
Erdoğan’ın milli görüş gömleğini neden çıkardığı o zamandan belliydi..
Arslan BULUT/YENİÇAĞ
13 Eylül 2011
Yorum Gönder