Barış Çiçekleri... - Hikmet Çetinkaya

Dolmabahçe’de çayımı yudumlarken Boğaz’dan geçen gemileri seyrettim bir süre...
Birkaç yıl önce bir kıyı kasabasındaydım... Ege güneşinin yakıcılığında deniz kıyısında yürüyordum.
Mendireğin ucunda o kır saçlı, bıyıklı orta yaşlı adam karşıdaki adayı çevreleyen ağaçların maviyle kucaklaştığı yerde geçmişi çözmeye çalışıyordu.
O adamı anımsadım...
Yıllar bir ırmak gibi ne denli hızlı akıyordu... Kayıp yıllar, bekleyişler, acılar, umutlar, sevinçler... Hepsi iç içeydi...
Bugün 1 Eylül... Dünya Barış Günü...
Eylül benim için biraz hüzün biraz da geçmişle hesaplaşmadır...
Gazete haberlerinde, televizyonlarda yapılan açıklamalarda Türkiye’nin giderek demokratikleştiği, özgürlüklerin çoğaldığı anlatılıyor.
***
Siyasal yaşamımıza ve yakın tarihimize damgasını vuran e-muhtıranın, bir başka deyişle 27 Nisan Bildirisi’nin 4 yıl sonra Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesinden kaldırılması, Başbakan Erdoğan’ın dört yıl sonra GATA’da, Harp Okulları’nda yapılan törenlere katılması “normalleşme olarak” görülüyor.
Elbet tüm bunlar olumlu gelişmeler...
Halkımız darbelere karşıdır... Artık Türkiye’de darbeler dönemi bitmiş, askeri vesayet ortadan kalkmıştır.
Yıllardır hep şunu söylüyorum:
“Hem askeri vesayete hem de sivil vesayete karşıyım!”
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin siyasal yaşamımızda ağırlığı olamaz, olmamalıdır...
Emekli Genelkurmay Başkanı Orgeneral Koşaner’in konuşmalarının malum internet sitesinde iki gün üst üste yayımlanması elbet etik dışıdır.
***
Ancak burada Koşaner’in söylediklerinin çoğunu önceleri kimi meslektaşlarım gibi ben de dile getirdim...
Tüm bunlar olurken Türkiye’de sivil siyasal vesayetin olduğunu nedense unutuyoruz.
Almanya Deniz Feneri e.V. davasının savcılarının değiştirilmesi, tutuklu 64 gazetecinin durumu, faili meçhul cinayetler dosyası, barışın unutulup “savaşa devam” denilmesi sık sık değindiğim gibi benim içimi acıtıyor.
Serin bir İstanbul sabahında yıllar önceye doğru yolculuk yaparken, mendireğin ucundaki o kır saçlı, bıyıklı adamın sözleri geldi aklıma:
“Demokrasi ve özgürlükler masal kardeşim masal... Kimse kimseyi kandırmasın...”
Hukukun üstünlüğü ilkesinin çiğnendiği bir toplumda askeri hizaya getirmek, 30 Ağustos törenlerinin kutlanmasında protokol değişikliği yapmak neyi değiştirir?
***
Bugün üç yıldır tutuklu bilim insanları, siyasetçiler var zindanlarda... Halkın oyuyla seçilmiş milletvekilleri... Gazeteciler...
Haklarında hüküm verilmeyen milletvekillerinin hâlâ salıverilmemesi çağdaş demokrasilerde olur mu?
Yargı bağımsız mı sizce?
Bugün 1 Eylül Dünya Barış Günü...
Parasız eğitim istedikleri için zindanlarda yatan üniversite öğrencileri, aydınlanmayan faili meçhul cinayetler.
Umutlarımız bu yüzden çoğalmıyor, kardeşlik duygularımız gelişmiyor...
Dolmabahçe’de çayımı yudumlarken bugün yaşananları, Aydınlanma Devrimi’nin kazanımlarını, solun niçin bir türlü gelişemediğini, emekçilerin neden örgütlenemediğini düşünüyorum.
Benim ülkemde salt askeri faşizme değil, sivil faşizme de geçit vermezsek demokrasiyi, temel hak ve özgürlükleri yaşam biçimi yapabiliriz.
***
Savaş çanları çalıyor, mezhepsel ve etnik çatışmalar Ortadoğu’yu kuşatıyor dün yazdığım gibi...
Türkiye bir alev topunun tam ortasında.
Hani biz Şırnak’ta umut, Şemdinli’de sevgi toplayacaktık?
PKK’nin mayın tuzakları, barışa giden yolun engellenmesi değil de nedir söyler misiniz?
Bereketli topraklarımızın, akan ırmaklarımızın kokusu, kanın değil, barış çiçeklerinin habercisi olursa o zaman güleceğiz, o zaman mutlu olacağız...

Hikmet Çetinkaya/Cumhuriyet

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget