Bir şey biliyorsan konuş, hem seni alim saysınlar hem de örnek alsınlar, bilmiyorsan sus bari…
Yamuk ağaçtan, düz baston çıkmaz…
Bu iki değerli ve doğru sözü Eşbaşkan-Başbakan Erdoğan’ın Hakkari-Çukurca Karayolunda şehitler verdiğimiz hain saldırı hakkında konuşurken kırdığı potlar üzerine yazdım.
Erdoğan; “Biz bu Ramazan ayı içinde özellikle sabırla devam ettiğimiz bir süreci, bu yaşanan olaylarla, bu mübarek ayda gölgelenmesini istemezdik ama ne yazık ki terör böyle acımasız, dini, milleti vatanı olmayan bir olay, bir FENOMEN” dedi…
Fenomen; “Fenomen kelimesi günümüzde; Kendi alanında efsaneleşmiş, işini en iyi biçimde yapan reklam, medya, liderlik ve karizmatik gücü son derece etkileyici ve aynı zamanda milyonları peşinden sürükleyen kişi veya karakter, varlık” olarak algılanmaktadır…
Eğer Başbakan Erdoğan, terör için “Fenomen” kelimesini bilerek kullanıyorsa, terörün etkileme gücünü, liderlik ve karizmatik gücü sayesinde milyonları nasıl peşinden sürüklediğini Türk Milletine anlatmak zorundadır !…
Fenomen kelimesini, anlamını bilmeden kullandı ise, bir Başbakanın manasını bilmediği sözcükleri bir daha ağzına almaması gerektiğini de bundan böyle öğrenmiş olması lazımdır!…
Fenomen kelimesini Başbakan’ın bilmeden kullandığını kabul edip, cahilliğine verelim. Fakat aynı gün bilerek ve isteyerek öyle şeyler söyledi ki, normal bir Hukuk Devletinde bir Başbakan bu sözleri söylese derhal istifası istenirdi…
Türkiye şehitlerine yanıyor, 8 Askerimiz, 1 Korucumuz şehit olmuşlar, canımız acıyor… Başbakan Erdoğan İstanbul’da Somali’ye Yardım Toplantısında, İslam Ülkelerinden gelen 39 Ülke Temsilcisine ve Türkiye kamuoyuna, aynen Cuma Hutbesinden sonra cami imamının yaptığı gibi yardım talebinde bulunuyor ve zenginleri fırçalıyor…
Bu arada çekinmeden, sıkılmadan “Deniz Feneri Derneğinin” yaptığı fedakarca (!) çalışmalardan övgü ile söz ediyor…
*Deniz Feneri e.V Derneği, tarihin en büyük sadaka dolandırıcılığı yaptığı gerekçesiyle mahkum edildi. Hırsızlıklarını itiraf eden yöneticiler 5 yıl hapis cezası aldılar.
*Deniz Feneri Türkiye davası soruşturması şu an devam ediyor. Yöneticileri tutuklandı. İçlerinde Başbakan Erdoğan’ın 20-25 yıllık arkadaşları ve akrabaları da var.
Anayasa’nın 138 Maddesi hiçbir organ, makam, merci veya kişi yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz, der. Bu suçu işleyenin cezası ise Türk Ceza Yasası 288. Maddede yazar;
TCK 288: Bir olayla ilgili olarak başlatılan soruşturma veya kovuşturma, kesin hükümle sonuçlanıncaya kadar Savcı-Hakim-Mahkeme-Bilirkişi veya Tanıkları etkilemek amacıyla, alenen sözlü veya yazılı beyanda bulunan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır, diyor…
Şimdi kendinizi, Deniz Feneri davasına bakan Savcıların yerine koyun. Bir tarafta Alman Mahkemelerini kararı ve Türkiye’ye verdiği belgeler var. Bir tarafta 2,5 yıllık araştırma, soruşturma ile elde edilmiş bilgi-belgeler var. Bunların hiçbirinin kaybolması mümkün değil. Ayrıca bu konuyu özel olarak takip eden, Ulusal ve Uluslararası Basın var. Diğer yanda ise iktidarın baskısındaki HSYK’nın gönderdiği müfettişler var. Bunlar yetmezmiş gibi, ülkenin Başbakanı çıkıp sizin, yöneticilerini ciddi suç şüphesiyle tutuklattığınız derneği öven konuşmalar yapıyor.
Siz olsanız ne yaparsınız?..
Diyelim ki Savcı ve Hakimler, Başbakan’ın televizyonların canlı yayınlarından yaptığı tehdit ve telkine aldırmadılar. Peki, siz kamuda görevli bir “Tanık” olsanız, örneğin bu derneği daha önce inceleyen bir denetim elemanı olsanız, Başbakan’ın bu telkininden sonra Mahkemeye gidip, Deniz Fenercilerinin aleyhine şahitlik eder misiniz?…
Bu olay tam bir “Suçüstü” olayıdır. Başbakan hem Anayasa’nın 138. Maddesini çiğnemiş, hem de TCK’nun 288. Maddesine göre suç işlemiştir. Ben, Türkiye Cumhuriyetinin bir vatandaşı olarak buradan suç duyurusunda bulunuyorum.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, bu konuda ne düşünür acaba? Ya anlı şanlı Hukuk Fakültelerimizin Profesörleri Doçentleri. Türkiye’deki hukuksuzluklar sizi ilgilendirmez mi? Yoksa sizde Ramazan Bayramından sonra mı çalışacaksınız?…
Sözüm Türk Milletinin, AKP’ye oy veren yaklaşık % 50 sinedir;
Hiç boşuna uğraşmayın, değil yaklaşık % 50, isterseniz Hüsnü Mübarek’e verilen oy kadarını, yani % 80 oy verin, bu kafadan hizmet alamazsınız. Başınız da dertten kurtulmaz. Terörle mücadeleyi, “Cemaat Kafası” ile düşünüp, “ABD+Barzani” gözü ile bakarak yapamazsınız. Türkiye gibi düşünüp, Atatürk’ün gözleriyle bakarsanız bu mücadeleyi kazanırsınız. “Benim Hırsızım İyidir” mantığıyla hareket edip, tüm hırsızlara karşı çıkmazsanız rahata kavuşamazsınız.
Türkiye’yi içine düştüğü bu belalardan ancak siz kurtarabilirsiniz.
AKP’ye bu güne kadar verdiğiniz desteği çekeceksiniz ve bu kabusu sona erdireceksiniz. Gördünüz işte, 10 yıldır tek başına iktidarda olan AKP ülkeyi ne hale getirdi. Ne ülkeye, ne de kendinize daha fazla eziyet etmeyin.
Yazının başında da söyledim;
Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, yamuk ağaçtan düz baston çıkaramazsınız. İşte eseriniz ortada. Şehitlerimizin yakınlarını ziyaret edip, onlara yardım edeceğine, çoluk çocuk, torun torba, cümbür cemaat devletin uçağıyla bedavadan Somali’ye gidiyorlar.
Nerdesin Çağdaş Türkiye, Hukuk Devleti nerdesin, eğer duyuyorsan ses verir misin?…
Not: Sağında Ajda Pekkan, solunda Nihat Doğan ile Somali’ye yola çıkan Başbakan’a dün gece iki şehit daha verdiğimizi sakın söylemeyin. Zaten bıçak kemiğine dayanmış. Önüne bol, bol üzüm koyun, bir Ajda söylesin bir Nihat, efkar dağıtsın civanım delikanlı…
Sağlık ve başarı dileklerimle
Rifat Serdaroğlu
Yorum Gönder