Anayasa Hükmünde Kararname... - Mustafa Balbay

Hükümet 3 Mayıs’ta 6 aylığına Kanun Hükmünde Kararname (KHK) çıkarma yetkisi aldı, tepe tepe kullanıyor.

Sistemimize göre, kâğıt üzerinde, yasa çıkarma yani yasama yetkisi Meclis’in. TBMM bu yetkiyi halk adına kullanıyor. Hiçbir kişiye ya da kuruma devretmemesi gereken önemli bir güç.
Geçmiş hükümetler döneminde de bu yetki, KHK çıkarma yöntemiyle iktidara devredilebiliyordu. Bugünkü iktidarın kökenleri dahil muhalefet partileri bunu şiddetle eleştiriyordu.
KHK’lerin ilk tartışıldığı dönemlerde hükümetler şu gerekçenin arkasına sığınmıştı:
“Efendim çok acil bir durum oluyor ve Meclis tatile girmiş bulunuyor. Bu durumda ne yapacağız? Hükümet acil işi halletsin, en kısa zamanda da o KHK Meclis’te yasalaşsın.”
Perde gerisinde yatan bir başka gerçek de koalisyonla kurulmuş hükümetlerin kimi kritik yasaları Meclis’te oylarken yenilmekten korkmasıydı.
***
Oysa AKP’nin böyle bir korkusu yok. Değil oylamayı kaybetmek, birkaç oyluk fire bile büyük haber değeri taşıyor.
Buna karşın hükümet aylardır KHK üretiyor.
Bunun pek çok nedeninden biri şu olsa gerek:
Halktan kaçırmak!
Çünkü yasa tasarısı Meclis’e geldiğinde muhalefet konuşuyor, medyada tartışılıyor. Yasadan etkilenecek kesimler harekete geçiyor.
KHK ile bütün bu “engeller” aşılmış oluyor. İleri demokrasinin çok ileri bir aşaması olsa gerek.
Son çıkarılan 40’tan fazla yeni düzenlemeyi içeren KHK külliyatı kendi alanında bir rekor.
Tüm düzenlemeler aynı gün çıkınca içlerinden en önemli haberin hangisi olduğunu bulmak da güç oldu.
Bir gazetemizin genel yayın yönetmeni, külliyatın en önemli bölümlerini Ankara bürosunun nasıl hızlı yakaladığını övünerek anlatıyordu.
Durumu daha anlaşılır hale getirmek için kara mizahtan da yardım isteyerek şöyle bir cümle ile özetleyebiliriz:
“Sit alanlarını düzenleyen Anıtlar Yüksek Kurulu’nun yetkileri iptal edilirken TÜBİTAK Başkanı görevden alınmış, tüm doktorların hastane ile özel muayenehane arasında kesin tercih yapması için yüksek mahkemenin iptal ettiği tamgün yasası getirilmiş olup; azınlık vakıflarının taşınmazlarının iadesi kararlaştırılarak Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) üyelerinin çoğunluğunun hükümet ve hükümete bağlı YÖK tarafından belirlenmesi için yeni bir düzenleme yapılmıştır.”
TÜBA üyeleri “Bilime böyle müdahale olmaz” diye feryat ediyor...
Doktorlar da derdini anlatmaya çalışıyor...
Çevreciler çırpınıyor...
Ama ayrı ayrı!
Konunun başka bir yanı...
***
Kaç gündür arada demir parmaklıklara yaslanıp kendi kendime soruyorum:
Bu anlayıştaki bir iktidar nasıl “özgürlükçü anayasa” yapacak?
Öyle anlaşılıyor ki KHK külliyatı gibi bir şeye niyetlenecek. Toplumun kimi kesimlerini ayrı ayrı mutlu edecek maddeler koyup onları öne çıkaracak. Aralarına kafasındakileri serpiştirecek. Bunlar eleştirilince, toplumun işine gelen bölümler daha da öne çıkarılacak, “halkın anayasasına karşı çıkıyorlar” diye propaganda yapılacak...
Olabilir mi?
Diyeceksiniz ki anayasa hükmünde kararname çıkaran bunu niye yapmasın...
Aklıma o güzelim Orta Anadolu sözü geliyor:
Hasan Dağı arpalıktır, eğer saban girer ise,
Her derede bir değirmen, eğer suyu gelir ise,
Her kümesten bir tavuk, eğer köylü verir ise,
Güzel gidiş bu gidiş, eğer sonu gelir ise...

Mustafa Balbay/Cumhuriyet

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget