Pervin Par’ı paylaşamayan delikanlının hasosu komiser Eşref Kolçak’la
bıçkın kaçakçı Hayati Hamzaoğlu, elinde viski bardağı ve üstünde
kombinezonla dolaşan sarışın kötü kadın Suzan Avcı’nın evinde
birbirlerinin gırtlağını sıkarken, kapı carrrt diye açılır, vicdan
azabıyla yanıp tutuşan karaktersiz ebe Aliye Rona, durunnn diye
bağırarak içeri dalar, siz kardeşsiniz...
Seneler sonra bu
dramatik gerçeği öğrenen iki kardeş, hasretle kucaklaşırken, Pervin’i
ilaçlı gazozla yatağa atmaya kalkışan haysiyetsiz çapkın Önder Somer’le,
bu şerefsiz komployu tezgâhlayan kumarhaneci Kenan Pars kodese tıkılır.
Tonton aşçı Necdet Tosun’la azgın hizmetçi Mürüvvet Sim, tombul
yanaklarını birbirine yaslarken, babacan şoför Nubar Terziyan’la
saftirik uşak Cevat Kurtuluş mutluluktan ağlamaktadır.
*
Nedendir bilmem...
Devamlı ağlayan devlet büyüğümüz Bülent Arınç’ı dinlerken, siyah-beyaz filmlerimiz geldi aklıma.
*
Durmuş’la Abdullah, anadolunun bağrından kopup, tapu kadastro meslek
lisesinde okuyan iki arkadaştır. Okulun karşısında yurt vardır. O yurtta
birlikte kalan, namaz kılan, inançlı insanlardır. Maltepe camisine
gidip, ders çalışırlar. Seneler geçer... Tahsiline yurtdışında devam
eden Durmuş, merkez bankası başkanı olur. Abdullah ise, medine-i
münevvere’de mühendis olmak varken, Apo olur. Tapu kadastro meslek
lisesinin yurdunda hayatları kesişen, birbirlerini çok seven, namazı
birlikte kılan, orucu birlikte tutan, iftarı birlikte açıp, sahurlara
birlikte kalkan bu iki arkadaşın yolları ayrılmıştır. (Ki, bu sahnenin
fonunda, tasavvuf müziği çalmaktadır.) Oysa, Abdullah’ın da tıpkı Durmuş
gibi masum bir çocukluğu, bir gençliği vardır. Derin devletin
parmağıyla, bu yollara düşürülmüş, karanlığın kurbanı olmuştur. Ve,
şimdi maalesef, bir adada tek başına tecrit halinde yaşamaktadır.
*
Vizyondaki bu acıklı filmin adı...
Olsa olsa “Zavallı Apocuk”tur.
*
Bana sorarsanız, gişe rekoru kırar, pek yakında devamı çekilir...
*
Şöminenin karşısındaki koltuk ağır ağır döner, kamera esas oğlana
zoom yapar, şakaklarına ak düşmüş, ropdöşambrlı kalantor, Abdullah
bey’dir. Afla çıkmış, umreye gitmiş, müteahhitliğe başlamıştır. Hani bi
zamanlar hakir gördüğünüz fakir ama gururlu bi genç vardı ya, işte o
benim der.
Yorum Gönder